Erdoğan PKK'ya dağdan inme çağrısı yaparken DTP'ye kapatılma davası açılması, Kürt sorununa kapsamlı çözüm planına dair şüphe yaratıyor
Kuzey Irak'taki PKK üslerine yönelik Türk hava saldırıları ve sınırlı kara harekâtı, hedeflerine ve daha da önemlisi ABD'nin rolüne ilişkin birçok soru işareti oluşturdu. Zira operasyonlar, Türkiye içinde Kürt meselesinin çözümü amaçlı kapsamlı bir plana dair artan tartışmaların ortasında gerçekleşiyor. Erdoğan hükümeti bu çözüm hakkında konuşuyor ve dayanağı da, PKK unsurlarının dağdan inmesi ve eli kana bulanmamışların siyasete katılması.
Fakat ayrıntılar netleşmedi. Acaba plan kapsamlı bir af mı? Kandil'deki silahlı PKK'lıları veya Öcalan dahil PKK liderlerini de kapsayacak mı? Hükümetin henüz kapsamlı bir plan sunmadığı, buna gücü de olmadığı söylenebilir. Çünkü sorun sadece hükümet değil, başta ordu olmak üzere ülkenin tüm güç odaklarıyla ilgili.
Türkiye şu ana dek PKK'nın temel kadrosunu çözüm dışında tuttu ve onları terörist olarak görüyor. Bu bakış açısından hareketle, Ankara diyalog kuracak birilerini bulamıyor. Gerek İsrail'le Arafat arasında, gerekse de İrlanda hükümetiyle IRA arasında silahlı örgüt liderleri karar sahibiydi. PKK liderlerinin çözümün dışında tutulması sonuç getirmez. Böyle bir diyalog iki taraftan verilen kurbanların kanına saygısızlık değildir.
Aksine, kökten çözüm isteniyorsa cesaretli olmak ve PKK liderlerini kapsamlı planın merkezine koymak dışında yol yok.
Fakat bu durum hayali görünüyor. Zira Erdoğan'ın 'dağdakileri' dağdan inmeye ve siyasi çalışmaya çağırdığı bir zamanda, esasında kentte olan ve bir gün bile silah taşımamış kişiler kendilerini mecliste temsil eden DTP'nin yasaklanması ihtimaliyle karşı karşıya. Sanki söylem tersine dönüp şu hale geldi: Kapsamlı çözüm, meclis çatısı altında bulunanların meclisten çıkarılması ve dağa gönderilmesi.
Kandil'e yapılan saldırılar, Kürt sorununu çözmeye gücün yetmediğine ve PKK'yı yok edememenin psikolojik tatmine işaret gibi görünüyor. Zira bu saldırıların PKK'yı ne Türkiye'de ne de dışarıda geriletemeyeceğini herkes biliyor. Belki de Erdoğan, köklü çözümden yana ve Kürtlerin kendisine verdiği destek başbakanı bu yönde teşvik ediyor. Fakat görünen o ki Erdoğan aşırı zihniyetlere çarpıyor ve henüz onları aşacak anahtara sahip değil.
ABD'nin istihbarat vererek ortaya koyduğu eşgüdümse, Türkiye'nin Amerikan izninin yokluğunda müdahale yapmasının mümkün olmadığı söylemini destekleme amaçlı. Bu da, Türkiye'nin bölgesel rolünün sarsılması anlamına geliyor. Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Özkök'ün, Türkiye'nin son saldırılarıyla İsrail'den bile büyük bir bölgesel güç olduğunu gösterdiğini yazıp 'herkes bunu bilsin' demesi bu gerçeği değiştirmez.
PKK ABD'nin elinde bir maşa değil ama Washington PKK'dan yararlanıyor. Türkiye de ABD'nin PKK'yı göz ardı etmesinden yararlanıyor. Dolayısıyla Türkler aldanmamalı. Türk saldırılarının ABD'siz gerçekleşmeyeceğine dair ifadeler sadece, Ortadoğu'yu parçalayan Bush yönetiminin imajını düzeltme amaçlı bir girişim. Şöyle ki, bundan en zararlı çıkacak ülke Türkiye. ABD tavşana (PKK) 'kaç' diyor. Sonra da av köpeğine
Kaynak: Radikal