Bu iki liderin yan yana çekilmiş bir fotoğrafını Unkapanı'nda bir tinerciye gösterseniz, birinin baba ama diğerinin kesin oğul olmadığını ilk bakışta söyler.
Yoldaş deseniz, birinin diğerini yolda satacağından kuşku duymaz.
Arkadaş deseniz, birinin zar tutacağını şeksiz ve tereddütsüz yapıştırır.
Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar tahlillerinin iki partinin birleşmesine imkân bırakmadığını yazmıştım, 5 Mayıs'ta Yarım ekmek arası Barut başlıklı yazımda.
Geldiğimiz noktada haklı çıkmış olmanın utancını yaşıyorum.
İki partinin birleşme fikrinin oluşmasında ve birleşme sürecinin başlamasında ciddi katkıları olan biri olarak başladığımız yerle geldiğimiz yer arasındaki mesafeyi insanlık tarihiyle ölçmek istesem muhaldir. Çünkü tarih böyle bir utanca tanıklık etmemiştir.
Fakat bu işin bozulmasında hiçbir dahlimin olmaması da beni ayrıca üzüyor.
Fikirsizlik ve ilkesizlik cenderesinde can çekişen Türk siyasetinin, son dönem atraksiyonlarla iyice yozlaşan şuuruna şekil vermek amacıyla giriştiğimiz bu iyi niyetli projenin, iki partinin birleşmesine zemin oluşturacağını doğrusu hiç düşünmemiştik.
Zira toplumsal ahlak ve şuurun temsil merkezi kabul edilen siyasetin, lider tahakkümü altında bütün anlamını kaybetmiş olması ve ahlakilikten yoksun kişilik çatışmalarına dönüşmesi istikbale matuf endişelerimizi öldüresiye attırıyordu.
Taraf olanların ihya, karşı taraf olanların da imha edilmesini mubah gören siyasetin, haklılığı haktan kabul edilemeyecek bir zemine kaymış olması şuursal bir örgütlenmeyi kaçınılmaz kılıyordu.
Fuat Kara ve Baki Mert'le beraber, sonu Türkiye'nin hayrına olan başlangıçtaki niyetimiz, aksiyona dönüşünce otel lobilerinden ofis odalarına, kapatılmış restoranlardan ücra cafelere kadar muhtelif mecralarda tartışma ve teati konusu olarak olgunlaştı.
Siyasetin balans kontrolünü bir tek ahlak aygıtıyla sağlamanın mümkün olabileceğini savunan bu birkaç adamın giriştiği macera öngörülenin ötesinde ahlakla beraber güme gitti ne yazık ki..
Sağ siyasetin sollaştığı ve sol siyasetin de aynı oranda kimliksizleştiği Türkiye parselasyonunda olabilecekleri hesaplamanın kehanet ilmine tabi olduğunu düşünecek olursak, ayrılmayla beraber yaşanan savrulmanın çok da şerre delalet olduğunu düşünmemek gerekir.
Zira 27 Nisan'a kadar büyük bir itina ile taşıdığımız yumurta milletin mutfağına varamadan darbeciler tarafından kırılmıştı.
Bir ahlak ve vicdan baskısı tesis etmeye çalışırken 27 Nisan darbe muhtırasının redaktörlüğünü yapan iki parti liderinin bugün yaşadığı akıbet, bir kudret sillesinin yarattığı sersemlikle açıklanabilir ancak.
Ancak başlattığımız bu süreçte iki partinin kurmay yöneticileri ile yaptığımız gizli temasların iyi niyetlerle örüldüğünü de belirtmek isterim. Nevzat Ercan (DYP Genel Başkan Vekili) ve Mehmet Keçecilerin (ANAP Genel Başkan vekili) kendilerini tarihe hesap verme makamında görmelerini bir beklentinin ötesinde erdemlilik olarak değerlendiriyorum.
Fakat iki parti lideri arasında tutarlılık açısından bir değerlendirme yapılacak olursa Ağar'dan yana puanlama yapmak yanlış olmaz. Ancak Ağar'ın ihtiyatlı ve soğukkanlı yaklaşımının Mumcu üzerinde yarattığı gizemli korkuyu da yüzünden okumak zor değildi. MKYK'da Hepiniz birleşelim deseniz bile ben tek başıma burada kalır ve DYP ile birleşmem diye rest kartı çeken Mumcu'nun basın huzurunda merkez sağın inşasının gerekliliği hususunu bilge bir tavırla ifade etmesini o gün de anlamakta zorluk çekiyorduk.
Üç kişiyle başlattığımız bu hareketin bizim dışımızdaki siyaset kompradorlarının kulağına gitmesi şan-ı iştiha sahibi kesimleri harekete geçirdi. İşte bu noktadan sonra devreye giren derin siyaset aktörleri birleşmeye formül bulma çabasına hemencecik girdiler. Bizim ahlak merkezli başlattığımız bir hareketin, gayri ahlaki hesaplarla ele alınmasıyla beraber derin devletin de müdahil kadro olarak oradaki yerini almasını tetikledi.
Bizim iki partinin kurmayları ile yaptığımız görüşmelerin tamamında ve her fırsatta dile getirdiğimiz bir endişenin sonraki süreçlerde aksiyon kazanması yaptığımız işin doğruluğunu sorgulamamıza sevketti bizi. Zira İki partinin birleşmesi ile murad ettiğimiz gerçeklik AKP'ye karşı değil, AKP'nin de elzem olarak ihtiyaç duyduğu siyaset ahlakını tesis etmeye yönelik bir içerik taşıyordu.
İki Partiyi birleştirme çabası aynı zamanda birbirine tahammülü mümkün olmayan iki liderin tasfiyesini de içinde taşıyan gizli bir öneme sahipti. Bu gün gelinen noktada ikisini bir araya getirerek tasfiye etmek planı yerine, ikisinin birbirinden ayrılarak tasfiye olduklarını görmek zor değil.
İki Partinin Genel Başkan vekillerinin ve Genel başkan yardımcılarının serdettiği hüsnü niyetin, son tahlilde liderlerin beton zihinlerine toslayacağı ihtimalini hesaplamayı gerektiriyordu.
İki liderin Cumhurbaşkanlığı oylamasından topuklayarak kaçması hayalle başlayıp gerçeklikle sonuçlanmaya ramak kalan planımızı bir utanç olarak alnımıza yapıştırdı. Ve hemen akabinde başlayan tartışmaların odağına yerleşen iki liderin verdiği poz, evlenme vaadiyle bir araya gelen bir çiftin mutluluğundan çok, mutlu aile tablosu veren geçimsiz karı-koca resimlerini andırıyordu.
Erkan Mumcu henüz il kongrelerini bitirmemiş, kendi delegelerini bile tanıma fırsatı bulmamıştı. Hatta son yaptığı kongrede 1056 delegeden sadece 685'inin oyunu alarak genel başkan seçilmişti.
Bırakın taraftar olmayı küfretmek için bile Mesut Yılmaz'ın adını ağzına alan 25 yıllık partilileri Cem Uzan kiniyle kapı dışarı eden Mumcu'nun bu agresif tavrından rahatsız olan AĞAR'ın zar tutmaması mümkün değildi.
Kendi eliyle yazdığı delegelerin protestosuyla karşılaşıp tek aday olarak çıktığı kongreden sadece delege tam sayısının yarısını alma liyakati gösteren Mumcu'nun halef-selef kültüründeki hassasiyete aykırı görüşler beyan etmesi anlaşılabilir bir şey olmamıştı.
Beşeri ve siyasi olarak kesbettiği bütün özelliklerini borçlu olduğu Mesut Yılmaz'a karşı korkunun yarattığı saldırganlıkla tavır takınması, bizim inşa etmek için aracılık ettiğimiz ahlak anlayışının çok ötesinde bir durumdu.
İki partiyi bir siyasi ahlak projesi doğrultusunda bir araya getirme gayreti göstermiştik.
Bir araya gelindi. Ama her iki taraf da bu projenin temel hedefine aykırı davranarak AKP'ye karşı güç oluşturma istenciyle birbirini körükledi ve ahlak iflas etti.
Ve akabinde biz 3 kişi bir araya geldiğimizde oyunun dışında kalmaktan duyduğumuz mutluluğu paylaştık. Ve şöyle bir görüş çıktı. Bu nişanlılık 1 ay sürmez.
Ben 5 Mayıs'ta yazdım yazımı. Onlar 6 Mayıs'ta birleştiler.
Bugün 6 Haziran...
Kudret sillesi mi yediler dersiniz.
Yoldaş deseniz, birinin (Mumcu) diğerini yolda satacağından kuşku duymaz.
Arkadaş deseniz, birinin (Ağar) zar tutacağını şeksiz ve tereddütsüz yapıştırır.
Kim haklı kim haksız puanlaması değil, kim kârlı?
Türkiye...