Keşmir'de Büyüyen Cihad

 

Bir haftadır "azadi" (hürriyet) diye bağıran ve İslam'ın yeşil bayrağını çeken yüzbinlerce müslüman, Hindistan yönetimindeki Keşmir'in başkenti Srinagar caddelerini doldurdular  Son yirmi yılın en büyük gösterileri, ABD Başkanı Bill Clinton'un 2000 yılında Hindistan ve Pakistan'ın hak iddia ettiği Keşmiri niçin "yeryüzünün en tehlikeli yeri" olarak tanımladığını hatırlatıyor. 

Clinton, mübalağa yapıyormuş gibi duruyordu. Kime karşı tehlikeli diye sorasınız gelirdi. On yılı aşmış olmasına rağmen, Pakistan'ın haydut istihbarat örgütünün cihadçılar kanalıyla sızdığı Keşmir'deki Hindistan karşıtı ayaklanma, Güney Asya dışında pek bilinmiyordu tâ ki Hindistan ve Pakistan'ın bir zamanlar bağımsız olan Keşmir'in Hindistan tarafından kontrol eden kısmını Pakistan'ın kontrol ettiği kesimden ayıran kontrol noktasında sınırlı ama vahşi savaşa giriştiği zaman Clinton yönetiminin müdahale etmek mecburiyetinde kalmasına kadar. Pakistan'ın, Hindistan kontrolündeki kesimden askerlerini çekmesi, Pervez Müşerref'in askeri darbeyle gücü eline almasıyla doruğa çıkan istikrarsızlaştırıcı bir dizi olayın pimini çekmişti.

Müşerref, 11 Eylül'den sonra hızla ABD müttefiki oldu. "Terörle savaşın" ve Hindistan yönetiminin iki yüzlü propagandasının sis perdesinden görülen Keşmir'deki problem, bütünüyle cihadçılar bakımından ele alınmaya başlandı. Başkan Müşerref, aşırılıklarla istihbarat servisinin Keşmir'deki cihadla bağlantılarını gitgide azaltarak savaşmasından dolayı güven talebin de bile bulundu – doğrusu, yaklaşık 80.000 cana mâl olduğu söylenen şiddetin yoğunluğunun düşmesine yardım etti.

Bundan sonra da Müslüman uçlarla Pakistan'ın kendi başı belâya girmeye başladı. Geleneksel hikmete göre yeryüzünün en tehlikeli yeri şimdi Pakistan'dır. Bu arada Hindistan, "yükselen süpergüç" veya "kapitalist başarı hikayesi" klişeleriyle etiketleniyor – öyle yaygınlaştı ki Ferit Zekeriya gibi açıkgöz bir gözlemciyi bile "The Post-Amerikan World" adlı kitabında Hindistan'ın 1997 yılından beri "istikrarlı, barışçıl ve müreffeh" olduğunu iddia ettirecek kadar ikna etmiş.

Hindistan ve Pakistan arasındaki ilişkilerin son zamanlarda iyileştiği doğrudur. Fakat 500.000'den fazla Hint askeri, birkaç bin ayaklanmacıyı halen bastırmaya çalışıyor Keşmir'de. Hindistan, Pakistan'la düzenli olarak görüşmeler yaparken,  Keşmir çatışmasından en çok etkilenen, hergün sefalet içinde yüzen ve askeri işgalin yarattığı mağduriyet içinde yaşayan dört milyonluk Keşmirli müslümanları çantada keklik olarak görüyor.

Keşmir'e barışın hâkim olduğu yönünde Hindistan hükümetinin sergilediği inat, İnsan Hakları İzleme Örgütünün 2006 yılında yayınladığı, keyfi tutuklama, işkence ve Hint ordusunun yargısız infazlarına yer veren  bir raporuyla çelişiyor—öyle ki Ebu Garib, keyfi gıcır olanların peşine takılacağı bir dava gibidir onun yanında. Sınır Tanımayan Doktorlar tarafından 2005 yılında yapılan bir araştırma, Keşmir'deki Müslüman kadınların Hint askerleri ve paramiliter grupların kurbanı olduklarını, dünya'daki en yaygın cinsel şiddete mâruz kaldıklarını ortaya çıkardı.

Son yirmi yıldır en sıradan Keşmirli müslüman, faal ayaklanmayla küskün bir hiddet arasında kararsız kaldılar. Hintlilerin İsrail tarzı yerleşim yerleri oluşturma ihtimalinden yerli ya da yersiz korkuya kapılıyorlar; Keşmir topraklarından 92 dönümlük bir alanın dinci bir Hindu gruba verileceği haberleri, genç nesli toplumsal karşı koymaya sevk etti.

Keşmir'deki kargaşa,  Hindistan ve Pakistan'daki aşırıları her zaman olduğu gibi yüreklendirmektedir. Hindistan, iddiaya göre müslüman azınlığın içindeki radikallerin düzenlediği  bir dizi bombalı saldırılara uğradı kısa bir süre önce. Hindu ulusçular, isyancı müslümanları cezalandırmak ve gelecek yıl yapılacak genel seçimlerde verilecek oyları kapana sıkıştırma teşebbüsü olarak Keşmir vadisini ekonomik ablukaya aldılar. Zayıf sivil hükümetlerin Keşmir gibi hissi bir konuyu geçmişte kaşıyarak popülizme saptığı Pakistan'da, istihbarat örgütü ancak Keşmir ve Afganistan'daki cihadçılara sinerji kaynağı olma fırsatıyla tatmin edilebilir.

Komşularının jeopolitik oyunlarının ve iç politikalarının piyonluğuna indirgenen Keşmirlilerden ne haber? Usame bin Ladin'in adını çok az sayıda Keşmirli'nin duyduğu 1989 ve 90'larda, Doğu Avrupa'da cereyan eden halk devrimlerine can simidi gibi yapışan yüzbinlerce müslüman, davalarına dünya çapında sempati uyandırmak ümidiyle Srinagar'daki BM ofisine düzenli olarak dilekçe veriyordu. Hint askerleri geniş çaplı ve barışçıl bu gösterilerin bir çoğuna ateşle karşılık verdi ve yüzlerce insanı öldürdü; çok sayıda Keşmirli genci silahlanmaya ve radikal İslamı benimsemeye teşvik etti. 

Politize olmuş Keşmirli yeni bir genç nesil doğdu şimdi; dünya'nın onları yine göz ardı etmesi muhtemel – tâ ki onlardan bir kısmı el Kaide ile bağlantılı olarak çalışana dek. Keşmirlilerin korkusuz ve aşağılanmadan uzak bir hayat sürme isteklerini dürüstçe dikkate almak Hindistan hükümetine kalmış. Atılması gereken bazı ilk adımlar söz konusu: Keşmir'deki asker sayısını dikkate değer bir biçimde azaltmak; Keşmir vadisine uygulanan ekonomik ablukayı kaldırmak; ve kontrol noktası üzerinden Pakistanla serbest ticaret yapmalarına müsaade etmek.

Hindistan'ın taş yürekli inat sicili, Keşmir'in uzun süredir devam ede gelen ihtilaflı konumuna nihâi ve kapsamlı bir çözüm sunacak gerekli adımları atacağına dair çok fazla ümit vaad etmiyor. Hatta ve hatta süresiz sokağa çıkma yasağı hâlihazırda uygulanıyor ve Hint askerleri onlarca göstericiyi yine öldürüyor. Şiddete başvurulmayan protestoların yabanice bastırılması yeni bir müslüman neslin radikalleşmesini sağlayacak, yeni bir şiddet evresine kapı aralayacak ki Keşmiri çok daha tehlikeli bir yer kılacaktır – ve bu kez sadece Güney Asya'yla sınırlı olmayacaktır.
 

 

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın