Kürtçe yayın

TRT'nin Türkçe dışında farklı dil ve lehçelerde de yayın yapmasına imkan tanıyan yasa değişikliğinin yürürlüğe girmesi önemli ve olumlu bir adım... Kürtçe yayın dahil, atılan adımların hepsinin AB süreci ile ilgili olması, bu adımların, iç dinamiklerden çok dış dinamiklerin etkisiyle oluştuğunu gösteriyor. Seksen küsur yıllık Cumhuriyet, altmış yıllık demokrasiden bahsediledursun, hâlâ sorunlarımızı tartışacak, sorunlarımızın adını bile koyacak özgür bir ortamdan söz edemiyoruz. Bu nedenle dış dinamiklerin etkisiyle de olsa atılan adımları önemsemek durumundayız. Bu bir vakıa. Nitekim son yıllarda, bazı demokratik adımlar çok zor koşullarda atılmıştır. Bunlardan biri de TRT'de Kürtçe yayına başlanmasıdır. Kürtçe ile birlikte Arapça, Boşnakça, Zazaca dillerinde de haber ve müzik yayını yapılmaktadır. Bunun bugüne kadar ülke bütünlüğüne verdiği bir zarar oldu mu?

Hiç unutulmasın, Osmanlı İmparatorluğu Araplar, Kürtler kendi dillerinde yazıyorlar, konuşuyorlar diye parçalanmadı. Son yıllarda yapılan reformlarla, radyo ve televizyonda farklı dillerde sınırlı olarak yayınlanan programlar, tescil anlamında, Kürtler açısından bir kazanım olsa da, bu yayınların 'Resmi Kürt politikası'na uyumlu olarak sürdürüldüğünü görmek durumundayız. Bu yayınlar, daha çok Türkçe bilmeyenlere yönelik bir hizmet olarak görülmektedir. Çünkü kimilerine göre Kürtleri eritme politikalarının başarısızlık nedenlerinden biri, resmî tezin halka anlatılamamasıdır. Bu durumda ortaya trajikomik bir durum çıkmaktadır. Çünkü Kürtlere yönelik inkâr politikası, Kürtçe diliyle yapılmaya çalışılmaktadır... Bu durumda esas olan, hiçbir olumlu çözüme kapı aralamayan resmî politikalardan vazgeçilmesidir.

Ayrıca, TRT'de bir saatlik yayın olmasına rağmen özel kanallarda fiili yasak devam etmektedir. Yasal ilkelere ve RTÜK'ün ölçülerine göre Kürtçe yayın yapan bir radyo veya televizyon kanalının, Türkçe yayın yapan mevcut kanallardan farkı ne olabilir? Yasalara uygun olarak yayın yapacak Kürtçe televizyon ve radyonun hiçbir tehlikesi yoktur. Aksine, böyle bir uygulama yumuşama ortamı oluşturacak ve 'birliktelik içinde çözüm'e katkı sağlayacaktır.

Türkçe yayınlarında bütün televizyon kanalları ve radyo istasyonlarının uyması gereken yasal ilkeler, Kürtçe yayınlar için de geçerli olacaktır. Türkçe dışında başka dillerde yayın ülkeyi bölecekse, ülke dışından, üstelik Türkiye aleyhine yayın yapan kanalları engellemek nasıl mümkün olacaktır? Bu durumda "samimiyet" önemli bir ihtiyaç olarak açıkça ortaya çıkmaktadır. Açılımların iyi niyetli, samimi ve uygulanabilir olması gerekir. Bir samimiyetsizlik örneği olarak 'Kürtçe dil kursları' gösterilebilir diye düşünüyorum.

Hatırlayın; Kürtçe dil kurslarının öğrenci bulamaması böyle bir talebin olmadığının delili olarak gösterilmeye çalışılmıştı. Kürtlerin Kürtçe yayın ilgisi veya Kürt ailelerinin çocuklarını Kürtçe dil kurslarına ya da açılması muhtemel Kürtçe eğitim veren okullara gönderme zorunluluğu yoktur. Belki ileride açılacak okulların akıbeti de Kürtçe dil kurslarından farklı olmayacaktır. Ancak ne olursa olsun bu durum; hak taleplerini ortadan kaldırmaz. Bir hakkın talebi ayrı, kullanımı ise ayrı bir konudur. Hakkın kullanımı hak sahibine aittir. Kullanılmayan hak, hak olmaktan çıkmaz. Önemli olan, talebin olması değil, hakkın verilmesi, farklılıklara saygı duyulmasıdır.

Kaynak: Zaman