Krizde en çok neden korkuyorum?

Küresel krizin boyutları gerçekten ürkütücü; Güney Kore borsasındaki değer kayıpları, Japonya'nın üçüncü çeyrekte yaşadığı küçülme çok ciddi.

Bu çapta bir krizin bizim üzerimizde de ciddi etkileri olacağı kesin; dünyada bu krizden az etkilenen hatta en az etkilenen ülke olur muyuz bilemiyorum ama bu da biraz yapacaklarımıza ve daha önemlisi siyasi tercihlerimize bağlı.

Bugün söz konusu krizden en az etkilenme ihtimali diye bir şeyden bahsediliyorsa bu ihtimalin altında bankacılık sisteminin eskiye, 2001 öncesine oranla daha sağlam bir yapıya, ama bundan da önemlisi kamu mali yapısının son altı senede olağanüstü bir disipline kavuşmuş olması yatıyor.

Ve bendeniz de en çok bu yapının tekrar bozulmasından korkuyorum zira bu denge bir kez altüst olursa bizim ülkemizde tekrar mali disipline geri dönmek seneler alabilir; açıklamaya çalışacağım.

AK Parti iktidarının maliye ve hazine yönetimi çok ama çok büyük başarıların altına imza atmışlar; konuya ilişkin bilgilenmek isteyenler www.bumko.gov.tr sitesinden Ekim sonu itibariyle 2008 bütçe performansına ve www.hazine.gov.tr sitesinden de Kasım 2008 borç göstergelerini inceleyebilirler.

Sonuçlar, 1970-2002 kamu maliyesi yapımızı biraz biliyorsanız gerçekten heyecan verici.

Ekim sonu itibariyle bütçe performansı muhteşem; 2008 sonu için 18 milyar YTL bütçe açığı öngörülüyor ve onuncu ayın sonunda hala kümülatif/birikimli bütçe açığı beş milyar YTL'nin altında; Ekim ayında yani küresel kriz ortamı ve yerel seçimlere beş aya kala aylık bütçe açığı yok mertebesinde.

Bütçe performansınınistikrarlı bir biçimde bu kadar iyi gitmesi Hazine borç göstergelerini de çok olumlu etkiliyor; unutmayalım Hazine borç göstergelerindeki olağanüstü iyileşmeler bütçe disiplininin türevi, bir sonucu.

AB tanımlı diye adlandırılan brüt borç stokunda Maastriciht kamu borç stoku kriterini çoktan ve uzak ara tutturmuş bulunuyoruz; 2004 senesinde 274 milyar olan kamu net borç stoku da 2008 itibariyle 235 milyar YTL'ye inmiş yani son dört senede sadece oransal olarak değil mutlak olarak da azalmış.

AB tanımlı kamu borç stokunda, vade yapısı meselesi dışında durumumuz AB ülkelerinden çok daha iyi.

Okuyucuyu bu biraz teknik ve sayısal meseleyle daha fazla yormak istemiyorum; büyük başarı ortada.

Küresel kriz ve Türkiye'ye yansımaları konusu henüz yeterince iyi analiz edilmedi ama başka ülkeler, başta gelişmiş batı ülkeleri olmak üzere şimdilik çok yabancısı olmadığımız Keynesci reçeteleri devreye sokuyorlar ve likidite sorununu aşmaya çalışıyorlar.

Kamu kaynakları kullanılarak likidite sorununu aşma gayreti gelişmiş batı ülkelerinde önemli bütçe açıklarıyla sonuçlanıyor; ABD'de 2009 senesinde bütçe açığının milli gelirin yüzde beşini, Fransa'da da yüzde dördünü aşacağı tahmin ediliyor.

ABD'de milli gelirin yüzde beşini aşacak bir bütçe açığı yaklaşık bir trilyon dolar olabilir; yani bizim milli gelirimizin çok üzerinde bir bütçe açığı söz konusu.

En önemli ve orta vadeye belirleyecek konu ise bu bütçe açıklarının faizler üzerinde bu ülkelerde ne etki göstereceği; bütçe açıklarının faiz oranlarını uyaracağı kesin ama bu ülkelerde sermaye piyasalarının derinliğinin büyük bütçe açıklarının faizlerin çok yukarılara sıçramasına engel oluşturduğu da kesin.

Başka bir ifadeyle kısa sürelerle sınırlı zorunlu, kriz itmeli mali disiplinsizlikler faizleri etkiliyor ama borç göstergelerini altüst etmeyebiliyor; Japonya 90'lı senelerde yüzde onlara çıkan bütçe açıklarıyla tanıştı ama faizler kıpırdamadı.

Türkiye de kriz ortamında bütçe disiplininden taviz verir, istihdam-büyüme amaçlı olarak kamu kaynaklarını seferber ederse oluşacak bütçe açıklarının sonuçları bizde ABD, Japonya ya da Fransa gibi olmayabilir; bizde sermaye piyasalarının derinliği çok sınırlı ve bütçe açıkları faiz oranlarını, başka faktörlerle beraber muazzam uyarıyor ve faiz oranları kamu borç göstergeleri üzerinde çığ etkisi yapabiliyor.

Sonuç da orta vadede mali krize bağlı olarak düşük büyüme, enflasyon ve işsizlik oluyor.

Siyaset içinde bulunduğumuz aşamada çok ciddi bir karar vermek zorunda; kısa vadede bütçe açığı ve küçük istihdam kıpırdamaları mı, yoksa orta vadede sürecek mali disipline bağlı olarak daha sağlam bir yapı mı?

Krizde en çok büyük pahalar ödenerek sağlanan mali disiplinin bozulmasından korkuyorum; mali disiplinin bozulması Türkiye'nin tekrar 90'ların karanlığına kalıcı olarak düşmesi anlamına gelebilir.

Kaynak: Star