Kulislerde konuşulanlar


Meclis dün oldukça hareketliydi. Bütün partilerin grup toplantısı vardı. CHP'nin gensorusu görüşüldü. İngiltere Kraliçesi öğleden sonra Ankara'ya geldi. Parlamentoda genel başkanlar siyaseti, gündemin öne çıkan konularını değerlendirdi.
Yaklaşık bir buçuk iki aydır aynı konuların etrafında dönüyor Ankara'nın gündemi. Grup konuşmalarına yansıyan konular da pek farklı değil. Önceki haftaların uzantısı gibi. MHP lideri Bahçeli AB yetkililerinin açıklamalarından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Ardından 'Erdoğan AKP'nin kapatılmasını istiyor' anlamına gelen ilginç bir çıkış yaptı. Hangi lider partisinin kapatılmasını ister?

CHP Genel Başkanı iktidarın icraatlarından yakındı. Demokrasi üzerinden CHP'ye yöneltilen eleştirilere cevap verdi. Başbakan Erdoğan terörle mücadelede gelinen noktadan söz etti. Arkasından CHP'ye yüklendi: 'CHP lideri ve sözcülerinin son günlerdeki beyanatları dünyanın ve Türkiye'nin şartlarını okumaktan ne kadar aciz olduklarını bir kere daha gözler önüne sermiştir. Demokratik işleyişin zaafa uğramasından medet uman siyasi partiler kendilerini milletimize de dünyaya da anlatamazlar'. Erdoğan MHP'yi AB'den, CHP'yi ise demokrasiden vurdu.

Amacım uzun uzun liderlerin konuşmalarını analiz etmek değil sadece kısaca değinmek. Asıl hedefim kulislerde konuşulanları, milletvekillerinin havasını yansıtmak. Şu sıralar iktidardan muhalefete kulisler soru demek. Kapatma davasının akıbeti ve sonrası herkesin en çok merak ettiği husus. Bir milletvekili yolumu kesiyor: 'Siz duymuşsunuzdur, Anayasa Mahkemesi başörtüsüyle ilgili kararını ne zaman verecek? Bu hafta belli olacak diyorlar doğru mu?' Başkentte birkaç gündür bu yönde söylentiler dolaşıyor. Başörtüsü kararı, 'kapatma davası ile ilişki kurulduğu için' mühim. Belirsizlik ve bir adım ötesinin kestirilememesi yaz tatiline hazırlanan milletvekillerinin canını fena halde sıkıyor. Sadece yeni milletvekilleri değil, parti yöneticisi veya birkaç dönemdir Meclis'te bulunan tecrübeli isimlerin de durumu farklı değil. 'Ne olacak?' sorusu herkesin ağzında. AK Parti kapatılacak mı? Kaç kişiye yasak gelecek? Eğer kapatılırsa yerine kurulacak parti yerel seçimlerde ne yapar? Bu arada 'Kapatılmazsa ne olur?' sorusunun 'kapatılırsa ne olur'dan daha önemli olduğunu söyleyenlere de rastladım. 'Hiçbir şey olmaz, AK Parti kapatılmaz' diyen neredeyse yok gibi. Böyle söyleyen de dilinin ucuyla söylüyor. Belli ki partilerin çok kolay kapatılması birçok insanda bu yönde kanaat oluşturmuş. Böyle belirsiz durumlarda korku senaryoları, komplo teorileri fazlaca dillendirilir. Hedef de doğrudan milletvekilleridir. Siyasete müdahaleden, darbe tehlikesinden söz edilir.

Bu söylentilerin çarptığı bir AK Parti milletvekiliyle karşılaştım, tecrübeli de, üç dönemdir Parlamento'da, umutsuzca 'İşimiz çok zor, bu kez plan çok büyük. Kapatma davası küçük iş. Sadece bugünü değil Türkiye'nin yüzyılını dizayn ediyorlar.' dedi. Yakından biliyorum, siyaset mühendislerinin planı Ankara'nın havasına korku salmakla başlıyor. Her zaman ilk hamle bu. Sağda solda fısıldanan senaryolar da mühendisliğin bir parçası aslında. Eğer burada hedeflerine ulaşırlarsa sonraki hamlelerin başarı şansı da artıyor. Türkiye'nin yakın tarihi siyaset mühendislerinin hezimetleriyle dolu. Bugüne kadar hiçbir siyasi projeyi inşa etmede başarı sağlayamamışlardır. Siyasetin ayarlarını ve dengeleri bozmakta bir nebze başarılılar, o kadar. Eğer siyaset mühendislerinin hesabı tutsaydı, bugün iktidarda başka partinin olması gerekiyordu. AK Parti davasının sonu ne olursa olsun, bundan sonra da siyaseti dışarıdan müdahaleler ve mühendislik projeleri değil, siyasetin doğal dinamikleri şekillendirecek. Herkesin hesabını buna göre yapmasında yarar var.

Bu arada CHP'nin 1 Mayıs olaylarından hareketle Başbakan Erdoğan hakkında verdiği gensoru önergesi beklendiği gibi reddedildi.

Ankara'nın havası özetle böyle...

 
Kaynak: Zaman