KKTC'de iktidar değişikliği neyi değiştirir?

KKTC seçimlerini Derviş Eroğlu'nun Ulusal Birlik Partisi (UBP)'nin kazanacağı belliydi. Merak edilen soru, bu partinin tek başına iktidara gelebilecek kadar oy toplayıp toplamayacağı idi. UBP bunu da başarabildi.
Bu nasıl oldu? UBP ile Ferdi Sabit Soyer'in Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) nasıl rol değiştirdi?

Bu sonucun nedenlerini iyi okumak lazım.
Geçen hafta KKTC'deki temaslarımıza dayanarak yazdığımız gibi, bu seçimlere hâkim olan başlıca konu ekonomi oldu. Yani seçmenlerin büyük kısmı, yaşadıkları ekonomik sıkıntılar (işsizlik, pahalılık, vs) nedeniyle CTP iktidarına karşı duydukları düş kırıklığını ve öfkeyi sandık başında sergilediler. Bu tepki oyunda CTP'nin bazı partizan davranışlarının ve yolsuzluklarının kızgınlık yaratmasının da önemli payı var.

Yeni umutlar...
TABİİ yıpranan CTP'ye karşı tepki kadar, UBP'nin yeni umutlar yaratması da bu sonucun alınmasında rol oynadı.

Başka nedenler yok mu? Örneğin, "müzakereler ve çözüm" konusunda CTP'nin halkın beklentilerini karşılayamaması da rol oynamadı mı?

Aslında bu konu seçim kampanyasında pek tartışılmadı. Bu kez halkın odaklandığı konu -2005 seçimlerinin aksine- bu değildi. Tabii ki KKTC'de bu bağlamda bir düş kırıklığı, hatta bir umutsuzluk var. Ama açıkçası Eroğlu bu seçimleri, CTP'den çözüm konusunda farklı düşündüğü için kazanmış değil. Sonucu halkın iradesinin Rum tarafı ile diyaloğa ve çözüm arayışına karşı bir tezahürü olarak değerlendirmek bizce yanlış...

Nihayet bu seçimlere son dakikada bulaşan Ergenekon konusunun da sonuç üzerinde fazla etkili olduğu söylenemez. Olduğu kadarıyla da bu etki, UBP'nin lehinde olmuştur!

Talat'ın durumu
ÇEŞİTLİ dönemlerde toplam 16 yıl başbakanlık yapan 71 yaşındaki Derviş Eroğlu'nun yeniden bu koltuğa oturmasından sonra, KKTC'nin politikalarında ne gibi değişiklikler beklenebilir?

UBP lideri zaferini ilan ettikten sonraki ilk konuşmalarında müzakerelerin devamından yana olduğunu, Cumhurbaşkanı Talat'ı destekleyeceğini ve Türkiye ile eşgüdümlü olarak çalışacağını açıkladı.

Kısa vadede Eroğlu'nun aynen öyle hareket edeceği konusunda bir kuşku yok. UBP hükümeti elbet bu konuda izlenen politikayı 180 derece değiştirerek masadan kalkacak ve "çözümsüzlüğü" tercih edilen bir "çözüm" olarak ilan edecek değil...

Ancak yeni hükümet Talat'ın Hristofyas ile diyaloğunu daha sıkı denetim altına almak (bu arada onun yanına örneğin kendi Dışişleri Bakanı'nı vermek) isteyecek. Müzakere stratejisini de Talat ve Ankara ile yeniden değerlendirmeye çalışacak... Bu, Talat'ın işini zorlaştırabilir.

Ankara'nın rolü
ASLINDA Eroğlu'nun çözümle ilgili görüşlerinin Talat'ınkinden farklı olduğu biliniyor. Eroğlu'nun görüşleri, seçim bildirgesinde de yer alıyor. Açıkçası, Eroğlu'nun istediği çözüm, iki ayrı devletin varlığına dayalı bir konfederasyondur. Oysa şimdiye kadar müzakereler iki devletin eşit şartlarda oluşturacağı tek egemenliğe dayalı bir federasyon temelinde yürütülmüştür.

Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi, kısa vadede bu politikada önemli bir değişiklik beklememek gerek. En azından Talat'ın Cumhurbaşkanı -ve müzakereci- olarak görevinin sona ereceği Nisan 2010'a kadar... Bu süre içinde bazı ayarlamalar yapılabilir. Ama daha uzun vadede -hele cumhurbaşkanının da değişmesi halinde -UBP politikaya kendi damgasını vurmaya çalışacaktır.

Kuşkusuz bu arada esas belirleyici rolü oynayacak olan Ankara'dır. Bu konuda en büyük sorumluluk gene Türk hükümetine düşecektir.

Kaynak: Milliyet