Kosova ve AB

Kosova'nın nihai siyasi statüsünün belirlenmesinde sona doğru iyice yaklaşılıyor. Son dediğimiz de 10 Aralık 2007 tarihi. Kosova ve Sırbistan arasındaki müzakerelerde arabuluculuk yapan Amerika, Avrupa Birliği (AB) ve Rusya'dan meydana gelen üçlü grup, bu tarihte müzakerelerin sonucunu bir raporla BM Genel Sekreteri Moon'a bildirecek.
Bundan sonra sonuç nasıl olursa olsun Kosova tek yanlı bağımsızlığını ilan edecek, tanınma talep edecek ve tanınma süreci en geç 2008 yılı başında başlayacak.

Kosova'nın bağımsızlığını ilk tanıyan ülke herhalde Amerika olacak; çünkü bu ülke en yetkili ağızlardan bunu yapacağını birkaç defa açıkça ilan etmişti. Nitekim en son olarak Dışişleri Bakanı Rice, geçen eylül ayı sonlarında Balkanlar'ın istikrarı için Kosova'nın bağımsızlığının tek çözüm olduğuna bir kere daha işaret etmişti. Rice'tan önce Başkan Bush da aynı doğrultuda konuşmuştu. Bu bakımdan Amerika'nın bağımsızlık yönündeki tavrı çoktandır belli zaten. Rusya'nın tavrı ise biliniyor ve değişmesi mümkün görülmüyor: Kosova'ya bağımsızlık verilemez.

Amerika ve Rusya'nın tavır ve pozisyonlarını belirttikten sonra gelelim AB'ye: AB, bağımsızlık yönünde bugüne kadar bütün üyelerin benimsediği ortak ve tek bir pozisyona henüz ulaşmış değil; üye ülkelerin bazıları arasında bağımsızlık konusundaki görüş ayrılıkları halen tamamen giderilememiş durumda. Bu böyle olmakla birlikte AB'nin büyük güçlerinden bazıları bağımsızlığı destekliyorlar. Bunların başında İngiltere geliyor. Chirac döneminde bağımsızlığa soğuk bakan Fransa'nın tavrı da Sarkozy döneminin başlamasıyla birlikte bağımsızlık yönünde gelişmeye başladı. Bunda Sarkozy'nin Chirac döneminin Amerikan karşıtlığını terk etmeye başlaması, Dışişleri Bakanı Kouchner'in 1999-2001 yılları arasında BM'nin Kosova özel temsilcisi olması ve Fransa'nın 2008'in ikinci yarısında başlayacak olan AB dönem başkanlığını Kosova'nın bağımsızlığını hayata geçirecek zafer ile taçlandırma arzusu gibi önemli saikler var. Ayrıca, Kuzey ve Baltık ülkeleri de bağımsızlıktan yanalar.

AB'nin en büyük gücü Almanya'nın bugünkü tavrı ise o kadar net değil. Almanya, halen diplomatik sürecin sonuna kadar kullanılmasını savunuyor ve söylendiğine göre bu alanda başarıya ulaşmak için bazı yeni çözüm formülleri üzerinde çalışıyor. Bunlardan birisi Batı Almanya ile Doğu Almanya arasındaki ilişkileri düzeltmek için 1972 yılında imzalanan anlaşma mesela. Bu anlaşmaya göre, Batı ile Doğu Almanya, aralarında diplomatik ilişki kurmuş; ancak bu anlaşma Batı Almanya'nın Alman birliği konusundaki ilke ve fikirlerini muhafaza etmesine de imkan vermişti. Almanya bugün 10 Aralık gününe kadar bu ve benzeri yeni fikirler üzerinde çalışacak ve bütün üye ülkelerin üzerinde mutabık kaldığı bir pozisyonu ortaya çıkarmak için elinden geleni yapacak.

Diğer büyük ülkelerden İtalya, bağımsızlık yönünde görünüyor. İspanya ise karşı yönde bir politika izliyor. Bunu da Kosova'nın kendi otonom bölgeleri için emsal olabileceği endişesiyle yapıyor. Bağımsızlığa karşı olan diğer AB ülkeleri ise Slovakya, Kuzey Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan sayılır. Bunlardan Slovakya ve Romanya, içlerindeki Macar azınlıklar bakımından karşılar. Rum kesimi ve Yunanistan'ın niye karşı oldukları ise aşikâr: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Ortada olan ülkelerden ise Macaristan var. Bu ülke Sırbistan'ın Voyvodina bölgesindeki Macar azınlık yüzünden endişe ediyor. Çek Cumhuriyeti'nin tavrı ise tam belli değil. Tahminen o da diplomatik sürecin sonucunda bir karar verecek.

Bu durumda bugün 27 AB üyesinden sadece 4 veya 5'inin bağımsızlığa karşı olduğu, diğerlerinin bağımsızlığı desteklediği söylenebilir. Kosova'nın bağımsızlığı AB'nin birlik ve bütünlük bakımından son zamanların ilk dış politika sınavı da olacak.

 Kaynak: Zaman