Kırım sıradaki Yugoslavya mı?

İşte rahatsız edici bir düşünce: Ya Vladimir V. Putin artık istese bile Ukrayna’daki katliama engel olacak kadar güce sahip değilse?

Bu düşünce ilk olarak bu hafta bir sohbet sırasında Kırım’daki Simferopol’dan Sivastopol’a giden ana yol üzerindeki kontrol noktasında aklıma geldi.

Kontrol noktasındaki koruma sanki kast ajansından gönderilmiş bir kumandan gibiydi: göz alıcı gür bir sakal, uzun siyah saç ve kürk şapka. Kollarında ise bir altın kafatası rozeti.

Ama ortaya çıktı ki koruma, Bratislav, aslında iyi bir mizah anlayışına sahipmiş. Bize söylediğine göre Sırp, Çetnikler’in bir üyesi ve milliyetçi bir milismiş. Onun ve dört yoldaşının birkaç gün öncesinde Kosova’daki ayrılma taraftarları “Don Kazakları” tarafından çağrılmış olduğunu söyledi; arkasındaki, diğer gelen araçları kontrol ederken cop ve kalaşnikof kullanan yarım düzine sert adamı işaret ederek.

Onların hepsinin Kırım’da “Rus kardeşleri, Karadeniz yarımadasını ele geçirmek isteyen faşistlerden korumak için” toplanmış olduğunu söyledi. “Biz savaş köpekleri değiliz” diye ısrar etti 39 yaşındaki Brastislav. “Biz barış istiyoruz. Biz sadece kimsenin silah veya patlayıcı getirmediğinden emin oluyoruz.”

Ancak Bratislav onu çok endişelendiren, onun gibi diğer paralı askerlerin sakin kalamama tehlikesinden bahsetti. Samsung marka bir tableti asker pantolonunun cebinden çıkararak, bize onun gibi mücadelecilerin seyahat planlarını açıkladığını gösteren bir siteyi gösterdi.

Dünyanın her bir köşesinden arkadaşları Ukrayna’da Amerika’ya karşı savaşabileceklerine, Ukrayna’yı Rusya’dan uzağa çekmenin komplo olduğuna inanmışlar. O arkadaşlarına uzak durmalarını söylemiş, ancak yine de gelmişler.

Bratislav tableti cebine koyarken kişisel geçmişine dayanarak bir tahmin yürüttü. “Size söylüyorum: Ukrayna sıradaki Yugoslavya oluyor, sadece daha büyüğü.”

Yugoslavya senaryosundan Kırımlılara bahsettiğimde Simferopol’un Ortodoks piskoposu Klyment dâhil, daha sivil kimliğe sahip olanların çoğu hemfikir oldu. Klyment Kırım’ın, değişken etnik karışımının ve muhtemelen Ukrayna anakarasının bile geleceğinde olacaklara kıyasla Balkan savaşlarının önemsiz kalabileceğinden korkuyor.

Belki de bu sadece anlık bir endişeydi. Ancak arada endişe verici benzerlikler var.

Aynı Yugoslavya’nın ayrıldığı zamanki gibi Kırım halkı bugün milli mensubiyetlerini seçmeye zorlanıyorlar. Başından beri Pazar günkü sözde referandumun sadece Rusya’yla birlik ile sonuçlanabileceği açık olduğu halde, Rusya taraftarlarının ve Ukrayna taraftarlarının konumlarını savunmalarındaki hırs iki tarafı da şaşırttı.

Referandum ayrılma için bir katalizör işlemi görüyordu. Öncesinde birlikte barış içerisinde yaşayan farklı kültürler ve etnik kimlikler hâlihazırda karşılıklı düşman olmuş görünüyorlar. Kırım’ın Rus olarak tanınan yüzde altmışlık nüfusunun çoğunun nazarında, hayatlarını mahvedenler, kabaca yüzde kırklık nüfus olan, Ukraynaca konuşan Kırımlılar. Yirmi yıl sonrasında anladıklarına göre demokrasiyle olan deneyler sadece kaosa yol açmış. Onlar şu anda Moskova’nın güçlü ve düzenleyici eline dönmek istiyorlar. Lenin heykellerini yıkan insanlar, söylediklerine göre, tümüyle Rus kimliğinden nefret ediyorlar.

Ukrayna taraftarları, Kiev protestocularını faşist olarak aşağılayanların komünizm bulaşmış otoriter zihniyetlerini ortaya çıkardıklarını söyleyerek karşılık verdiler.

Fay hattı, ailelerin ve işyerlerinin arasından geçiyor. Batı zihniyetli çocuklar babalarının milis kuvvetlerine katıldıklarını gördüklerinden dolayı korkmuşlar. Kırım’da, aynı şekilde de doğu Ukrayna’da tanık olduğumuz şey ise Rusya taraftarlarının kendi referandumlarını ilan etmesidir. Bu iki milletin bir devlet haline gelmesinden başka bir şey değildir.

Balkan benzerliğini tamamlayan ise aynı Bosnalıların Sırp yönetiminden korktuğu gibi, Rusların kontrolünün bütünüyle bir baskıya yol açmasından korkan bir grup. Kırım’da ise Stalin yönetimi altında sürülmeye ve kitlesel katliama uğramış Müslüman etnik bir grup olan Tatarlardır. Çetnik Bratislav gibi onlar da barışı sürdürmek istediklerini iddia ediyorlar. Ama bunu teminat altına alabilirler mi? Peki ya doğru bir sebep için Kırımlı kardeşlerinin vatanını savundukları söylenebilecek cihat bölgelerinden yanlış arkadaşlar?

Bu sorunun yöneltilmesi gereken en iyi kişi muhtemelen Ukrayna’daki Hizb ut-tahrir medya ofisinin başkanı olan Fazıl Amzayev’dir. Dünyada çoğu ülke tarafından yasaklanmış olan Hizb ut-tahrir küresel halifeliğin hayalini kuran, demokrasiyi reddedip Müslüman çoğunluğu olan ülkelere teokrasi çağrısı yapan siyasi bir organizasyondur.

Özbekistan’da büyümüş Kırımlı bir Tatar olan Bay Amzayev benimle Simferopol’un güneybatısındaki Tatar kalesinin içinde bulunan Bahçesaray şehrinde bir çayevinde görüştü. 32 yaşında olan Bay Amzayev deri bir ceket giyiyordu, güzel kesilmiş bir bıyığı vardı ve akıcı bir şekilde İngilizce konuşuyordu.

Hayır” dedi, Rusya’nın Müslümanlara kesintisiz uygulayabileceği baskı karşısında Mücahitleri Kırım’a çekme imkanını görmezden gelemeyeceğini söyledi.

Şu an, diye devam ederek, Hizb ut-tahrir’in, Ukrayna’da hâlihazırda binlerce kişi olduğu iddia edilen üyeleri de dâhil olmak üzere radikalleri şiddetten uzak tutmak için elinden geleni yaptığını söyledi. “Biz burada Kırım’da halifelik değil, barış istiyoruz” diyerek beni temin etti.

Ama o da Bratislav’ın endişesini paylaşıyordu: Müslümanların saldırı altında kalmalarının bazı öfkeli insanları Kırım’a çekebileceği izlenimi. “Tehlike var, eğer bu olursa Putin bile bunu kontrol edebilecek güce sahip olamayacak.”

Çetnikler, Kazaklar, Faşistler, Zombiler, Mücahitler. Bay Putin’in İmparatorluğunu genişletme planının parçası mıydı bu?

Böyle bir kadroyla, Kremlin’in sözüm ona güçlü adamı Goethe’nin sihirbazın atılgan çırağına benziyor. Çırak gibi, Bay Putin de kendini büyücüyle karıştırdı. Ama ustası müdahale eden çırağın aksine, Bay Putin’in Kırım’ın müsebbibi olduğu kötüleşen durumunda dizginleri eline alabilecek kimsesi yok.

Kaynak: The New York Times
Dünya Bülteni için çeviren: İbrahim Mercan