Deniz Baykal’la genellikle aynı fikirde olmadığımı sanırım çoğunuz biliyorsunuz. Çatışmacı tarzından ve hükümetin planlarıyla ilgili işe yarar alternatifler ortaya koymak konusundaki yeteneksizliğinden ve / veya gönülsüzlüğünden hoşlanmıyorum. Türkiye’de solda duran birçok insanın gelecek seçimlerde oy verecek parti bulamamasından da bizzat onu sorumlu tutuyorum.
İşte bu yüzden Baykal’ın geçen hafta sevdiğim bir öneride bulunması beni şaşırttı. Cumhurbaşkanı Gül’e yaptığı öneride, Anayasa değişikliklerinin Meclis’te hem AKP hem CHP’nin desteğini alabilecek çoğunluğu ile Baykal ve partisi tarafından desteklenmeyecek üç tartışmalı değişikliğin birbirinden ayrılması gerektiğini söyledi.
İktidar ve ana muhalefet partisinin desteği sayesinde Meclis’in üçte ikisinden fazlasının lehte oy vereceği değişikliklerin cumhurbaşkanı tarafından kabul edileceğini ve referanduma götürülmeyeceğini vurguladı. Türk halkı sadece, iki büyük muhalefet partisi kuvvetle karşı çıktığından dolayı Meclis’te yeterli oyu alamayacak üç değişiklik konusunda sandığa çağrılmalıydı.
Bence bu iyi bir öneriydi, zira sivil mahkemelerin askeri mahkemeler karşısındaki rolünün güçlendirilmesi gibi önemli Anayasa değişikliklerine çok geniş bir siyasi destek oluşturacaktı. Şunu unutmayalım: Bu hayati önemdeki reformun daha önceki bir versiyonunu iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne götüren ve istediğini alan da sayın Baykal’ın partisiydi. Bu kez CHP değişikliği destekleyecekti ve bu bariz bir kazanımdı. Anayasa değişikliği paketini bu şekilde bölmek, bir başka açıdan da yararlı olacaktı: üç değişikliğe dair ayrı bir referanduma imkan verecekti.
Neresinden bakarsanız bakın AKP’nin reddetmekte zorlanacağı, zekice bir öneriydi bu. Elbette, CHP’nin bütün muhalefetini siyasi partilerin kapatılmasında Meclis’in dahlini öngören planlara ve bilhassa da Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) yeniden yapılandırılması yönündeki tekliflere odaklama taktiklerinin parçasıydı bu da. Muhalif siyasetçilerin ve yorumcuların tabiriyle, tartışılmayan değişiklerin üzerindeki şeker kaplamasını ortadan kaldırmak, Baykal’ın hesaplarına göre CHP’nin referandumda
AKP’yi mağlup etme şansını artıracaktı. Yine de makul ve reform yanlısı çevrelerin hükümetin planlarına karşı yükselttiği itirazların bir kısmını yansıtan bir öneriydi söz konusu olan.
İki gün önce Baykal, ilk baştaki önerisini, onu esasen etkisiz kılacak bir tarzda, bizzat tashih etti. En son öneri, üç tartışmalı değişikliğin tamamen çıkarılmasını ve bunlara dair tartışmanın gelecek seçimler sonrasına dek ertelenmesini öngörüyor. Niye?
Baykal, hükümetin ilk teklifini kabul etmesinden korktuğu için mi? Yoksa referandum kampanyası sırasında Türklerin çoğunluğunu bunların kötü teklifler olduğuna ikna edememekten endişe ettiği için mi? Eminim ki bazı AKP yetkilileri Baykal’ın U dönüşünden gayet memnun, çünkü bu onlara paketin bütününü referanduma sunma planlarına bağlı kalma imkânı veriyor. Kimse, sanırım muhalefet lideri bile, hükümetin bazı temel önerilerini çıkarmayı ciddi ciddi düşüneceğini beklemiyordur. Daha önce de yazdığım gibi, yüksek yargı kurumlarında reform planları, temeli sağlam Avrupa normlarına ve uygulamalarıyla paralellik taşıyor. Bu değişiklikler Türkiye’deki jüristokrasi çağını sona erdirecek.
Bu argümanlar, esaslara odaklanacak ve kilit değişiklikler üzerine ayrı bir oylamaya imkân verecek şeffaf bir referandum kampanyasının parçası olabilseydi tadından yenmezdi. Bu ihtimal, şimdi bizzat bu fikri ilk ortaya atan kişi tarafından yok ediliyor. Büyük bir fırsat heba ediliyor!
Kaynak: Radikal