Kuyu'nun oğlu Yusuf


      Kuyuya atılmış birkaç ceset. Haber sunucusu  peşpeşe açıklıyor adlarını. Bir seri cinayet katili daha, denilerek noktalanıyor haber.

      Kuyuya atılmış cesetler, bir yanıyla Hazreti Yusuf'u çağrıştırıyor bana. Hazreti Yakup'un oniki oğlu içinde akılda, iffette, huyda ve güzellikte birinci olanını.

      Kuyu, acımak bilmeyen bir cezalandırma mekanı. Derinliği ve karanlığıyla katili ve günahkârı işlediği cürümden fersah fersah uzaklaştırıyor sanki.

      Kardeşlerinin ölsün diye kuyuya attıkları Yusuf, üç günlük bir tefekkür süresinin taçlandırdığı ilham ve bilgi birikimiyle,  bir peygamber halet-i ruhiyesiyle çıkmıştı oradan. 

       Yazdan bu yana aralıklı olarak Mann'ın Yusuf ve Kardeşleri'ni okuyorum.  Mann'ı bu şekilde aralıklı okumak en iyisi. Semavi kitaplardaki bilgilerle mitolojiyi birleştirmeye çalışan yüklü bir eser, elimdeki. (Türkçesi: Zeki Cemil Arda, Ocak 2007; Hece yayınları.)  İşte, üçüncü cilt de bitti. Yusuf, ikinci kez bir kuyuya atılmaya mahkûm edildi, Mısır'da yaşadığı evin efendisi tarafından. Kuyu bu kez, mapusane. 

      Mann'ın yorumunda, Yusuf ve babası Yakup, Yusuf ve Züleyha, Yusuf ve Kenan Çobanları bağlamında çocukluğumuzdan itibaren menkıbeler ve ayet-i kerimeler kanalıyla öğrendiğimiz ne varsa, başka bir suretle çıkıyor karşımıza. Hem bir yanıyla tanıdık, hem de birkaç yanıyla yabancı. Yusuf kuyuya atıldığında onyedi yaşında koca bir delikanlıdır mesela, ben ise onbir oniki yaşlarında bir çocuk olarak düşünmüşümdür kuyudaki Yusuf'u.

      Zeki Bulduk'un anlatımına göre Mısır'da köle olarak satıldığı evin sahibesi Züleyha, Yusuf'a aşkını açıklamak için yedi yıl beklemiştir. Mann'a göre bu süre 3 yıldır.

      Esasında İslam kültüründeki anlatılar bu hikayede Züleyha'yı aklamaya yönelik bir içerik sunarlar. Mann'ın anlatımında ise Züleyha (veya Mut-em-enet), aşkına karşılık vermemekte direnen Yusuf'u zindana attıran entrikacı kadındır. 

      Yusuf zindana atılır, çünkü onu günahtan kaçındıran nedenleri bir zırh gibi kuşanmıştır benliği.

      Yusuf kuyuya atılır; çünkü babası oniki oğlu içinde en çok onu sevdiğini pek açık belli eder. Çalışkanlığı, iyi huyu, bilgiyi özümseme ve yorumlama yeteneğiyle, ayrıca babasının sahip olduğu peygamber ışığını kavramaya dönük yüreğiyle bu sevgiyi hak ediyordur, orası ayrı. Ve aynı zamanda Yusuf, Yakup'un çok sevdiği ve evlenmek için 7 sene + 7 sene, yani on dört seneyi bulan bir süre boyunca kayınpederine hizmet verdiği Rahel'den doğma evladıdır. Evinden sürülen Yakup, gurbet ellerde bir otlakta karşısına çıkan başak burcu kızı ay yüzlü Rahel'le evlenmek istemiş, fakat kurnaz kayınpederi bu isteğinin karşılığında talep ettiği yedi yıllık hizmetin ardından iffetli ve kanaatkâr Rahel yerine, evlenme konusunda ümitsizlik içindeki kaba saba ve egoist büyük kızını sunmuştur ona, (aslında Rahel'e ait olan) süslü bir örtünün altında. Aklı elbette yine Rahel'dedir Yakup'un. Bir 7 sene daha hizmet verecektir kayınpederine, böylelikle 14 yıl sonra kavuşacaktır sevdiği kıza, bir zamanlar gerdek odasında ablasını tanınmaz kılmış olan  süslü örtüsüyle birlikte.

      Yusuf, 14 yıllık bir bekleyişin ardından yaşanan kavuşmanın bir sembolü, bir aşk çocuğudur. Akıllı, güzel ve iyi huyludur. İster istemez herkesin onu sevmesi gerektiği gibi bir duyguyla dolup taşmasına yol açacaktır, babasının onun etrafında oluşturduğu ilgi halesi.  

      Kardeşlerinin ona hınç bilediğini farketmeyecek kadar kendisiyle doludur Yusuf. Herkes onu niye sevemesin, bir nedeni bulunamaz asla sanki. Fakat Yakup endişelidir, üvey ağabeylerde farkettiği Yusuf'a yönelik bir hınç, bir öfke nedeniyle. Oğulları arasında bir uzlaşma sağlama umuduyla Yusuf'u ağabeylerinin sürüleri otlatmaya götürdüğü mezraaya gönderir, türlü hediyelerle birlikte. Uzun yolda ağabeylerine götürdüğü hediyeleri sakatlanan eşeğiyle birlikte bir dolandırıcıya kaptıran Yusuf, elinden bırakmak istemediği annesine ait süslü örtüyü üzerine atmış olarak karşısına çıkar, çobanlık yapan ağabeylerinin. Bu süslü örtü, bütün kardeşlerin özel önem verdiği örtü daha da güzelleştirmiştir Yusuf'u. Bir tarafta kaba-saba çobanlar, diğer tarafta süslü örtüsüyle ışıldayan Yusuf! Ağabeyleri her şeye sahip bu üvey kardeşin babalarını bir hileyle kandırarak kendi annelerine ait olan değerli örtüyü de    sahiplendiğini düşünüyorlardır. Yusuf hangi cüretle bir zamanlar kendi annelerine ait olmuş olan süslü ve paha biçilmez örtüyü sahiplenmiş ve düşüncesizce o örtüyü üzerine atarak çıkmıştır ki karşılarına!  Öldüresiye döverler şımarık buldukları kardeşlerini ve önlerine çıkan bir kör kuyuya atarlar. Yusuf'un bu cezayı hakettiğine inançları tamdır hepsinin, biraz saf olan Ruben dışında.

      Thomas Mann'cı bir yorum: Yusuf, asıl annesinin hak ettiği düğün elbisesi üzerinde kardeşlerinin karşısına çıktığında, bir bakıma haksızlığa uğrayan annesinin hayatını da taşıyordur varlığında. Daha çok sevilen kadının en çok sevilen oğluna duyulan hıncı çoğaltan örtü, üvey kardeşler tarafından paramparça edilir ve daha sonra bu parçalardan biri, olanları duyduğunda nasıl tepki vereceği kaygı konusu olan babaya, kardeşlerinin çölde bir vahşi hayvan tarafından parçalandığını anlatacak bir delil olarak sunulmak üzere, kuyuda bulup da kurtardıkları Yusuf'u ağabeylerinden satın alacak tüccarlar için kesilen kuzunun kanıyla boyanır.

      Yoldan geçen "İsmaili" tüccarlar tarafından kurtarılan Yusuf, aradan geçen üç günden sonra kuyunun oğlu olarak doğmuştur dünyaya. Otuz metre derinliğindeki karanlık kör kuyuda yaraları iyileşirken, benliği de tazelenmiştir. Babasının sevgili oğlu olmanın sağladığı korunaklı alanın uzağında, yersiz-yurtsuzlaşmıştır. Bir açıdan İsmaili çobanların satın aldığı bir köleyken, diğer taraftan özgür bir kişiliktir artık, Kuyu'nun Oğlu. Bir peygamber olmaya yakınlaşmıştır.

        Mann'ın bu uzun mu uzun dört ciltlik romanının iki cildi, Yakup'un seçilmiş oğlu Yusuf'un "İsmaili" tüccarların kölesi olarak Mısır'a doğru yol alırken, kuyudaki yeni doğumuyla birlikte yeni bir bilinç kazanacağı süreci geçmeden, tamamlanıyor.

      Dördüncü cildi tamamladığımda, Yusuf'un hapishane yıllarında hayata üçüncü doğuşu üzerine yeni bir yazı yazabilmeyi umuyorum.