Korku muhalefeti ve Ahmet Türk!

DTP lideri Ahmet Türk dünkü konuşmasıyla ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri sol pencereden değerlendirme becerisi gösterebilen siyasetçi eksiğimizi giderdi.

Soruna basit bir etnisite temelinden bakmaktan kaçınan, başta Kürt meselesi olmak üzere tüm gelişmeleri küreselleşme açısından değerlendiren bir konuşma yaptı.

Derdinin sadece Kürtler değil, ezilen, haklarından mahrum bırakılan toplum kesimleri olduğunu gösterdi ve savaş çığırtkanlığı yapan Baykal'ın tersine barış çağrısı yaptı.

Kendini nedense hala sosyal-demokrat adlandıran CHP liderinin konuşması, şoven ve provokatifti.

Onca acı yaşamasına, onca acıya tanıklık etmesine rağmen bu ülkeye olan inanç ve güveninde hiç sarsılma olmayan Türk, birlik ve beraberliği vurgulayan bir üslup sergiledi.

Hükümetin çabalarını övmekle birlikte eksiklerini açılımın kendince eksiklerini de dile getirdi.

İçişleri Bakanı Atalay, programın ana hatlarını dile getirip atılmaya başlanan adımları özetlerken siyasetçiden çok bilimadamı kimliği taşıyordu.

Meclis'teki tartışmalar Türkiye'nin yaşadığı kırılmayı açıkça ortaya koydu.

Zamanın ruhunu doğru okuyan ve buna uygun adımlar atmaya çabalayan, atmaya başlayan siyasetçiler ile bu gelişime yaklaşmaktan uzak siyaset dünyası arasında bir uçurum var.

Bu uçurumun kapanması da mümkün değil.

Kendini muhafazakar olarak niteleyen bir parti, çağın gereklerine uygun biçimde, yurttaşların etnik kökeni veya inancına göre muameleye tabii tutulmasına karşı çıkarken, muhalefet 1930'ların şoven milliyetçiliğini yansıtan bir yaklaşım içindeydi.

Sadece Almanya'da 3.5 milyon Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının yaşadığını düşünürseniz, tek ulus, tek inanç modelinin nasıl çöktüğünü daha iyi anlarsınız.

Kürtlere ana dilde eğitim hakkı vermenin, etnik kimliğini tanımanın bölünmeye yol açacağı korkusuna gelince...

Gerçek böyle olsaydı, bugün Amerika'nın Kaliforniya eyaletinin Meksika'nın bir parçası olması gerekirdi.

Hepinizin geldiği nokta, Türk'ten ayrı bir Kürt etnisitesinin varlığını kabul etmek.

Bu yapıyı tanıyıp Kürtlere dil, kültür ve kimliklerine sahip çıkma hakkı tanımamak bir çeşit ırkçılıktır ve bu anlayışın günümüz siyasetinde yeri yoktur.

Hayır biz barışa karşı çatışmayı, hak ve özgürlükleri tanımak yerine bastırmayı tercih ediyoruz derseniz o da başka.

Ama bu anlayışın sizi sonunda korkularınızın yolunda ilerleteceğini unutmayın.

Albay Çiçek'e medya soruları

Star ve Taraf'ın dünkü sayılarında Albay Dursun Çiçek'e yöneltilen soruların dökümü vardı.

Soruların ikisi çok ilginçti çünkü Ergenekon'un medyayı yönlendirme kabiliyetini gösteriyordu.

Savcılar, Albay Çiçek'e Star Televizyonu ve Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanan iki haberin kaynağını ve bu kurumlara iletim biçimini sormuştu.

Bellli ki mekanizmanın nasıl işlediğinin en azından

farkındalar.

Bunlar günümüzde açığa çıkan ilişkiler.

Ahmet Türk'ün dün Meclis'te dile getirdiği gibi, bu medya ve derin devlet işbirliği ülkede gerçekten olup bitenleri halktan gizlemeyi başardı.

Onun için ki CHP'nin önde gelen bir ismi kalkıp Dersim'i örnek gösterebildi.

Halka masal anlatmayı görev edinen medya sırtını bu ilişkilere dayanıp her alanda palazlandı.

Yalanlara ortak olanların sırtı sıvandı, o çok eleştirdikleri "Boğaz'a bakıp viski içme" imkanına sahip olmaları sağlandı.

Ama artık deniz bitti.

Onun için Onur Öymen'in konuşmasına değinmeyip bütün yargı dinleniyormuş havası yaratma çabasındalar.

Şimdiki suç ortakları bir kısım yargı.

Boşuna çırpınıyor tarih onlarla ilgili hükmünü çoktan verdi.

Kaynak: Star