Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu 1923'den beri aynı sorunlarla boğuşuyor. Dindar Müslümanların inançlarını bir türlü istedikleri gibi yaşayamaması, Alevilerin yok sayılması, Kürtlerin sistemden dışlanması, azınlıkların yok edilmesi bu sorunların sadece birkaçı... Devlet kendisine bir şekilde tehdit gördüğü her kesimi sistemin dışına atıyor!
Her şeyi masa altına süpürüp nasıl olsa zamanla çözülür düşüncesi artık bir işe yaramıyor. Meselelerle gerçekten yüzleşilirse bazı adımlar atılır. Peki bu sorunu kim ya da kimler nasıl içinden çıkılmaz bir hale soktu? Elbette iktidardaki partilerin beceriksizliği ve askerlerin bu meseleyi son yıllara kadar tamamen kendi tekelinde tutup çözümsüzlüğü bir çözüm gibi göstermesiyle. Tıpkı Kıbrıs meselesi gibi... Tıpkı dış politika gibi...1990'lı yıllarda yanlış politikalar PKK'nın iyice azmasına sebep oldu.
Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı'nda biliyoruz ki, Kürtlerden büyük destek aldı. Bazı gizli görüşmelerde Kürtlere özerklik vaad ettiği bile iddia edildi. Ama savaş kazanılıp Atatürk istediği gücü elde edince bu sözünü unuttuğu bile söylendi. Atatürk döneminde irili ufaklı birçok Kürt isyanı çıktı ve hepsi bastırıldı. Ne yazık ki sorunun üstü örtülünce sorun çözülmüş olmadı. Sadece zaman yayıldı.
Kürt sorununun hiç hissedilmediği dönem 1950-60 arası Demokrat Parti iktidarı oldu. Sonra yeniden isyanlar çıktı. 1970'lerin sonunda terörist başı Apo'nun PKK'yı kurmasıyla Kürt sorunu başka bir hal aldı. Kürtlere dil kursu açma, TRT Şeş gibi bazı haklar tanındı. Hatta Kürtçe enstitüler bile kuruluyor. Ama Türk devleti bu hakları belki 10 sene önce verse Kürt sorununu çözmede ciddi adımlar atılmış olabileceği söyleniyor ki, toptan yanlış.
Bir kere şunu anladık ki, PKK'nın bitmesi ya da Kürt meselesinin çözülmesi maddi ya da kişi başı gelirle ilgili bir durum değil. Bugün Güneydoğu'da kişi başı gelir 50 bin dolar olsa gene çözülmez. Çünkü milliyetçilik ya da etnik saflaşma maddi bir mesele değildir.
Bunun en güzel örneği Kanada'daki Quebec meselesidir. Kanada'ya bağlı özel bir eyalet olan Quebec kendi devletini kurmak için çaba sarf ediyor. Orada kişi başı gelir 30 bin doların üzerinde. Refah durumu çok iyi. Ama bütün bunlara rağmen Quebec'liler kendi topraklarını, kendi vatanlarını istiyorlar. (Quebec'le ilgili olarak Doğu-Batı dergisinin 39. sayısında Hüseyin Kalaycı'nın Batılı Demokrasilerde Ayrılıkçı Milliyetçilik: Quebec Milliyetçiliği isimli önemli tespitler içeren makalesine bakılabilir)
Türkiye'de bugün Kürt sorunu artık bu haldedir. Her ne kadar Kürtlerin önemli bir kısmı AK Parti'ye oy vermiş olsa da, bir kısmı da kendi devletlerine sahip olmak istiyor. PKK'nın siyasi uzantısı olmaktan başka hiçbir işe yaramayan BDP'nin tutumu bunun en güzel örneği. BDP'lilere şunu hatırlatmak lazım: PKK bir terör örgütüdür ve masum insanların canına kıymaktadır. PKK'lılarla kucaklaşmak sorunları çözmüyor. 1994 yılında DEP milletvekillerine yapılan muameleyi kimse onaylamıyor. Ancak insanın bazen sinir noktaları son noktaya geliyor. Siz milletvekilisiniz, dokunulmazlığınız var ama bu durum yaptığınız çirkefliği örtmez. PKK'yı himaye ederek bir yere varamazsınız. Yarın bir gün bu durumun size ağır bedelleri olur.
Ayrıca gelinen noktada Kürtler açısından şöyle bir durum ortaya çıktı: Diyelim ki devlet oturdu ve Kürtlere Kürtçe isim serbestisi ve bazı konularda kolaylık sağladı. Kürtler tatmin olacak mı? Elbette hayır. Kürtçe'nin resmi dil olmasını ve okullarda Kürtçe eğitim verilmesini talep edecekler. Daha da ileri gidip toprak ve devlet talebinde bulunacaklar. Bütün bu konularda Kürt halkı devletle uzlaşmaya kalksa bile PKK hem doğal yapısı gereği hem de taşeronluğunu yaptığı ülkelerin isteği üzerine hayır diyecektir. Başbakan Tayyip Erdoğan her fırsatta tek bayrak, tek millet, tek dil vurgusunu sürekli yapıyor. PKK da şiddete sürekli başvuracağını her fırsatta dile getiriyor. Yani PKK kanlı eylemlerine olduğu gibi devam edecek... Asker terör örgütüne karşı operasyonlarını elbette sürdürecek. Sonra?..
Kürt meselesini eskiden doğru dürüst yorumlayan ama son yıllarda çok olumsuz bir perspektif çizip PKK militanı gibi davranan Altan Tan birkaç yıl önce şöyle diyordu: "PKK terör eylemlerine son vermiyor diye devlet faili meçhul mü yapacak? Yaptı. Köyleri mi boşaltacak? Boşalttı. Operasyon mu düzenleyecek? Hep yaptı. Devlet kalktı, hava kuvvetleriyle büyük bir operasyon yaptı. O zaman da NATO gelir, olaya el koyar. Bölünme işte o zaman olur."