Kenya'daki saldırı ABD'nin Afrika'da yayılması için iyi bir bahane

Doğu Afrika'nın en büyük ekonomisinin başkentinde, kısmen İsraillilerin sahip olduğu, yerel elitler ve orta üstü sınıf, diplomatlar ve yabancılara "yüksek alışveriş tecrübesi" sunan bir alışveriş merkezi.

Bu, asgari lojistikle (taarruz silahları ve el bombaları) azami kayba yol açmak üzere mükemmel bir hedef olarak görülüyor.

Ama bu sadece bir 'anlamsız terör' müydü? Misilleme miydi? Ya da gölge oyunu muydu?

Yıllardır Somali çapında seyahatler gerçekleştirmeye çalışırım ama temasa geçtiklerim hep "koruması" olmayan yalnız bir Batılı için bunun düpedüz bir intihar olduğunu vurgularlar. Bu durumda yapılabilecek en iyi şey, bir yapboz oyununun parçalarını bir araya getirmeye çalışmaktır.

EL ŞEBAB'DAKİ BÖLÜNME

El Şebab (Mücahidin Gençlik Hareketi) aslen, 2007'de istilacı Etiyopya askerleri tarafından püskürtülünceye kadar Somali'de iktidarda olan İslam Mahkemeleri hareketinden doğmuştur.

İş adamları da dahil çok sayıda Somalilinin, belli ölçüde güvenlik getirip sayısız milis grubunu silahsız hale getirdiği için İslam Mahkemeleri'ni övdüğünü akılda tutmak önemlidir. Bunlar, ülkenin 1990'ların başlarından beri görmediği şeylerdi.

Öyle ki bu his, İslam Mahkemeleri Şeriat kanunları getirip müzik dinlenmesiyle khat çiğnenmesini yasaklamak istemesine rağmen baskındı. Mahkemeler böylece kuvvetli bir sosyal desteğe sahipti. Ve tahmin edilebileceği gibi Bush yönetimi o zaman bunları "terörist" olarak damgalamıştı.

El Şebab, yaz 2011'e kadar Mogadişu'da aktif olarak kalan hiziplerden biriydi. Ama sonra bunlar başkentten kovuldular ve daha sonra 2012'de ana üsleri Kismayu limanından da kovuldular. Gerçekte barış gücü olmayıp diğerleri arasında bir şekilde Kenya, Etiyopya ve Uganda'nın Afrika Birliği şemsiyesi altında savaşan kuvvetleri olarak AMISOM kademe kademe baskıları arttırdı.

El Şebab'ın güç merkezi, inanılmaz şekilde, halen Somali'nin fakir kırsal kesimleridir. Son zamanlara kadar gruba çoğunlukla Somalili aşiret ileri gelenleri liderlik etti. Afganistan ve Mağrip'te tecrübe kazanmış az sayıda yabancı cihatçı vardır ama savaşçı gücün önemli kısmı, kabaca 300 dolar ve cennette 72 huri vaadiyle satın alınmış canı sıkkın delikanlılardan oluşur.

Önemli El Şebab/El Kaide bağlantısının tarihi de 2012'den başlar. Buna rağmen El Şebab, hep Somali milliyetçiliğinin temelinde olmuştur.

El Şebab'ın iç bölünmesi resmin tamamının anlaşılması için çok önemlidir. Önemli ihanetler ve vahşi infazlardan sonra üç aydır ipler tamamen Emir Ebu Zübeyr'in elinde görülüyor. O bir Somali milliyetçisi değildir; o El Kaide'nin yolundan gitmek istiyor.

KENYA'YA NE OLUYOR?

El Şebab, Westgate alışveriş merkezindeki saldırının sorumluluğunu Twitter hesabı vasıtasıyla üstlendi. Bazı görgü şahitleri, saldırganların Svahilice değil Arapça ya da Somali dilini konuştuklarını, bazılarının kadın kılığına girdiklerini, "Beyaz dul" olarak adlandırılan ünlü İngiliz kadın cihatçı Samantha Lewthwaite'nin de saldırganlar arasında olabileceğini iddia ettiler. Özetle: Bir mini Cihad A.Ş.

El Şebab saldırıda sadece "kafirlerin" öldürüldüğünü ve kesinlikle bunun, Kenya askerlerinin 2011'den bu yana Somali'de aktif olmasının intikamı olduğunu vurguladı. Bu sene Mogadişu'da daha önceki saldırılarda bomba yüklü araç ve bir intihar bombacısı vardı ama rehin alma teşebbüsü olmamıştı. Burada, ölen arkadaşım ve eski Asia Times editörü Tony Allison'ın oğlu tarafından yazılan, "Niçin Kenya ve Niçin Şimdi" yazısının tam bir özeti var.

Nairobi'nin uzun süredir işi, iki önemli sanayiini korumaktır: Safari yolu ve deniz taşımacılığı (Mombasa limanı merkezli). Bu, Somali'nin güneyinde tampon bölge oluşturma stratejisine evrildi. Bölgede keşfedilmemiş büyük petrol zenginliği olan Jubaland, hikayenin en önemli parçasıdır.

Kenya'nın 2011'de Somali'nin güneyine yaptığı saldırının arka planında da bu yatar. Saldırıda El Şebab, Kismayu dışına atılmıştı. Burası çok önemlidir; ABD ve Fransa askeri işin destek kısmında çok önemliydi. Kenya'nın ordusu, açıkça ifade etmek gerekirse bir şakadır. O kendi başına asla bir şey başaramaz. Saldırı, Batı'da -başka nerede olabilirdi ki?- ve BM Güvenlik Konseyi'nde coşkuyla karşılandı.

Ancak Kenya'nın El Şebab'ı Kismayu'dan çıkarmasıyla AMISOM Mogadişu'nun güvenliğini sağlayabildi -AMISOM'da karma askerler arasında Kenya askerleri de var. Ve tahmin edileceği gibi, Kenya'nın güney Somali'deki macerası çoğu Somalili tarafından kurtarma olarak değil işgal olarak görülüyor.

İşte biz tepkinin embriyosunu burada görüyoruz. Kenya'nın saldırısı Somali'de El Şebab'a olan halk desteğini bir kez daha alevlendirdi. İnsanlar, El Şebab'ın Batı yardımlarını kabul etmek yerine Somalililerin açlığa kurban giderek kalabalıklar halinde ölmelerine izin verdiğini bile unuttular.

Kenya ABD-Fransa kuklası olarak davrandığı için sonunda Westgate alışveriş merkezi misillemesi geldi. Washington'un komşu Cibuti'den aralıksız olarak Somali'ye insansız hava araçlarıyla saldırılarda bulunmasından ise bahsetmiyoruz bile.

DİCK CHENEY'İN EL KAİDE HAYALİ

Ama tüm bunlar hikayenin sadece bir kısmıdır. Büyük Resim için bizim, NATO'nun Libya'yı 'insani' olarak bombalayıp onu arızalı bir devlet haline getirmesine gitmemiz lazım. Bu gelişme Libya-Suriye bağlantısını meydana getirdi.

İslami Mağrip'te El Kaide'nin (AQIM) 2007'de Libya İslami Savaş Grubu (LIFG) ile birleştiğini hatırlamamız gerekiyor. Bu, bizzat Eymen El Zevahiri tarafından duyurulmuştu. AQIM, Libya'nın yıkılmasından sonra Mali'nin kuzeyini istila etti -Bu da bir başka büyük Fransız çılgınlığına yol açtı. Sonra da şimdi NATO tarafından 'desteklenen' LIFG, -cihatçılar, fonlar ve silahların aralıksız olarak 'Özgür' Suriye Ordusu olarak adlandırılan gruba akmasıyla- Suriye'yle bağlantısını aktif hale getirdi.

Buna paralel olarak, El Şebab da LIFG ve AQIM'e bağlandı. Sonunda da hepsi, -tahmin edin kime?- Suriye'deki El Nusra Cephesi'ne bağlandı. AFRICOM'un başında olan General Carter Ham da 2012'de hikayenin bir kısmını kabul etmek zorunda kaldı.

Aslında bu bir kabul değildi; bunun gerçekleşmesi bekleniyordu. NATO tarafından yol açılan Libya-Suriye bağlantısı, El Kaide'nin operasyonel menzilini kaçınılmaz şekilde AQIM'den AQAP'a ve oradan da El Şebab'a yayacaktı. Yılan kendi kuyruğunu ısırır; Batı'nın askeri saldırısı dağınık cihatçı tepkilere yol açıyor; misillemeler yapılıyor; böylece daha fazla Batı askeri gücüne ihtiyaç duyuluyor; bu ilanihaye böyle devam ediyor.

Öyleyse evet; LIFG, AQIM, AQAP, Nijerya'da Boko Haram, El Şebab, El Nusra Cephesi; bu muhteşem kısaltmalar/markaların hepsi birbirleriyle bağlantılıdır. Bunlar, ABD ve Avrupa'daki kanişleri tarafından jeopolitik düğme -açılıp kapatılabilir- olarak manipüle edildiğinde harika çalışır.

Ne zaman cihatçı misilleme meydana gelse bu, Batı'nın histerisini tırmandırmak ve genel olarak Müslümanları şeytanlaştırmak için mükemmel iş yapar. Ayrıca, Westgate alışveriş merkezi saldırısı, ABD ve İngiltere'ye Somali içindeki "çabalarını" arttırmaları için mükemmel bahane sağlayacaktır. ABD, İngiltere ve İsrail'den şaibeli 'yabancı yardım ekipleri' zaten oradalar ve Kenya'daki üslerden gelerek kritik şekilde yerleşiyorlar.

El Şebab'la yapacak hiçbir şeyi olmayan Somalililer bedel ödeyebilirler ve ödeyecekler. Aynı El Nusra Cephesi'nden nefret eden Suriyelilerin Batı'nın "isyancıları" körü körüne desteklemesinin kurbanı olmalarındaki gibi. Dick Cheney haklı çıktığını düşünüyor olmalı; Batı nihayet El Kaide'nin küresel Terör A.Ş. kisvesi altında gölge bir paralı asker ordusu olduğu "görüşünü" pekiştiriyor. Ve elbette her şey kontrol altında. Çapraz ateşe yakalanıp ölen biçare siviller hariç.

Kaynak: Alternet
Dünya Bülteni için çeviren: Mehmet Şeyhoğlu