12 Eylül referandumuna ilişkin tavrı yeni CHP Genel Başkanı’nın ilk ‘siyasi günahı’ olmuştur. Zira, bu anayasa değişiklikleri öyle kolayca ‘hayır’ denilebilecek cinsten değişiklikler değildir. ‘Siyaset icâbı’ da olsa hayır denilemez. Ortada ilkesel bir durum var. Bir ‘darbe anayasası’ nın en azından bir bölümüne el atılmaktadır.
Bir sosyal demokrat parti lideri darbe anayasasını tâdil eden değişikliklere hayır demez. Diyemez. Hangi dereden ne kadar su getirirseniz getirin... Bizi iknâ edemiyorsunuz Kemal Bey.
AK Parti’yi bir ‘demokrasi havârisi’ olarak görmüyoruz, değildir. Ama biz seçmenler de kör ya da sağır değiliz, ne olup bittiğini görüyoruz. Getirdikleri değişiklik önerileri demokratikleşme yönünde önemli hamlelerdir. Deniz Baykal bile ‘üç maddeye itirazımız var, diğerlerini destekleriz, o üç maddeyi halka götürelim’ derken sizden daha demokrat bir tavır sergilemişti.
Bu tavır, size yakışmadı Kemâl bey.
Memioğlu’nun Sesi ve ‘Baykallaşma’ Tehlikesi
Dört dönemdir CHP’den Yedisu Belediye Başkanı seçilen Mehmet Şerif Memioğlu, ‘ben evet diyeceğim’ derken ‘içeriden bir ses’ olarak bu söylediklerimizi anlatmaya çalışıyordu.
Memioğlu’nun bu çıkışı, size uyarıcı olsun. Sizi kuşatan parti kodamanlarının Memioğlu’nu asmalarına izin vermeyin.
Kodamanlara değil, Memioğlu’nun sesine kulak verin.
Referandumda ‘hayır’ demeniz, ‘Baykallaşmanın ilk adımı’dır. Baykallaşmanın ne partiye ne ne ülkeye hayrı dokundu.
Anlamıyorsunuz, artık ‘hükümet ne diyor ne yapıyorsa tersini savunmak’ diye bir politika yok. O devir bitti. O devir bittiği için artık Baykal değil de siz CHP’nin genel başkanısınız.
Referandumdaki tavrınızın bir ‘yol kazası’ olduğuna inanmak isteriz.
Yoksa sizden Baykal çıkmaz! Ama Baykal’ın yolundan giderek varacağınız yer onun vardığı yerdir.
Kemal Bey, özünüze dönün. Siz 12 Eylül Anayasası’nı savunacak adam değilsiniz.
Yapmayın bunu.
İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesini değiştirelim diyorsunuz. Değiştirilsin tabii. Değil mi ki, memlekete musallat olmuş darbe bezirganları her darbede bu maddeyi ileri sürüyor, değiştirilmelidir elbet. Bu maddeye el atıp değiştirmek Meclis’in şânındandır, darbecilere mesajdır. Yoksa biz, darbe yapmayı kafaya koymuş ‘hâlâskâr zâbitan’ tayfasının darbe yapmak için şu ya da bu maddeye ihtiyaç duymadığını biliriz elbet.
Gelgelelim burada izlenen tavır bile ‘eski(miş) siyaset tarzı’nın bir yansıması oldu. Önce tasarıyı hükümet getirsin, demek.. Ardından Erdoğan’ın tavırlarında bir çelişki sezince ‘dur, biz haftaya teklif veriyoruz ‘ yaklaşımları...Ucuz siyaset numaralarının geçer akçe olduğu devirlerde değiliz artık.
Sözün özü şu...
Hangi partiden olursa olsun, Türk halkının Kemal Kılıçdaroğlu isminden beklediği ilkeli ve tutarlı bir siyaset tarzıdır. Elbette demokrasi ve özgürlüklerden yana bir tavır. Ve elbette Baykal zihniyetin devamı olmayacak bir tavır.
CHP’deki yalpalamaları, bu tarz çelişkili tavırları inanın Karadeniz’in bir dağ köyünde yaşayan insanlar da görüp söylüyor. Dahası AK Parti’den zerre kadar hazzetmeyen, size en azından sempatiyle bakan insanlar bunlar.
Kemal Kılıçdaroğlu ismi , Baykal’ın ardından Türk siyasetinin can simitlerinden biridir. İsminizi yıpratmayın.
Aman etrafınıza dikkat edin.
Siyasette ‘yaratan ve yok eden’ hep o ‘etraf’tır zira.
Kaynak: Star