Kâbus gibi bir sonuç ama küllerinden ümit verici bir siyaset çıkabilir

Bu, Muhafazakarların hiç hayal etmedikleri bir zafer, muhaliflerinin çoğunun da kâbuslarından bile öte bir mağlubiyet oldu.

İşçi Partisi’nin İskoçya’da çöküşü, İngiliz milliyetçiliğinin uyanması, Ed Miliband’ın halk nezdindeki şahsi itibarı, ekonomik kriz konusunda suçlamaların doğrudan İşçi Partisi’ne yöneltilmesi, İşçi Partisi’nin tutarlı bir alternatif sunamaması, Muhafazakarların mesajlarını yıkıcı bir etkinlikte vermeleri… Kamuoyu araştırmaları hep David Cameron’un seçimlerde önde gittiğini gösteriyordu ama bunların hepsi göz ardı edilebilirdi, halkın bunlara kulakları tıkalı olabilirdi.

Kamuoyu araştırmaları yerçekimine meydan okumak gibiydi ama 1992’de yaşanan büyük felaketten sonra kamuoyu yoklamalarının bu kadar muazzam derecede yanlış çıkması imkansız görünüyordu. Muhafazakarların seçimde önde çıkacağına dair şüpheler ancak seçim kampanyalarının son haftalarında giderilebildi. Bu, boşa çıkabilecek bir sonuç olarak görülüyordu. Ama artık değil.

“İşçi Partisi yeterince Blair’ci değildi” ifadesi İşçi Partisi’nin sağından yükselen feryat olacak. Bu teoriye göre Blair’ci bir lider, kendisini İşçi Partisi’nden kalma kemer sıkma politikası karşıtlığı üzerine konumlandıran İskoç partisine destek vererek, Yeşillerin gerçek sol seçmenlerin oylarını almasına mani olarak, Blair-Brown dönemindeki göçlere kızan işçi sınıfı taraftarlarının Ukip’e kaymasına meydan vermeyerek çöküşü önlerdi. Miliband liderliğindeki İşçi Partisi, göçler sebebiyle özür dilemiş, Blair’cileri şok eden göç karşıtı bir tutum benimsemişti.

Miliband, Tony Blair’in de yapmayı arzu ettiğini duyurduğu üzere sendikalarla münasebeti uhdesine almış; kamu harcamalarında her sene kesintiye gideceği taahhüdünde bulunmuştu. O, bunu yapan ilk İşçi Partisi lideri oldu, bununla da iftihar etti.

Partinin ekonomiyle ilgili söylemi de kesinlikle felaketti. İşçi Partisi, 2010’da uzun ve çekişmeli bir liderlik yarışına girerken, fazla harcamaların ekonomik krize yol açtığı, Muhafazakar Parti ve bunun medyadaki müttefikleri tarafından bir realite olarak kabul edildi.

Muhafazakarların İşçi Partisi’nin kamu harcamaları planını 2008 sonuna kadar desteklemiş olmaları ya da bazı banka düzenlemelerine bile yapılan Muhafazakar desteğine rağmen, ilginç bir şekilde eleştiriler Yeni İşçi Partisi’ne yöneldi. Dünya ekonomisindeki kriz de başarılı bir şekilde İşçi Partisi’ne yüklendi. Muhafazakar Parti hükümetinin getirdiği kesintilerde bile seçmenlerin çoğu İşçi Partisi’ni suçladı. Geçmişte kamu maliyesindeki zayıflamadan İşçi Partisi’nin sorumlu tutulmasıyla, onun iktisadi olarak inandırıcılığı hep Muhafazakarların gerisinde kaldı. Kemer sıkma politikalarının 2010’da ekonomideki kötü gidişatı tersine çevirip daha sonra 19. asırdan bu yana en kötü iktisadi toparlanmaya yol açtığında bile bu durum değişmedi.

İşçi Partisi’nin İskoçya’daki referandumda Muhafazakar Parti’yle stratejik ittifak yapma kararı, üst düzey bir İskoç İşçi Partisi yetkilisi tarafından bana “tarihi ölçekte bir hata” olarak ifade edildi. Bu, siyasi elitlerin korku kampanyası için safları sıkılaştırması gibiydi.

Eski İskoç İşçi Partisi taraftarlarının eski partilerinden ne kadar nefret ettiklerini ifade etmek zordur. Seçmenlerinin kapısını hiç çalmayan İşçi Partisi milletvekilleri de dahil olmak üzere İskoç İşçi Partisi’nin siyasi yapılarındaki çürüme, SNP’nin kendisini İşçi Partisi’nden boşalan ilericilik boşluğunu dolduracak şekilde konumlandırmasına imkan verdi. Tüm bunlar partinin çökmesine katkı yaptı.

Ters tepmeler daha da kötü oldu. SNP’nin yükselişi Muhafazakarlar ve bunların medyadaki müttefiklerinin zaten uyanış halinde olan İngiliz milliyetçiliğini iyice tahrik etmesine yol açtı.

Geçen parlamentonun çoğu için İşçi Partisi siyasi açıdan bir boşluğa yol açmıştı. Bu boşluk “ön dağıtım” gibi düşünce kuruluşu uzmanlarının dışında kimsenin anlamadığı şatafatlı kavramlarla dolduruldu.

Muhafazakarların “İşçi Partisi’nin enkazını temizlemek,” refah sistemini reforme etmek ve benzeri net mesajları varken, İşçi Partisi hiç tutarlı bir alternatif getiremedi. Zor siyasi meselelerin gün içinde hazırlanmış konuşmalarla geçiştirilebileceğine inanıldı. Miliband’ın iletişim kurmadaki başarısızlığı sık sık alay konusu oldu ama bu durum aslında şimdiye kadar hiç olmadığı kadar profesyonel ve teknokrat İşçi Partisi liderliğinin bir mahsulüydü.

Muhafazakarlarla arasındaki siyasi ayrılığı gidermenin yeniden SNP, Yeşiller ve Ukip seçmenini kazanmasına yol açacağına inanmak hayalin de ötesinde. İşçi Partisi, Yunanistan ve İspanya’da sosyal demokrat muadillerine olanın aynısıyla karşı karşıya. Orada bu partilere daha radikal unsurlarla meydan okundu. Burada da bu, SNP, Ukip’in sağcı popülizmi ve Yeşiller’dir.

Şimdi İşçi Partisi’nin geleceği ve solun bundan sonra ne yapacağı konusunda büyük tartışmalar olacak. Bu ülke, hayat standardı, iş güvenliği, iskân, kamu hizmetleri ve çocukların geleceği gibi insanların günlük problemlerine cevap verecek ümit verici bir siyasete büyük bir ihtiyaç duyuyor. İşçi Partisi’nin liderliğine ne olacağına bakılmaksızın buna her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.

İhtiyaç olunan şey, kökleri işçi sınıfına dayanan bir harekettir. Milyonlarca insanın geleceği buna bağlı.

Kaynak: Guardian
Dünya Bülteni için çeviren: Arif Kaya