Akdeniz, Aden Körfezi ve Hazar Gölü... Bu üç büyük suyun çizdiği bereketli hilalin tam parantezinde durur Anadolu... Akdeniz, Asya ve Mezopotamya'nın bereketli ticaret yolları, sadece altın, ipek ve baharatı nakletmedi asırlar boyunca... Görgüler, bilgiler, öğretiler, kitaplar, dualar, şarkılar, ilahiler, haritalar, şiirler, kelimeler de taşındı durdu, seyahat etti bu bereketli coğrafyada...
Kervansaraylar ve medreseler, bilginin dolaşımını sağlayan kilometre taşları oldular hep. Bunun bir neticesi olarak ülkemiz dünyadaki en geniş ve en zengin yazma eser koleksiyonlarına sahip olmuştur.
Bu büyük kültürel mirasın değerini hak ettiği ölçüde biliyor muyuz... Kesinlikle hayır... Ne yazık ki yazılı kültürel mirasımız neredeyse reddedilerek unutulmaya, istifade edilmemeye terkedilmiştir. Agresif bir şekilde geleneğimizle tüm bağlarımızı kopartarak tatbik edilen Türkiye'ye has sert modernleşme projeleri nezdinde, tüm yenilgilerimizden sorumlu tutulmuştur eski harfler ve eski harflerin tutttuğu o geniş medeni hafıza... Biz bugün büyükbabasının kabir taşını okuyamayan evlatlar olarak şiddetli bir kışın, haşin bir yoksunluğun mahkumuyuz ne yazık ki...
Kültür ve Turizm Bakanımız Prof.Numan Kurtulmuş, ''bir milletin kendi kültür ve medeniyet tarihine olan bakış açısı, o milletin hali hazırdaki ve gelecekteki kültürel, sosyal ve bilimsel faaliyetlerine de doğrudan yansır'' diyor. Askeri, siyasal, bilimsel ve sosyal tecrübeleri dikkate almanın, kültürel kimlik ve bilinç meselesi olduğundan bahsediyor.
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ