Yüksek Mahkemede bu ay Guantanamo'da tutsak olan kişilerin davaları gündemdeydi. Medya haberleri çok karmaşık kanuni problemlerin yer aldığını belirtiyor. Mesela Amerikan anayasası, Amerikan ulusal egemenlik sınırını ülke sınırlarının dışına taşıyor mu, yabancılar anayasal korumaları hak ediyor mu, 250 yıl önce İngiliz idaresinde olan Guantanamo gibi bir yere mahkeme talebi ulaşabilecek mi?
Tüm bunlar çok ilginç kanuni sorular. Ama burada asıl çarpıcı, daha az karmaşık ve köklü olan, bizim hükümetimizin güzel bir şekilde kendilerini savunma hakkı vermeden insanları hapse atıp atamayacağı.
Bugün uygar dünyanın tamamında, adil bir yargılanma olmadan hapse atılamama hakkı – suçlamaların duyurulması ve tabii bir karara varılmadan önce bunların çürütülebilmesi- esastır.
Guantanamo'da 300'den fazla kişi var. Bir çoğu altı yıldan fazla süredir orada. Biz bugün, onların bir çoğunun savaş meydanında ele geçirilmediklerini biliyoruz. Hatta Amerikan güçlerince bile yakalanmamışlar, "National Journal"ın devlet kayıtlarını, yorucu bir çalışma sonucu incelemesinin ardından, geçen sene yayınladığına göre, bu insanların bir çoğu masum, çoğu ödül avcısı Pakistanlılar ve Afganlılar tarafından yakalanmış "masum, yanlışlıkla ele geçirilmiş savaşçı olmayan" kişiler.
Tüm bu mahkumlar adil bir yargılanma istiyor, kendilerine karşı yapılan suçlamaları öğrenebilme fırsatı ve bir karara varılmadan önce suçlamaları çürütmek. Yüksek Mahkeme, 3,5 yıl önce devlet nezaretinde bulunan bir mahkumun federal bir mahkemeye çıkarılmadan önce adil bir yargılanma haklarının olabileceği yönünde karar verdi.
2004 kararından sadece birkaç gün sonra Bush yönetimi, "CSRT" diye bilinen bir dizi idari prosedürler getirdi ki; böylelikle yüksek askeri yetkililer, kendilerinin askeri üslerinin verdikleri "düşman savaşçılar" gerekçesine uygun olarak bu esirlerin tutulduğuna ilişkin kararlarını tekrardan gözden geçirebileceklerdi.
Bu süreç bir aldatmacaydı. Göz altında tutulanlar avukatlarla görüştürülmedi, devlet delillerini görebilmelerine izin verilmedi, çünkü devlet bunu "sınıflandırılmış" olarak belirtmişti.
Kendilerini suçlayanlarla yüzleşemiyorlardı, güvenilirliklerini sorgulayamıyorlardı veya suçlamaların işkence veya baskıyla sonuçlanıp sonuçlanmadığını soramıyorlardı. CSRT grubu "mantıken uygundur" demedikçe, ki bunu çok nadir yaptılar- kendileriyle alakalı hiçbir delil sunamadılar. Buna ilaveten CSRT, devlet delilleri lehine varsayımlarla hareket edip, mahkumlardan bazı delilleri sakladılar. Önceden açıkça tahmin edilebileceği gibi CSRT, mahkum olarak tutulan kişilerle alakalı üslerin "düşman savaşçılar" şeklinde verdikleri kararların %90'ını çarçabuk onayladılar. Hapiste tutulanların düşman savaşçısı olarak onaylanmadığı durumlarda, onların düşman savaşçıları oldukları kabul edilene kadar yeni oturumlar yapıldı .
Meseleleri daha da kötüleştirmek için Bush yönetimi, Kongreyi hapiste tutulanların federal bir mahkemede yargılanabilmeleri haklarının olduğu konusunda ikna etti. Yeni bir kanunla hapiste tutulan kişiler, CSRT'nin kendi kurallarını- ki bunlar mahkumların avukatla görüşebilme ve kendilerine yöneltilen suçlamaları bilme hakları, suçlayanlarla yüzleşebilme, masumiyetlerini ispat edebilmek için delil sunabilme gibi şeyleri hiçe sayıyordu- uygulamasıyla Washington civarında Amerikan Temiz mahkemelerinden sadece bir mahkeme kararı alabiliyordu.
(Yasa ayrıca, Washington Temizinin CSRT kurallarının anayasayla; anayasanın uyguladığı şekliyle sonuna kadar uyuşup uyuşmadığına karar verme yetkisini de veriyor. Ama daha önce zaten temiz mahkemesi anayasanın bu şekliyle uygulamadığına karar vermişti, bu bahis ortadan kalkmış oluyor.) Bush yönetimi Yüksek mahkemeden sınırlı gözden geçirmeyi yeterli kabul etmesini veya en azından daha düşük bir mahkeme konuyla alakalı inceleme yapana kadar kararı ertelemesini istedi.
Apaçık görülüyor ki, yönetim bu sürecin göz altında tutulanlara adil bir yargılanma sağlanabileceğini iddia etmiyor.
Onun yerine, karmaşık kanuni sebeplerden dolayı, Amerika'nın dışında bir yerde bu insanların adil bir yargılama sürecinden mahrum olmalarının doğruluğunu, yönetim onları " düşman savaşçılar" olarak etiketlediği için haklı buluyor.
Tüm bunlar şu anlama geliyor; hapisliklerinin altıncı yılının sonlarına doğru tüm bu insanlar adil bir yargılamadan bile mahrum kalıyor. Bu duruma başka bir ülkede şahit olsaydık dehşete düşerdik. Kendilerini savunmalarına bir fırsat vermeden hiç kimseyi hapse atamazsınız dememiz gerekir. İnsanlara adil bir yargılanma hakkı vermemek için hiçbir kanuni bahane ve açıklama yoktur, olamaz.
Orada da olsa, burada da olsa, bu durum böyledir.
Not: Yazar, 2004 Haziranında Yüksek Mahkeme tarafından Guantanamo mahkumlarının lehine dava kararları verildiğinde onların avukatıydı ve Yüksek mahkemeden önceki sallantıda olan Guantanamo mahkumları davalarının da avukatıdır.