Kemalizm'in moderniteyle ilgisi kalmadı


 
Kemalizm modern ve Batılı olmakla gurur duyuyor. Bu 1923'te doğru olabilirdi ama şu an değil. Eski muktedirler, modern Türkiye'ye ulaşmak isteyen herkesi yasakladı veya hapse attı. AKP'yse savaşı kazanacak kadar akıllı; bu kavga modern, etnik çeşitliliğe sahip bir ülke inşasında partiyi güçlendirir

Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'nin iktidar partisini kapatma davasını görüşeceğine dair haberler endişe verici, fakat aslında bu, ölümcül yara almış bir hayvanın, yani ülkenin Kemalist devrimin mirasçıları olduğunu iddia eden eski muktedirlerinin son hamlesi.

New York Times'ın eski Ortadoğu büro şefi Stephen Kinzer geçenlerde yayımlanan yazısında, AKP'nin bu yeni savaşı göğüsleyip göğüsleyemeyeceğini soruyordu, fakat kuşkusu olmasın. AKP, askerler, gizli polis, bürokratlar ve sanayicilerden oluşan ve kendini ilelebet iktidar sayan bu seçkin tabakanın meydan okumasına karşı saldırganlığın işe yaradığını öğrendi. Atatürk'e atfedilen Kemalizm adlı siyasi doktrin, tavizsiz bir biçimde modern ve Batılı olmakla gurur duyuyor. Mussolini'nin İtalya'yı yönettiği, Stalin'in Rusya'da iktidara yükseldiği ve Türkiye'de CHP'nin kurulduğu 1923 yılında yaşıyor olsaydık, bu doğru olabilirdi.

Artık Kemalizm'in modernlikle bir alakası yok. Bir doktrin olarak yaygın biçimde sosyalist özellikler taşıyor; devlete ve Türklere ait sanayilere, GAP gibi büyük devlet projelerine güçlü vurgu yapıyor. Anayasa fiili denetim imkânından muaf tutarak ordunun iktidarını garanti altına alıyor ve bunun sonucunda en az Pakistan'a diz çöktüren ordu gücü kadar kemikleşmiş endüstriyel bir askeri kompleks ortaya çıkıyor.

Kemalizm'in bir başka veçhesi, Türklüğün bütün diğer kimliklerin üstünde ve kucaklayıcısı olduğu iddiasıyla dine yönelik saldırıları meşrulaştıran saldırgan laiklik anlayışı. Türkiye'deki etnik azınlıkları oluşturan Asuriler, Araplar, Ermeniler, Rumlar, Yahudiler ve Kürtler tarafından hiçbir zaman kabul edilmemiş bir düşünce bu.

Kemalizm Türkiye'deki hâkimiyetini 2002'de AKP'nin iktidara gelmesiyle nihayet kaybetti. AKP sürekli darbe tehditleri ve yargı manevraları altında ülkeyi yönetti. Ne var ki partinin Erdoğan gibi liderleri hapis yatmış insanlar ve görünen o ki bu da onları korkularından arındırmış durumda.
Eski İstanbul belediye başkanı olan Erdoğan, 1998 gibi yakın bir tarihte, üyesi olduğu Refah Partisi kapatıldığında hapse atıldı. Bu partideki modernleşme yanlıları İslamcı mirası geride bırakıp 2001'de bugünün AKP'sini kurdu ve bir yıl sonra yapılan seçimi kazandı. O zamandan beri AKP, 2004'teki yerel ve 2007'deki genel seçimlerde (ki eski seçkinlerin AKP'nin Gül'ü cumhurbaşkanlığına aday göstermesine karşı çıkması sonucu erkene alınan bir seçimdi bu) çarpıcı başarılar kaydetti.

AKP'nin mücadeleciliğini göstermek bakımından Gül'ün cumhurbaşkanlığından daha iyi bir örnek bulmak zor. AKP çatışmadan kaçmıyor, aksine çatışmayı arıyor. AB hükümlerini Kemalistlere vurmak için sopa olarak kullanıyor. Sözgelimi başörtüsü meselesi, partinin ifade ve inanç özgürlüğü gibi çağdaş değerlere hasımlarından çok daha yakın olduğunu gösteriyor.

Şunu da not etmeliyiz: AKP, Kemalizm'in etnik çeşitliliğe sahip bir Türkiye inşa etmeyi başaramadığı noktada başarılı oldu. 2004'teki yerel seçimlerde CHP ancak sekiz ili kazanabildi. AKP'yse 81 ilin 58'ini, ayrıca güney ve güneydoğudaki bütün büyük Arap ve Kürt şehirlerini (Diyarbakır hariç) kazandı. Sonuçlar AKP'nin Türkiye'deki büyük Kürt ve Arap azınlıkların birinci tercihi haline geldiğini gösteriyor.

AKP uygun kavgayı seçebiliyor

AKP'nin en cüretli siyasi adımı, AB'nin taleplerini gerekçe gösterip devlet güvenlik mahkemelerini kapatmasıydı. Bu mahkemeler ordunun iktidarı açısından kilit önemdeydi. Askerler yargıçların yanında oturuyor, savcılar genelde görevli subaylardan oluşuyor, savunma avukatlarına tanıklara doğrudan soru sorma izni verilmiyor ve duruşmalar kapalı yapılıyordu. Mahkemelerin 2004'te kapatılması ordu ve gizli polisi hazırlıksız yakaladı; tam da o sırada bir yıl önce Britanya konsolosluğuna düzenlenen saldırının onlarca zanlısını yargılamak üzereydiler. Mahkemeler artık var olmadıklarını anladıklarında, duruşmalar aslında başlamıştı.

AKP'nin uygun kavgayı seçme gibi bir yeteneği var ve bu kavgalar partiye siyasi ivme kazandırıyor. Eski muktedirler kimliklerini modern Türkiye düşüncesine bağladılar, fakat ülkede buna ulaşmak için gayret gösteren herkesi yasakladılar veya hapse gönderdiler. AKP yargıyla bu son savaşı kazanacak kadar akıllı ve bu kavga gerçekten modern, etnik çeşitliliğe sahip bir Türkiye inşa etmek konusunda elini güçlendirir.

Kaynak: Radikal