Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanlığı görevini dün Orgeneral Işık Koşaner’e devretti.
Koşaner, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin belki de tarihindeki dönüm noktalarından biri olmaya aday zor bir yılda devraldı.
Bu dönemde ne tür sorunlarla karşılaşabileceğimizi anlamak için dünkü törendeki sert mesajlar ve ağır havadan önce, Ağustos başında ordunun üst kademelerinin belirlenmesi üzerine Yüksek Askeri Şura etrafında yaşanan tartışmalara bakılabilir.
Bir orgeneralin (Atila Işık) protesto istifası, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile hem Başbuğ, hem Koşaner ile yapılan toplantılar, iki orgeneralin (Hasan Iğsız, Arslan Güner) yürütme tarafından ordunun uygun gördüğü görevlerden veto edilmeleri, Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün sessiz çabasıyla bulunan çözüm formülleri ile 2010 yılının askeri şurası ileride hatırlanacak bir örnek oldu.
Neticede, hükümetin dediği oldu. Asker üzerinde siyasi kontrol bakımından bu önemli
bir dönemeç sayılmalı.
Bu durumun başlıca nedeni, herşeyin yasalarda yazılmış olmasına karşın, askerin terfi uygulamalarını yasalara göre tali önemdeki ‘teamüllere’, uygulama eğilimlerine göre belirleme alışkanlığı idi.
Son yıllarda, özellikle de 28 Şubat (1997) döneminden bu yana, Şura’daki terfi kararları siyasi otorite tarafından hiç sorgulanmadan kabul görüyordu.
2002’de AK Parti iktidarlarıyla birlikte yeni bir dönem başladı. Başbakan Abdullah Gül ve Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün 2002 Aralık Şurasındaki ‘irtica’ gerekçeli ihraçlara ‘yargı yolunun açık olması gerektiği’ şerhi koyması, önemli bir dönüm noktasıydı. Ancak 2010 Şurası’na dek AK Parti hükümetleri -en azından kamuoyuna yansıdığı kadarıyla- ihraçlara şerh koymakla yetinmiş, hatta ordunun hükümete cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle e-muhtıra verdiği 2007 yılında dahi terfi ve atamalara yasal hakkı olmasına rağmen müdahale etmemişti.
Arada değişen Ergenekon davaları oldu; Balyoz ve diğer takma isimli davaları da aynı kapsamda değerlendirerek tek isimle anabiliriz sanıyorum.
İki sorun ve kritik yıl
Bu konu, Koşaner’in karşı karşıya kalacağı ilk zorluk alanını oluşturuyor: Yani siyaset asker ilişkilerinin yeni bir zeminde, yeniden tanımlanması...
Koşaner’in üç kuvvet komutanı ve jandarma komutanının, yani hemen altındaki dört komutanın, hatta Genelkurmay İkinci Başkanı Arslan Güner’i de sayarsak beş komutanın görev süresi bir yıl sonra dolacak.
Bu komutanlardan Jandarma’ya atanan Necdet Özel dışındakilerin emekliye ayrılması bekleniyor. Necdet Özel’in Kara Kuvvetleri’ne geçerek oradaki iki yıldan sonra 2013’de Genelkurmay Başkanlığı’nı Koşaner’dan alması planlanıyor.
2010 Şurasından sonra siyasi iktidarlar, AK Parti ya da değil, artık atama ve terfilerde daha çok söz sahibi olmak isteyecektir. Her halûkârda, 2011 Şurası’nda Koşaner yepyeni bir komuta kademesini planlamasını Başbakan’a sunup Cumhurbaşkanının onayını arayacak.
İkinci konu, PKK ile mücadele ve Kürt meselesindeki gelişmeler. Koşaner, eski bir Özel Kuvvetler emektarı olarak mücadelenin içinde, dağda ve karargahta bulunmuş bir asker. (12 Martçı) Semih Sancar ve (12 Eylülcü) Nurettin Ersin’den sonra, sırasıyla Jandarma ve Kara Kuvvetleri’nden sonra Genelkurmay Başkanı olan üçüncü komutan. (Kısmetse, Özel dördüncü olacak.)
Bu yıl, referandum sürecinin gösterdiği gibi Kürt sorunu tartışmalarının (2006’da Koşaner’in Radikal’le paylaştığı öngörüsünde olduğu gibi) ikinci bayrak konusuna dek uzandığı bir yıl. Koşaner’in ‘müsamaha edilemez’ dediği konular... Dün köşeli mesajlarla yüklü komnuşması ardından Genelkurmay bahçesinde Başbakan Erdoğan ile yarım saat başbaşa hararetli görüşmeleri yeni dönemin işaretlerinden biriydi.
Ama hem siyaset-asker ilişkileri, hem PKK konusu üzerinde etkisi olacak başka ve önemli bir gelişme var 2011 Şurası öncesinde: O da 2011 Genel seçimleri.
2011 seçimlerinde hükümette yeniden tek başına AK Parti iktidarının çıkıp çıkmaması, başka bir çok şey gibi siyaset-asker ilişkilerini ve PKK konusunu yeni bir mecraya sevk edecek. İşte bu nedenlerle Koşaner’in önünde kritik bir yıl bulunuyor.
Zaten Başbuğ’un konuşmasındaki ‘Zor bid dönemdi, daha da zorlaşacak’ mesajı herşeyi anlatıyor.
Kaynak: Radikal