Kraliçenin Tahran'daki eli

 

 Türkiye'de İran konuşmak gerçekten zor.

Bir yanda geçmişte bu konuda harcadığı mesai üzerinden konuşma hakkını sadece kendisinde bulan, fakat zihni fazlaca yağlandığı ve cepleri de şiştiği için burnunun ucunu göremeyen büyük uzmanlar (!) var.

Öte yanda herşeyi kendi bulunduğu kampın gözüyle görmeye ve göstermeye çalışanlar var.

Kimi 'yeşil devrim' diye balıklama bir cehaletle işin içine atladı. Kimi de Robert Fisk gibi isimlerin peşine takılarak en küçük bir çaba göstermeksizin İran'da olup biteni yorumlayap bize aktardı!

* * *

İran, devrimden sonra en başta ABD ve İsrail olmak üzere bazı ülkelerle ciddi gerginlikler yaşadı. Ancak 2007'deki esir alınan İngiliz askerleri yüzünden yaşanan krizi saymazsak, İngiltere-İran ilişkileri belli bir düzeyde devam etti.

Oysa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Tahran-Londra hattında müthiş bir gerginlik yaşanıyor.

Bu konuda değerli yazar Akif Emre'nin yönetiminde yayın yapan www.dünyabulteni.net adlı gazetede önemli bir analiz yayınlandı.

'İran'da kimin oyunu' başlıklı analizi, Süreyya Seyyahoğlu, Washington'dan yollamış.

* * *

Seyyahoğlu, İran'da olup bitene ABD'nin müdahalesi olup olmadığını şöyle değerlendiriyor:

'Obama'nın en son isteyeceği şey, İran'da kendisinin zor duruma düşürecek bir istikrarsızlıktır. Sonuçta olan da budur. Bu eylemlerle Obama ve İran Yönetimi karşı karşıya bırakıldı. Obama'nın eylemler boyunca sergilediği genel tavır da temkinini yansıtıyordu.'

İran yönetiminin krizi yönetme konusundaki zaaflarını bir kenara bırakırsak, şu soru öne çıkıyor.

Krizin perde arkasında kim var?

'İran seçimleri ile birlikte Filistin konusunda geri adım atmayan Netanyahu Yönetimi'nin uzlaşmazlığı ikinci planda kaldı. Tüm radarlar bir anda İran'a çevrildi. İkinci olarak da İran'ın en sert tavır koyduğu ülkelere bakmak gerekir. Öncelikle BBC eleştirisi ile başlayan tavrı iki İngiliz diplomatın sınırdışı edilmesi izledi. Bu da İran'ın kendisine hedef olarak İngiltere'yi seçtiğini gösteriyor.'

Peki bir sonraki hamle:

'Operasyondan beklenenin renkli devrim olduğu iddiası tam anlamıyla şaşırtmacadır. Zira her ne kadar medyaya farklı servis yapsalar da bahsi geçen kesimler İran'ın yapısını çok iyi bilir. Akıllara protesto gösterilerini kazımaya çalışanlar, önümüzdeki dönemde İran'a yapılacak muhtemel bir askeri operasyonun Saddam gibi bir diktatöre yapıldığı aldatmacasını yerleştirmek için bu operasyona giriştiler.'

Şu sıralar Tahran-Londra hattına çok daha dikkatli bakmak gerekiyor. Elbette küresel ekonomik krizle birlikte İngiltere'nin yeniden 'öncü rol' üstlendiğini unutmadan.

Wells'le bitirelim:

'Eğer yeni inancın serbestçe yayılmasını istiyorsak, zihinlerimize yüklediğimiz bütün bu modası geçmiş değerler ve tavırların temizlenmesi gerekir. Bunları yalnızca kendi zihinlerimizden değil, ortağımız olacak diğer insanların zihinlerinden de temizlememiz gerekir. Bu modası geçmiş sadakatler, onur standartları, dini cemiyetler bize ne kadar asil ve ne kadar görkemli görünüyorsa, onları kendimizin ve etrafımızdakilerin zihinlerinden o kadar derinden temizlemeye çalışmalı ve bütün geri dönüş olasılıklarını da koparıp atmalıyız.' (Açık Komplo, H.G. Wells, Anka Y, s.172)

 

Kaynak: Star