Kürt sorununda elimizi çabuk tutalım

 

Yılın son günündeki yazımın başlarında, 'bazı sorunlarımızı doğru anlamamız ve çözmemiz için son yıla' girdiğimizi yazmış ve bunları 'toplumsal uzlaşma', 'Kürt sorunu' ve 'muhalefet boşluğunun doldurulması' olarak sıralamıştım.
O yazımda toplumsal uzlaşma konusunu, halkın bir kesimindeki endişenin giderilmesi olarak tanımlamıştım. Bana göre, AKP iktidara geçtiği günden beri, laikliği demokrasinin olmazsa olmaz koşulu sayanların çoğunluğu, devlete dini kuralların egemen olacağı endişesiyle yaşamaktadır.
Muhalefet boşluğunu önümüzdeki ayın sonlarına bırakarak, bugün Kürt sorununa değinmek istiyorum:
Dünkü Radikal'de, 'DTP Demokratik Cumhuriyet Diyor' başlıklı Mesut
Hasan Benli'nin haberi vardı:
DTP şubat başlarında 'Demokratik Cumhuriyet Kongresi' toplayacakmış. Önce bir ad benzerliğini anlatayım.
1992 başlarında 15-20 aydın, eksik gördükleri siyasal bir program oluşturma çalışmasına başlamışlardı. Program açıklama düzeyine gelince, girişimin adını aradık. Katılımcılardan Aydın Uğur, "Gerçekte
bizim istediğimiz Cumhuriyet'in demokratikleşmesidir, adımız Demokratik Cumhuriyet olsun" dedi, öneri kabul edildi. Bu program ve anayasa önerisi, 'Demokratik Cumhuriyet Programı' başlığı ile yayımlandı ve 6 Mayıs 1995'teki basın toplantısında ilan edildi. Sonraki yıllarda programın geliştirilmesi sürdürülmüştür.
Yönetimde yerindenliğin ayrıntılı biçimde anlatıldığı programda Kürt sorununa özel bir kısım ayrılmıştı.
Bizim programımızın yayımlanmasından bugüne geçen 13 yılda konunun özü değişmemiştir. 13 yılı çok görmeyin, geçen kasım başında bir konuşmayı değerlendiren profesör Eser Karakaş, Cumhuriyet'in ilk yıllarında sorun olarak görülen irtica, yoksulluk ve Kürt sorununun aradan 80 yıl geçtikten sonra hâlâ konuşuluyor olmasını garipsediğini söylemiştir.
Gerçekten Kürt sorununun niteliklerinden bir kısmı ve boyutu değişmekle birlikte, özü değişmemiştir: Kürtlerin Kürt olarak biz Türklerle, eşit haklarla, aynı devletin yurttaşı olarak birlikte yaşamalarındaki sorunları bitiremedik. İlk kez, Kürt diyerek Meclis'e giren DTP'nin Meclis'teki varlığını hâlâ yadırgayanlarımız var.
Şimdi bu parti, Kürt sorunu ve çözüm yollarını konuşmak amacıyla
'Demokratik Cumhuriyet Kongresi' toplamaya karar vermiş. Bu kararı
doğru, kongreyi yararlı görüyorum.
Sorunun çözümünde DTP'ye düşen görevler vardır, ama asıl görev iktidarındır.
DTP'ye düşen, andığım haberde yer aldığı gibi, halkımızı huzursuz kılan terör örgütünü yok etmek amacıyla yapılan harekâta karşı çıkmak değil, Kürt sorununun çözümü hakkında öneriler ve projeler geliştirmektir. Geliştirdikleri projeleri sadece oy aldıkları insanlara sloganlarla anlatmanın ötesine geçip, birlikte yaşadıkları halka tanıtmalıdırlar.
İktidar ise DTP'nin, yaptıkları ve söyledikleriyle kendilerini sınırlamadan, politikalarını uygulamalıdır. İktidar iyi niyet ve soğukkanlılıkla, DTP'nin söylediklerini ve davranışlarını olumlu yorumlamaya çalışmalı, hatta buna kendisini zorlamalıdır.
Ne yapılması geretiği çok yazıldı, herkes de az çok biliyor; özeti ve aslı, insan hakları ve yönetim sisteminde AB standardıdır. İktidar, özellikle bu konuda elini çabuk tutmalıdır.

Kaynak: Radikal