Kendine liberal!

'Gerçek Türk mümin' başlığıyla Erdoğan'ı kapağına taşıyan Newsweek, bir kez daha AK Parti'yi mercek altına aldı: AK Parti gerçekten AB taraftarı, demokrat ve reformcu muydu, yoksa bunları gizli İslami ajandasını maskelemek için mi kullanıyordu?

Derginin, araştırma neticesinde hangi sonuca ulaştığını ele alacağız. Ama daha önce, bu sorular çerçevesinde hazırlanan dosyaya görüş veren, AB taraftarı liberal akademisyen Cengiz Aktar'ın sözlerine değinmek istiyorum. Konu sadece bir isimle sınırlı olsa, belki üzerinde durmaya gerek olmayabilirdi. Ama onun dile getirdiği sözler, AK Parti'nin başörtüsü için harekete geçtiği günden bu yana, liberal bazı isimlerin takındığı ikircikli tavra örnek teşkil ettiği için manidar.

İdeolojik açıdan AK Parti'den hoşlanmayanlar bile artık şunu kabul ediyor: Türkiye'nin uzun AB yolculuğunda şimdiye kadar birçok hükümetin katkısı oldu. Ama bunlardan hiçbiri bu konuda AK Parti kadar gayret etmedi. Bu çabalar sayesinde, Türkiye'nin Kopenhag Kriterleri'ne uyum sağladığı 2004 yılında AB tarafından tescil edildiği unutulabilir mi? Üyelik müzakerelerinin, bu gayretler sonucu başladığı görmezden gelinebilir mi? Kıbrıs, MGK, anadilde yayın ve öğrenim gibi kritik reformlarda kimin imzası var?

Bu bariz gerçeğe rağmen, AB sürecini yakından izleyen ve AK Parti'nin bu süreçteki rolünü iyi bilmesi gereken Cengiz Aktar, Newsweek'e şöyle konuşmuş: "Erdoğan ve hükümeti, Türkiye'nin demokratikleşmesinden çok İslamlaşmasına önem veriyor."

İsimleri belirtilmeyen başka bazı liberal isimler de Erdoğan'ın siyasi gücünü başörtüsüne harcamasını yanlış bulduklarını ifade etmiş. AB süreci açısından başörtüsü yasağından daha önemli problemlere eğilmesini önermişler. Bu insanların gözünde, hangi meselenin, üniversitelerdeki başörtüsü yasağından daha önemli olduğunu merak edenler için de bir örnek zikredilmiş. Mesela, askerlik yapmayı reddedenler için sivil bir çözümün üretilmemesi. Bu yüzden 'vicdani retçi' denilen insanların hapsedildiği ifade ediliyor.

Bu da bir insan hakları problemi olabilir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar taşınıp, Türkiye aleyhine karar verilmiş bir konu bu. Özgürlüklere önem veren bir liberalin de bu konuyla ilgilenmesi kadar doğal bir şey olamaz. Ama bu sorunun toplumdaki karşılığını merak edip internete baktım. Vicdani Ret Platformu adını taşıyan bir sitede, vicdani retçilerin listesini yayınlamışlar. En son Nisan 2007'de güncellenen listede toplam 59 kişi var.

Başörtüsü yerine öncelik verilmesi istenen konular arasında, meşhur 301'inci madde de yer alıyor. Yanlış anlaşılmasın, sorun, bu meselelerin çözülmesini istemek değil. Asıl sorun, Başbakan Erdoğan'ın kendi ailesinden başlamak üzere en yakın mesai arkadaşlarını ve partisine destek veren/vermeyen milyonlarca insanı ilgilendiren başörtüsü sorununa, 59 kişiyi ilgilendiren vicdani ret sorunu kadar bile önem vermemek. Bu liberal fraksiyona göre, Erdoğan ve partisi, kendi önceliklerini gündemde tuttuğu oranda değerli. Erdoğan'ın ve parti tabanının da sorunları olabilir. Ama onları gündeme getirmenin sırası mı şimdi? Onlar sonsuza kadar bekleyebilir.

Ayrıca Erdoğan ne yaptı ki, 'önceliğinin Türkiye'yi İslamlaştırmak' olduğu söyleniyor? Dünyanın hiçbir yerinde benzeri olmayan ve toplumun neredeyse yüzde 80 oranında saçma bulduğu bir yasağı kaldırmak mı, Türkiye'yi İslamlaştırmak oluyor?

Allah'tan, dünyada özgürlükten yana olan insanlar bu açmaza düşmüyor. Nitekim, Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi bütün uluslararası insan hakları dernekleri, üniversitedeki başörtüsü yasağını insan hakkı ihlali sayıyor ve kaldırılmasını destekliyor. Bazı liberallerin kafa karıştıran beyanlarına rağmen, Newsweek de AK Parti'nin başörtüsü adımını özgürlükçü bir hareket olarak değerlendiriyor. Hatta bu tutumun, Batılı anlamda din özgürlüğüne, Erdoğan'ın karşıtlarınkinden daha yakın olduğunu vurguluyor. Ama bir hatırlatmayı da ihmal etmiyor: Önümüzdeki aylarda hangi reformları gündemine alacağı, Erdoğan için test niteliğinde olacak. AB reformlarını mı yapacak, yoksa sadece tabanın isteklerini mi izleyecek?

Dünkü grup konuşmasında Meclis gündemindeki azınlık vakıflarıyla ilgili yasayı hatırlatarak AB sürecine vurgu yapması, Erdoğan'ın bu kritik dengenin farkında olduğunu gösteriyordu. Darısı, kendine liberallere...

 
Kaynak: Zaman