Yarın (5 Ekim Cuma) Dünya Kudüs Günü münasebetiyle birçok ülkede ve şehirde Kudüs'ü hatırlama programları düzenlenecek. İstanbul'da da bu amaçla Cuma namazı sonrasında Fatih Camisi'nde bir program düzenlenecek inşallah. Bu yıl Kudüs'ün, Mescidi Aksa'nın içinde bulunduğu ve Eski Şehir olarak da adlandırılan doğu kısmının işgal edilmesinin kırkıncı yıldönümü olması münasebetiyle törenlere, kutlamalara özel bir önem veriliyor. Kudüs davasını bir ümmet davası olarak görüp bu dava için bir şeyler yapmayı görev bilenlerin de en azından faaliyetlere katılarak destek ve katkılarını ortaya koymaları gerekir.
Biz, işgalin kırkıncı yıl dönümüne denk gelen 6 ve 7 Haziran tarihli yazılarımızda konu üzerinde durmuş, Kudüs davasından, bu davanın öneminden söz etmiştik. Dolayısıyla bugünkü yazımızda davanın tarihî boyutu ve önemi üzerinde durmak yerine bu kutsal beldenin şu an karşı karşıya olduğu durum hakkında özet bilgiler vermek istiyoruz.
Siyonist işgal devleti Kudüs'ün İslâmî kimliğini ortadan kaldırma amacına yönelik faaliyetlerini yoğun bir şekilde sürdürüyor. Bu çalışmaların en önemli ve en tehlikeli boyutunu ise Irkçı Ayrım Duvarı oluşturmaktadır. Özelde İslâm dünyası genelde tüm insanlık bu duvar olayını tamamen gündeminden çıkarmış görünüyor. Zaten Siyonist düşmanın sinsi politikalarını ve planlarını uygulamasına en çok imkân veren de unutturma ve rutinleştirme yani alıştırma stratejisidir. Üzerinde baskı oluşmazsa tepkilere bir süre dayanıyor. Aradan biraz zaman geçince insanlar hadiseyi unutmaya başlıyorlar. Yahut bir planın uygulamaya geçirilmesini geniş zamana yayıyor. Bu zaman süreci içinde insanlar her gün aynı türden ama küçük çaplı bir gelişmeyle karşılaşıyorlar. Belki tepki gösteriyorlar, ama küçük çapta görmeleri sebebiyle tepkileri de küçük çapta oluyor. Bu tür küçük çapta tepkilere direnmek ise kolay oluyor. Zaman içinde aynı şeylerin tekrar edilmesi karşısında artık bir rutinleşme oluyor. Yani insanlar gördüklerine alışıyor ve normalleşmiş gibi telakki etmeye başlıyorlar. Oysa uygulamadan dolayı mağdur edilenlerin, ızdırap çekenlerin maruz kaldıkları duruma alışmaları mümkün değildir.
Irkçı Ayrım Duvarı'nın Kudüs'le ilgili tehlikesi Filistinlilerin ikamet ettiği kenar semtleri ve mahalleleri dışarıda bırakırken normalde Kudüs'e dâhil olmayan ve sonradan inşa edilen Yahudi yerleşim merkezlerini içeri almasıdır. Bu amaçla duvar Batı Yaka bölgesinde olduğu gibi Kudüs etrafında da spiral şeklinde inşa edilmektedir. Bu uygulamanın amacı ise şehirde bir demografik izolasyon gerçekleştirmek suretiyle Filistinli nüfusu azaltmak, Yahudi nüfus oranını artırmaktır.
Duvarın dışarıda bıraktığı ve Filistinlilerin yoğun olduğu kenar semtler ve mahalleler birkaç binadan veya birkaç küçük yerleşim bölgesinden ibaret değildir. Şehrin doğu kesimindeki Filistinli nüfusun en az üçte biri bu yolla duvarın dışında bırakılmıştır.
Filistinli nüfusu duvar dışına atma sadece bir ayrıştırmadan ibaret değildir. Aynı zamanda duvar dışında bırakılan nüfusun muhtelif hizmetlerden ve imkânlardan tümüyle yoksun bırakılması amaçlanıyor. Örneğin sağlık hizmetlerinden, belediye hizmetlerinden, eğitim – öğretim imkânlarından yoksun bırakılmaları için çalışılıyor. Bunun amacı ise göçe zorlama politikasını daha etkili hâle getirmektir.
Demografik izolasyon planları sadece Irkçı Ayrım Duvarı'nın inşasıyla gerçekleştirilen dışlamadan ibaret kalmıyor. Şehrin iç kesimlerinde ikamet eden Filistinlilerin de göçe zorlanması için yoğun baskı yapılıyor. Bir Filistinlinin eskiyen evini yenilemesi için belediyeden ruhsat çıkarılması imkânsız gibidir. Tamirat ruhsatı alabilmesi için ise belki yeni bir ev yapmaya yetecek kadar haraç isteniyor.
Bunun yanı sıra Filistinlilerin ikamet ettiği bölgelere belediye hizmetleri götürülmüyor. Gerek tamirat ve yenilemelerin engellenmesi ve gerekse hizmetten mahrum bırakma politikası ister istemez Filistinlilerin yaşadığı bölgelerin döküntü, bakımsız bir görünüm almasına yol açıyor. İşgal devleti ortaya çıkan bu manzaraları da turistlerin Filistinlilere bakışlarını etkileme, onlar aleyhine dışarıdan gelen ziyaretçileri etkileyecek antipropaganda yürütme amacıyla değerlendiriyor. Türkiye'den giden bazı kişilerin bile bu antipropagandadan kısmen etkilendiklerini hissettim.
Burada bir kez daha hatırlatalım ki Kudüs ümmetin aynasıdır. Bugün bu kutsal beldenin içine düştüğü durumdan sadece başkalarını sorumlu tutamayız. Kendimizi de görevimizi ne kadar yerine getirdiğimiz hususunda sorgulamalıyız.
Kaynak: Vakit