Kürt sorununda askerî çözümün başarısızlığı


 
KK'nın geçen hafta Türkiye'nin güneydoğusundaki Aktütün'de gerçekleştirdiği eylem, Türkiye rejiminin PKK'ya karşı baz aldığı askerî çözümün en ideal çözüm olmadığı ve birçok noksanlık taşıdığı etrafındaki tartışmayı körükledi.  

Zira eylem Kuzey Irak'a yönelik Türk operasyonundan birkaç ay sonra gerçekleşti. Operasyonun gerekçesi ise Kuzey Irak'tan başlatılan eylemlerin durdurulması ve PKK'nın kökünün kurutulmasıydı. Son eylem örgütün bu Türk politikasından etkilenmediğini teyit etti.

Türk yorumculara göre son saldırı Türk askerî kurumunun yapılandırdığı askerî caydırıcılık teorisinin büyük yenilgisini temsil ediyor. Zira içinde onlarca asker ve güvenlik yetkilisinin bulunduğu sınır karakolu, Irak sınırından 4 km geçen 400 silahlı kişinin dört bir yandan saldırısına maruz kaldı. Hiç kimse sanki hayaletmiş gibi bu 400 kişiyi bölgeye varmadan önce görmedi. 17 askeri kolayca öldürdüler ve onlarcasını yaraladılar. Türk cevabı ise gecikmeli çatışmalardan fazlası olmadı.

Türkiye'de siyasi ve askerî liderlerin saldırıya misilleme yollarını ele aldığı bir zamanda bütün veriler, Türk hükümetinin eğiliminin askerî operasyon başlatılmasıyla ilgili eski aynı metodun tekrarı olduğunu teyit ediyor. Başbakan Erdoğan, gerektiği takdirde Türk ordusunun Kuzey Irak'taki PKK kamplarına karşı yapacağı operasyonlar çerçevesinde ülkesinin güçlerinin bu bölgeye gireceği tehdidinde bulundu. Erdoğan bir başka yerde de PKK'nın saldırılarını engellemek için Kuzey Irak'ta tampon bölge kurulacağını ifade etti. Bu durum Türkiye ile Mesud Barzani'nin başında bulunduğu Irak hükümeti arasında anlaşmazlık kapısını açabilir, istikrarın arandığı bir zamanda Türkiye'yi kuşatan bölgede gerginliğin dozu artabilir.

Doğal olarak son eylem Türkiye'nin Kuzey Irak'ta geçen kış yaptığı operasyonun arzulanan sonuçları gerçekleştirmediğini teyit ediyor. Bu ise birçok gözlemciye göre yeni cevabın daha geniş ve kış operasyonundan daha sert olacağı anlamına geliyor. Cevabın Kuzey Irak'ta PKK'ya destek olan veya kucak açan bütün çevrelere güçlü bir mesaj olması öngörülüyor. Fakat askerî ve siyasî hazırlığı gerektiriyor.

Bu ise Türkiye'nin ABD ile ilişkilerini dikkate almaksızın Irak Kürtleri ile uzun vadeli askerî mücadeleye hazır olması durumunda askerî operasyonları yakın kılar ancak. Şu an için ise bu uzak ihtimal. Özellikle de böyle bir operasyon Irak'taki Amerikan kartlarını karıştırabilir, halihazırdaki istikrarlı koalisyonundan farklı yeni koalisyonlar kurmak suretiyle özel sorunlar çıkarabilir.

Türk medya organlarının askerî ve diplomatik kaynaklardan aktardıklarına göre Türkiye diplomatik bir hamle başlattı. Hamlenin hedefi ise PKK unsurlarının izinin sürülmesi ve 30 km'ye varan tampon bir bölge kurulması için Türk güçlerinin Kuzey Irak'a girmesine Washington ve Birleşmiş Milletler'in onayını almak.

Kaynaklar Irak ile Türkiye arasında Türkiye'ye, güçlerinin Irak toprakları içindeki bu unsurları çıkarma amaçlı operasyonlarda bulunma imkânı veren bir anlaşmanın geçmişte imzalandığına ve resmî olarak 1998'de son bulduğuna, ancak ortada iki ülke arasında Türk güçlerine Irak topraklarında operasyonlarını sürdürme izni veren 60 yıllık bir anlaşma olduğuna işaret ediyorlar.

Türkiye'nin Irak toprakları içinde küçük çaplı 12 askerî mevkisi var. Yalnız en uzakta olanı Irak toprakları içinde 3 km'yi geçmez. Görünen o ki bu mesafe Türkiye'nin PKK'nın Irak topraklarından hareket ederek yaptığı saldırılarını durdurması için yeterli değil.

Velhasıl gerek içeride gerekse Irak topraklarında PKK'ya karşı koymadaki Türk üslubunun faydasızlığı, Türk siyasilerin çoğunluğunun bildiği şu basit sebebe dayanıyor: Türkiye çok eksenli siyaset kanalıyla PKK'dan siyasi meşruluğu almaya çalışmadı. Bu çok eksenli siyaset gençleri örgütten çekip alacak ve onları silahlandırma noktasında başarısız kılacaktır.

Fakat bu olmuyor. Çünkü Türk siyasiler, 1984'te eylemleri başladığından bu yana örgütle tek bir eksenle yani askerî eksenle mücadele ediyor. Acaba Türk hükümeti bu yöntemin başarısızlığını itiraf ediyor ve ilave başka yöntemleri baz alıyor mu? Özellikle de bazı iç sesler iç siyasette yasak olması sonrası bu konu etrafında açıkça konuşmaya başlamışken...
 
Kaynak: Zaman