Kast sistemini yıkmak

Asya'da kast sisteminin yoğun olarak görüldüğü toplumları temsil eden bir grup, geçenlerde bana, yıkılan bir heladan aldıkları bir tuğlayı getirdi. Bu tuğla, "alt kast grubundan" gelen kişilere tuvaletleri aşağılayıcı bir şekilde çıplak ellerini kullanarak temizletme geleneğini temsil ediyordu.

Her ne kadar hızla yasal olarak yasaklanıyor olsa da birçok yerde varlığını sürdüren bu uygulama temizlikçilerin kendi seçimlerini yansıtmıyor. Daha çok anne-babalarından ve sosyal konumlarından dolayı kendilerine kalan bir miras. Bu uygulama nedeniyle zaten ayrımcılığa uğrayan bu kişiler, yaptıkları işten dolayı daha da "tecrit" ediliyor ve kuşaklar boyu sürecek bir sosyal dışlanma ve kenara itilme döngüsüne kapılıyor.

Günümüzde kast sisteminin görüldüğü toplumlar ve sivil toplum aktivistleri, uluslararası eşitlik ve ayrımcılığın önlenmesi alanında yeni standartlar belirleyerek asıl sorun olan görünmez ayrımcılık duvarını yıkmaya çalışıyor. Onların bu kararlılığı ve cesaretine büyük saygı duyuyorum. Güney Afrika'da apartheid ırkçı rejimi döneminde koyu renk tenli azınlığa mensup olarak yaşamış bir kadın olarak ayrımcılığın ne anlama geldiğini az çok bilirim.

DOĞARKEN KAYBETMEK

"Dokunulamaz" olmak dünya genelinde yaklaşık 260 milyon kişiyi kapsayan toplumsal bir vakadır. Bu tür ayrımcılık birçok toplumda ve kültürde ayinsel temizlik ve kirlenmişlik mefhumundan kaynaklanan tipik bir davranış biçimidir. Bu tek bir coğrafyayla sınırlı veya sadece bir inanç sistemine mensup kişiler tarafından yaşanan bir sorun değildir. Sorun küresel bir vakadır. Kast, insan haklarının, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması ilkelerinin tam zıttıdır. Kast insanları doğdukları günden itibaren, toplumları ise her gün istismar, şiddet, sosyal dışlama ve sosyal ayrışmaya mahkum eder. Kast kaynaklı ayrımcılık sadece bir insan hakkı ihlali olmakla kalmaz aynı zamanda bu ayrımcılığa maruz kalanların siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel ve vatandaşlık haklarının ihlal edilmesini de beraberinde getirir.

"Alt kast" sisteminden gelenler genelde ailelerinden kendilerine geçen düşük gelirli işlerde çalışırlar ve tarım alanına sahip olma ve kredilerden yararlanma hakkından mahrum bırakılırlar. Genellikle borca boğulmuş durumdadırlar veya borçlardan dolayı köle gibi çalışmak zorunda kalırlar. Bu da aslında modern köleliktir. Adalet ve hak aradıklarında karşılarına çıkan engeller büyük boyutlardadır. Çocuk işçiliği mesleklerin nesilden nesle aktarıldığı toplumlarda sıkça görülür. "Alt kasttan" gelen çocuklar arasında okuma yazma öğrenenlerin sayısı çok kısıtlı kalır. Kast, kadınlar için ise yoksulluğun ve ayrımcılığın katbekat artması demektir. Bu korkunç durum ile mücadele amacıyla kanunlar yapılmış ve politikalar geliştirilmiştir. Anayasalar kast ayrımcılığını yasaklar ve "alt kast" grubu üyelerin üst düzey makamlara seçildikleri de görülür. Eğitim ve iş hayatında pozitif ayrımcılığı mümkün kılmak ve şiddet ve istismarı önlemek amacıyla yasalar çıkarılmıştır. Yargı, yasaların uygulanması ve kurbanlara yardım eli uzatmak için çabalar. Çeşitli kuruluşlar gözlemci görevi yapar ve "alt kast" grubunun haklarını savunur.

Uluslararası seviyede ise Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Sözleşme nesilden nesile geçen ayrımcı yaklaşımları ırk ayrımcılığının başlangıcı olarak kabul eder. 2001 yılında düzenlenen Dünya Irkçılıkla Mücadele Konferansı'nda kabul edilen Durban Bildirisi ve Faaliyet Planı nesilden nesile geçen uygulamaları ayrımcılık olarak kabul etmiştir. Bu yıl nisan ayında düzenlenen konferansta ise ırkçılıkla mücadele alanında kapsamlı bir yol haritası oluşturulmuştur. Ancak, kast sisteminin yol açtığı ayrımcılığa çözüm bulabilmek için hedefleri iyi belirlenmiş sosyal politikalar ve programlara gerçekten ihtiyaç vardır. Soy, güç ve zenginlik temeline dayanan derin sistematik, kültürel ve sosyal önyargıları değiştirebilmek için eğitim programları düzenlemek şarttır. Bunların da ötesinde, kast sisteminin etkisi altındaki toplumlara kendileri ile ilgili politikaların belirlenmesi ve değerlendirilmesi aşamalarında söz ve tam katılım hakkı verilmelidir. Uluslararası topluluk, apartheid ırkçı rejimine karşı yaptığı gibi, bu çabaları da desteklemek üzere birlik olmalıdır.

BU UTANÇTAN KURTULMANIN ZAMANI GELDİ

Uluslararası topluluk, insanları umutsuzluk ve yoksulluk içinde marjinalleştirme ve dışlamanın iğrenç bir şekli olan bu uygulamanın önüne set çekmek için birleşmekte geç bile kalmıştır. Uluslararası topluluk, üst grubun istediği adaya oy vermeme cesaretini gösterdikleri için yaşadıkları köyden göçe zorlanan alt grup üyeleri için bunu yapmalıdır. Bunu, hakları olduğu halde sosyal hizmetlerden yararlanamadıkları için hayatını kaybeden alt kast grubu üyesi köylüler için yapmalıdır. Bunu, cadılıkla suçlandığı için üst kast grubu üyeleri tarafından saldırıya uğrayan, herkesin gözü önünde aşağılanan, kendi dışkısını yemeye zorlanan alt kast grubu üyesi kadın için yapmalıdır. Kast mağdurları dertlerine derman bulunmasını istiyor ve bunu da hak ediyor. Yüz milyonlarca insanın çektiği sıkıntılar, ne yüzyıllık gelenek adı altında ne de "aile içi iş" diye adlandırılıp haklı gösterilemez. İnsan haklarının korunması görevini yürüten bir numaralı hükümetlerarası kuruluş olan İnsan Hakları Konseyi, 2009 İşe ve Soya Dayalı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması İlke ve Kuralları'nı korumalı ve geliştirmelidir. Söz konusu çalışma ayrımcılığın sona erdirilmesine yönelik uluslararası standartları tamamlayıcı özelliktedir. Tüm devletler mutlaka bu standartları savunmalı ve kabul etmelidir.

Utanç verici kast kavramından kurtulmanın zamanı gelmiştir. Kölelik ve apartheid ırkçı yönetimi gibi aşılamaz görünen diğer duvarları geçmişte yıktık. Kast duvarını da mutlaka yerle bir etmemiz gerekir.
NAVI PILLAY BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İNSAN HAKLARI YÜKSEK KOMİSERİ

Kaynak: Zaman