Kerry Abbas'ın önüne Arapları koyuyor

Amerikan yönetimi nihayet "Arap Barış Girişimi İzleme Komitesi"ni de kendi dış politikasının araçlarından birine dönüştürmeyi başardı. Tıpkı Arap Birliği'ne yaptığı gibi.  John Kerry'nin en önemli başarılarından biri İsrail ile müzakerelerin devamlılığı konusunda hazırladığı planı destekleyen ve itiraz eden FKÖ temsilcileri arasında bir bölünme oluşturması oldu. Geçen hafta FKÖ liderleri toplantısında bu durum açık seçik ortaya çıktı. Yani Kerry nihayet, daha FKÖ'den bir açıklama gelmeden planına destek verdiğini ilan eden Arap Barış Girişimi İzleme Komitesi ile FKÖ' nün arasını açmayı başardı.

Dışişleri koltuğunu elde ettiğinden bu yana Ortadoğu'ya altı ziyaret düzenleyen Kerry, son ziyaretinde İsrail'i es geçerek - Ürdünlü siyasal analiz uzmanı Fehd Haydan'a göre neredeyse Amerika'nın Ortadoğu diplomasi faaliyetlerinin yürütüldüğü bir ofise dönen- Ürdün'ün başkenti Amman'a gitti. Son yolculuğu için Amman'ı seçen bakan, burada Filistin lideri Mahmud Abbas ile Arap birliğinden bir heyetle görüştü.

Bu ve bunun gibi girişimler Kerry'nin FKÖ ile İsrail arasındaki müzakerelerin kaldığı yerden devam etmesi için gösterdiği çabayı ortaya koyuyor. Dikkati çeken Kerry'nin başlangıcından bu yana 20 yıl geçmesine rağmen başarısızlıkla sonuçlanan görüşmelerin sorumlusu olan İsrail'e odaklanmaması ve bu nedenle çalışmalarını Filistinli yetkililer ile sürdürüyor olması. Ona yardımcı olması için de Arap Birliği'nden doğan Arap Barış Girişimi İzleme Komitesi yanında bulunuyor. Ancak görünen o ki,  Arap Birliği'nde olduğu gibi Barış Girişimi İzleme Komitesi de Amerika'nın dış politikası için kullandığı araçlardan biri haline dönüştü. Amerika, Irak'tan başlayarak Filistin'le devam ederek, Libya, Yemen ve Suriye'ye yani tüm Arap dünyasına açtığı savaşlara "rejimleri değiştirme" başlığıyla meşruiyet kazandırmak için Arap Birliği'ni araç olarak kullandı. Arap halkları ise başlarına Arap Birliği meşruiyeti kazanılmış Amerika'nın seçtiği adaylar geçene kadar durumun farkına varamadılar. İşte bu yüzden şu an Arap Birliği toplumun gözünde inandırıcılığını tamamen yitirmiş bir şekilde işleyişini sürdürüyor.

Amman'da John Kerry ile Arap Birliği genel sekreteri Nebil el Arabi'nin huzurunda bir araya gelen Barış Girişimi İzleme Komitesi, toplantıdan sonra yaptığı açıklamada FKÖ'nün pozisyonunu netleştirmesini beklemeden Kerry'nin planına ve müzakerelerin devamı için gösterdiği gayretlere verdikleri desteği vurguladı. Bu destek Associated Pres tarafından büyük bir başarı olarak okundu. New York Times ise durumu "Kerry'nin çabaları başarıyla sonuçlanmaya başladı" manşetini attı. Kerry de Amman'da Filistin yönetimi ile İsrail arasındaki kriz çemberinin önemli ölçüde daraldığını ve anlaşma için sadece bir takım öğelerin kaldığını belirtti.

Ancak Filistin baş müzakerecisi Saeb Erekat Kerry ile yaptığı toplantıyı "gürültülü" olarak nitelendirdi. El Fetih ve FKÖ liderleri müzakerelerin sürdürülmesi için taleplerini belirleyecek küçük bir komisyon kurmaya karar vermesi ise Kerry'i harekete geçirdi. Ramallah'a yönelen Kerry, bu komisyonun Filistinli liderlere önerilerini sunmadan önce önünü kesmek ve Filistin yönetimine Arap Barış Girişimi İzleme Komitesi'nin verdiği destek gibi destek vermeleri konusunda baskı yapmak için girişimlerde bulundu. Bunun yanı sıra kendi planının muhafazası için Filistinli liderlerden gelecek açık bir desteği de kırma yoluna gitti. Dolayısıyla Kerry Filistinli liderlerin önüne kendi planına uyum sağlamaları dışında başka bir seçenek bırakmadı. Bu nedenle geçen Cuma akşamı önümüzdeki günlerde anlaşmanın ayrıntıları için her iki tarafın Washington'da bir araya geleceğinden bahsederek sevincini ortaya koydu.

Fransa haber ajansı AFP, kuruluşun üst düzey bir yetkilisinden alıntı yaparak Kerry'nin bölgeyi terk etmeden önce müzakerelerin sürmesi için bu sefer çok kararlı olduğunu bildirdi. ABD dışişleri sözcülerinden John Saky ise geçen hafta yaptığı açıklamada aynen şunları söylemişti: Kerry, altıncı ziyaretinin sonucunda somut bir ilerleme görmeden ülkeye dönüş yapmayacak." Bunun anlamı ise, ABD yönetiminin, çabalarının başarıyla sonuç vermesi için çalışan Mahmud Abbas ve müzakerecilerinin kendi doğrultularında ilerlemeleri için yoğun baskı yapacakları şeklinde yorumlanıyor.

Ziyaretin altıncı turunda Kerry tanıdık argümanlarla sunduğu önerilerinden kaçması için, Abbas'a bir çıkış yolu vermedi. Çünkü Kerry Amman'a Barış İzleme Komitesiyle birlikte geldi ve kuruldan tam not alarak " Kerry'nin sunduğu öneriler, müzakerelerin başlangıcı için somut ve uygun girişimlerdir" sözleriyle desteğini aldı. Aynı zamanda toplantıdan sonra Kerry'e verilen tam destek FKÖ'yü kuşatmak ve Abbas'a da onaydan başka bir seçenek bırakmamak için takip edilen yoldan başka bir şey değildi. Bu yüzden ilk defa Abbas, Kerry ile buluşmasından sonra Barış İzleme Komitesiyle istişare etme konusundaki arzusundan bahsetmedi. Ve yine ne Kerry'nin önerilerine karşı olan itirazını ortaya koydu,  ne komiteyle uyumlu hareket ettiğini belirtti ne de bu ikisine eleştirel bir yaklaşımda bulundu.

Arap barış izleme komitesi Amerika için bir baskı aracı ve Kerry'nin 29 Nisandan bu yanan İsrail ile müzakerelerin kaldığı yerden devamı için Filistinli liderleri iknada kullandığı meşru kapısı oldu. Katar liderliğinde izleme komitesinin Kerry'e toprak değişim ile ilgili sunduğu öneri ise o dönem komitenin barış girişimi için öneri sunabilme inisiyatifinde olmadığı, bu ayrıcalığın sadece Arap birliğine ait olduğu şeklinde yorumlanırken, İsrail tarafından gelen bu teklif memnuniyetle karşılandı.

Lübnanlı araştırmacı yazar Ziyad Saiğ'in son makalesinin başlığı " müzakereleri devletleştirme başarısızlığından sonra" şeklindeydi. Yazar direk şu an felç olmuş müzakere süreciyle ilgili dörtlü kurulun başarısızlığına işaret ediyor. Şimdilerde ise müzakereleri lokalleştirme çabası var. Arap liginin ABD ile koordineli çalışması ve Avrupa Birliği'nin teşviki ile ciddi çalışmalar yapıyorlar. Bu çabaya bir de Filistin'de bölünme demek olan "toprak değişimi" çalışmaları da eklendi.

Tüm göstergeler şu an Arap barış izleme komitesinin onayladığı ve Mahmud Abbas'ın Filistinli liderlere Ramallah'ta geçen Perşembe sunduğu önerilerin yalnızca kuru düşüncelerden ibaret olmadığını gösteriyor. Nebil el Arabi Çarşamba günkü açıklamasında "Amerika'nın barış süreci için hazırladığı plan siyasi, ekonomik ve güvenlik olmak üzere üç temel esasa dayanıyor" dedi. Bir gün sonra İsrailli Yediot Ahronot gazetesi de Arabi'nin açıklamalarını detaylandırarak bu üç temelin müzakerelerin sürdürülmesi hedefi taşıdığını, güvenlik alanında değerlendirme yapmak üzere Amerikalı bir generalin bölgeye geleceğini, ekonomi alanında ise Filistin hükümetinin yararına olacak bir takım fırsatları ele alacağını ifade ettiğini bildirdi.

Dikkati çeken önemli diğer bir husus da Kerry'nin son Ortadoğu turunda – diğerlerinde de olduğu gibi- Yahudi yerleşim erleri konusuna hiç değinmemesi oldu. Halbuki Filistinli müzakereciler yerleşim yeri inşasının durdurulmasını talep etmiş, bu istek reddedilince müzakereler durmuştu. Ama İsrail bunu Kerry'e hatırlatma ve meşru araçlar bularak Batı Şeria'da yeni yerleşim yerleri inşa etme konusunda çok azimli. O kadar ki, İsrail Kudüs'ün batısına 732 yeni bina yapmak için İsrail sivil idaresinden aldığı onay Kerry'nin Amman ziyaretiyle hemen hemen aynı zaman denk geldi.

İlginçtir bu duruma Arap Barış İzleme komitesi de hiç değinmedi. Barış girişimlerine karşı bağlılık üzerinde duran komite, İsrail'in 1967 sınırlarına geri dönmesi konusunun ise üzerinde vurmadı. Herkes biliyor ki iki devletli çözüm için bu girişimin yapılması şart. Ama Kerry'nin planı veya girişimi, Arap komitesinin de onayı, "toprak değişimi" konusunda sessizliğin korunması bir atasözünü hatırlatıyor: sessiz kalınan şey razı olunan şeydir.  Dolayısıyla Kerry'nin altıncı ziyaretinin sonunda müzakerelerin sağlıklı geçmesi için gizli kalması gerektiği şeklindeki açıklamaları ve bir beyanatta bulunmaması, Arap barış izleme komitesinin tutumu, Abbas'ın çelişkileri sadece tek bir şeye işaret ediyor: Filistin halkı yine karanlık bir tünelde.

Kaynak: Middle East Online
Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız