NATO'nun yeni genel sekreteri Rasmussen'in adaylığına Türkiye'nin muhalefeti ve neticesinde yapılan pazarlıkların ardından basında yer alan maddelerin bir tanesi de yeni genel sekreterin İstanbul'da yapılacak Medeniyetler İttifakı toplantısında karikatür krizinden dolayı özür konuşması yapacağı idi. Bu sebeple sabahki oturumda bütün gözler Rasmussen'in üzerindeydi.
Sıkıntılı ve istemediği bir şeyi yapmak zorunda bırakılmış memur görüntüsü veren genel sekreter "gelip, özür dileyecek" gibi pek "realist" olmayan beklentileri boşa çıkardı. Elbette diplomatik bir konuşmada seçilen kelimelerin geniş kitleleri tatmin etmekten uzak olacağı belli idi. Ancak bu konuşmanın özür niyetiyle yapılmış-yaptırılmış- olması da üzerinde durulması gereken bir olaydır.
Batılıların bir türlü anlayamadığı ve abartılı buldukları şeylerin başında da İslam dünyasının, karikatür krizini bir Haçlı seferi şeklindeki algılamasıdır. Karikatürler, sadece Peygamber ve Müslümanlara sıradan bir şekilde hakaret etmemektedir. Avrupa merkezciliğin ırkçı bir ifadesi olan karikatürler, İslam Peygamberi'ni ve Müslümanları şiddet ve vahşetle özdeşleştirmektedir. İslam dünyası, karikatürlerde kendisine karşı sergilenen bu ırkçılığa ve ilkelliğe tepki göstermiştir. Ayrıca İslam dünyası için konu, sadece on iki karikatürden ibaret değildir. Müslümanlar, on iki karikatürden ziyade, Batı'da İslam'a ve onun Peygamber'ine karşı kökleri neredeyse bin beş yüz yılı bulan derin zihinsel iğfal mekanizmasına karşı çıkmaktadırlar. Müslümanlar için bir insanlık büyüğüne, hele de Peygamber statüsündeki paradigmatik bir kişiliğe hakarette bulunmak, sistematik olarak O'na iftiralar atmak suretiyle O'nun saygınlığını ve güvenilirliğini ortadan kaldırmaya çalışmak anlaşılır bir şey değildir; çünkü Müslümanlar kendi peygamberleri kadar insanlığın diğer büyük dinlerinin merkezî şahsiyetleri hakkında da saygıyla konuşurlar ve hiçbir şekilde onlara karşı küfür ve hakaret olarak algılanabilecek bir saygısızlık göstermezler.
Ancak Müslümanların küfür ve hakaret yerine medenî ve insanî bir dille iletişimde bulunma talebinin, Batı'da yeterli ve üst düzey ölçülerde cevap bulmadığı görülmektedir. Karikatür krizinde olduğu gibi Müslüman dünyanın insanî, medenî ve dinî değerlerine bir kasap hoyratlığıyla yaklaşıldığını görmek çok üzücüdür. Malum karikatürler ve Şeytan Ayetleri gibi İslam'a ve Peygamber'ine tam bir kabalık, ilkellik ve hoyratlık içerisinde yaklaşan eserler karşısında Batılı hükümetlerin, medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının kör bir tavır içerisinde olması, karikatür ve Şeytan Ayetleri girişimlerinin himayecisi gibi davranmaları Müslüman kamuoyunda büyük bir protesto ve tepkinin oluşmasına neden olmaktadır. Danimarka Başbakanı Rasmussen'in NATO genel sekreterliğine aday olmasının İslam dünyasında yarattığı rahatsızlığın temelinde bu derin trans-nasyonel tepki vardır. Karikatür krizinde empatik, barışçıl, insancıl ve diyalojik bir dil kullanmayan ve dün İstanbul'da yapmış olduğu konuşmada da tatmin edici özür dileme olgunluğu göstermeyen Rasmussen'in NATO genel sekreteri olmasına Türk hükümetinin olumsuz tutum belirtmesi, anlamlı, gerekli ve ezber bozan bir girişimdir. Türkiye, Batılı ülkelere, Müslümanların duygu ve düşüncelerinin en az kendi kamuoylarınınki kadar değerli ve önemli mesajını etkili bir şekilde vermiştir. Geçmişi sabıkalı ve bütün hareketleri ayrı gözlem altına alınacak yaralı bir genel sekreteri -İslam dünyası açısından hoş olmasa da- ehveni şer olarak düşünmek de yanlış sayılmaz.
DOÇ. DR. BİLAL SAMBUR - DİN VE HÜRRİYET ARAŞTIRMALARI MERKEZİ DİREKTÖRÜ
Kaynak: Zaman