Kürt açılımı tutucu laiklere takılabilir

Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, ülkenin kurucu atası ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün giderek yıpranan aşırı-milliyetçi mirasına bugüne kadarki en büyük darbeyi indirmek üzere olabilir. Fakat son dönemdeki tartışmalar göz önüne alındığında ironik olan şu ki, başbakanın beklenen siyasi atılımı İslamcı olduğu varsayılan gündemini ilerletmekle ilgili değil. Atılım, Atatürk'ün bastırmak için çoğu kişiden daha fazlasını yaptığı 12 milyonluk Türkiyeli Kürt azınlığın haklarıyla ilgili.

Erdoğan'ın hükümetin 1984'ten beri 40 bin cana mal olan ihtilafı nihayet çözüme kavuşturacak bir 'Kürt açılımı' üzerinde çalıştığını teyit etmesi, neyin hazırlandığına dair ateşli spekülasyon-lara yol açtı. Söz konusu açılım, daha önce Erdoğan'ın müttefiki olan Cum-hurbaşkanı Abdullah Gül'ün 'tarihsel fırsat'tan dem vuran açıklamalarının ve Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Kürt sorununu Türkiye'nin modernleşmesine yönelik bir sınav diye nitelemesinin peşinden geldi.

Ne kadar ileri gideceği  belirsiz
Hürriyet ve diğer Türk medyasındaki haberler planın PKK savaşçıları için genel affın yanı sıra siyasi, ekonomik, dilsel ve eğitimsel hakların genişletilmesi ve Güneydoğu Anadolu'daki yerleşim birimlerine yasaklı Kürtçe isimlerinin iadesi gibi unsurlar içeriyor olabileceğini öne sürüyor. Terörle mücadele yasasının, çocukları taş attıkları gerekçesiyle hapse atmak için kullanılan 5. maddesinin de gözden geçirildiği söyleniyor.

Erdoğan stratejisini ne zaman açıklayacağını söylemedi, fakat PKK'nın hapisteki lideri Abdullah Öcalan'ın barış için kendi 'yol haritası'nı başlatma sözünü verdiği 15 Ağustos'tan önce açıklaması muhtemel. PKK eski bağımsız Kürt devleti hedefini terk etti ve geçenlerde de tek taraflı ateşkesini eylüle kadar uzattı. 10 yıldır Marmara Denizi'ndeki İmralı Adası'nda tek başına hapiste tutulan Öcalan'ın silahsızlanma, PKK üyelerinin siyasi yeniden entegrasyonu, yerel yönetimlere daha fazla özerklik ve ulusal bir 'diyalog periyodu' oluşturulması gibi önerilerde bulunması bekleniyor.

Hürriyet'e konuşan DTP milletvekili Hasip Kaplan Öcalan'ın yol haritasının 'somut bir çözüm' sunacağını söylüyor ve ekliyor: "Diyalog periyodu başlatılmalı... DTP sorunun çözümüne katkı sunmaya hazır." Kendi payına Erdoğan Kürt meselesinde inişli çıkışlı, durmalı-kakmalı bir sicile sahip.

Kararlı görünse de, ne kadar ileri gitmeye niyetli olduğu hâlâ belirsiz.
Kuşkusuz Erdoğan'ın tereddüdü bir yanıyla, aynı sivil ve asker kökenli tutucu laik karşıtlarının sert direnişinden kaynaklanıyor; bu kesim Erdoğan'ı ve İslam temelli AKP'yi gizlice dini bir gündemi takip etmekle suçluyor. Aşırı sağcı MHP'nin lideri Devlet Bahçeli, "Başbakan Türkiye için çok ciddi bir tehlike haline gelmiştir... zira İmralı kasabının (Öcalan) rehberliğinde

ürkiye'yi bölmeye hazırlanmaktadır" ifadelerini kullanıyor. CHP lideri Deniz Baykal da Erdoğan'ın AB ve ABD'nin insan hakları endişelerinden ve Kuzey Irak'ın istikrarından kaynaklı baskılarına boyun eğdiğini savunuyor.

Bu ay iki generalin 'Ergenekon' darbe şebekesiyle bağlantılı olduğu iddiasıyla yargılanmaya başlanması ve geçen yıl üniversitelerde başörtüsü yasadığının kaldırılması konusunda yaşanan curcunada da yansımasını bulan inatçı ülke içi gerilimler, Erdoğan'ın Kürt açılımını rayından çıkarma potansiyeli taşıyor. Aynı şekilde, bir barış süreci gerçekten kök salarsa, bu bazı kesimlerde Atatürk'ün ortak bayrak altında aynı dili konuşan tek bir halk yaratma idealini baltalamak olarak görülecektir.

Fakat çağ değişiyor ve Türkiye'nin devletçi tutucuları bile değişmek zorunda kalabilir. Tarihçi Andrew Mango'nun 'From Sultan to Atatürk' (Sultan'dan Atatürk'e) adlı yeni kitabında işaret ettiği gibi, Atatürk otoriter bir radikaldi, o çağın ulus-devlet mefhumuna bağlıydı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkıntılarından modern, laik bir Türkiye yaratmak vizyonunda kararlıydı. Şöyle yazıyor Mango: "Atatürk'ün hedefi, ülkede yaşayan çok farklı

Müslüman gruplardan birleşik bir Türk ulusu yaratmaktı... Onları Batı'da
merkezlenen mevcut yegâne medeniyetin ana akımına katmak istiyordu." Mango'ya göre Atatürk'ün hangi türden olursa olsun, dinle, ayrılıkçılarla ve azınlıklarla kaybedecek vakti yoktu. 1925'te patlak veren bir Kürt isyanı acımasızca ezildi ve Atatürk'ün kültür devrimi hız kazandı.

'Atatürk gömleği' gevşetilmeli
Türkiye'yi doğuran Lozan Anlaşması'nın üzerinden 86 yıl geçti ve Atatürk'ün dar gömleğini gevşetmek yönündeki baskı amansızca artıyor. Today's Zaman gazetesinin yazarlarından Şahin Alpay şunları söylüyor: "Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş döneminde benimsenen kimlik politikalarının, birçok çatışma ve acıya sebep olan bir modernite kavramını yansıttığına ve bugün artık zamanın ruhuyla en ufak bir alakalı kalmadığına kuşku yok. Türkiye'nin kimlik politikalarını insan hakları, demokrasi ve çeşitliliklere saygı çağına adapte etmesinin vakti geldi de geçiyor."
(28 Temmuz 2009)

Kaynak: Radikal