'Karşı Kıyı'ya topyekûn açılım vakti

AB'den gelen avroların katkısıyla mutlu mesut yaşadılar yıllar yılı. Hem de her fırsatta arıza çıkarıp, her tür 'şımarıklığı' yapmalarına rağmen! Kolay mı, AB'nin düşünsel sacayağından biri Antik Yunan'ken, onlar bu koca medeniyeti Avrupa'ya hediye edenlerdi. 'Deniz-kum-adalar-tarih'ten oluşan ve önemli bir nüfusa ekmek sağlayan turizmle, uluslararası deniz nakliyatı ekonomisinin temel direği olan topu topu 11 milyon nüfuslu Yunanistan, bugün çöküşün eşiğinde.

Turizm de, denizcilik de küresel krizde ciddi darbeler yedi. AB paralarını har vurup harman savurduktan sonra kalanını bu iki sektöre yatırmışlardı. Dış borçları tarihindeki en yükseği teşkil eden 300 milyar avro'ya dayandı, 'deniz bitti'. Yani ekimde iktidara gelen Pasok lideri Yorgos Papandreu işe pek talihsiz başladı. Dikkatini 'milli birlik' çağrıları eşliğinde halkına acı ilaç içirtmeye odaklamışken, Avrupa'dan yardım gelip gelmeyeceği meçhul...

Yunanistan bağımsız devlet olarak geçen 188 yılda coğrafi küçüklüğü ve düşük nüfusunun da etkisiyle sınai kalkınmayı bir türlü başaramadı. Hafif sanayi ve imalatla yetinirken, komşularıyla sorunlarını 'hayat memat meselesi' addedip silahlanmaya gaz verdi. Ekonomi krizlere rağmen ticaretteki maharetlerine 1981'deki AB üyeliğiyle akmaya başlayan mali yardım eklenince uzun süre bolluk ve refah diyarı göründüler.

Peki ne oldu da iflasın eşiğine geldiler? Bunu tek başına küresel krize bağlamak, vallahi küreselleşmeye ayıp olur! Avrupa'nın gelişmiş diyarlarına benzemek için ekonomik durumu dikkate almadan borç paralarla lükse ve moderne yapılan yatırım, yolsuzluğuun ayyuka çıkması (rivayet o ki doktora muayene olmak için dahi rüşvet gerek), devlete yapılan çoğu büyük projenin gerçek değerinin bir kaç katına malolması, zenginler ve siyasilerin bu döngüden nemalanması...

Şimdi bir ülke düşünün ki, koca Brüksel bürokrasisiyle adeta 'kafa buluyor'. Geç de olsa uyanan Brüksel teknokratları 'İşler nasıl' diye sorduğunda, 'Eh idare eder. Bütçe açığımız yüzde 6 olacak. Hem ocak-mart döneminde yüzde 0.3 büyüdük' demişler. Bizim AB bürokratları sevinmiş, 'Yunanistan resesyondan çıktı' diye... Kazın ayağının öyle olmadığı anlaşılınca, pek sinirlendiler haliyle. Zira bütçe açığı yüzde 12.7. Büyümeye gelince, "Kusura bakmayın yanlış hesap yapmışız, aslında yüzde 0.5 küçülmüşüz" gibi bir şeyler gevelemiş Yunan yetkililer. İronik oldu biraz, ama gerçek...

Peki AB olanlara ne diyor? Para musluğunun başındaki Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichet, 'meselenin etik olduğunu' söylemiş. Bunun Türkçesi, 'Bu adamlar dolandırıcı' demeye getirmesi, tercümesi ise 'Hiç AMB'ye güvenmeyin, para-mara yok!' Diğer bürokratlar da 'Kendi önlemleriyle krizden çıksınlar' diyorlar. Tabi bu çatlağın avro bölgesine zincirleme etkisini düşünürken, dış borcun büyük kısmının kendilerine olmasının da etkisiyle Alman Şansölyesi Angela Merkel, Atina'ya yardımın 'kollektif sorumlulukları' olduğunu telkin ediyor. Ama anlaşılan işi kolay değil.

Şimdi Yunanlılara 2010 için 60 milyar avro'luk ek borç gerek. İşsizlik yüzde 9'u aşmış. Papandreu ise bütçe açığını dört yıl sonra yüzde 12.7'den AB normu olan yüzde 3'e çekeceklerini söylüyor. "Ekonomik çıkmaz 1974'ten sonra ilk kez ulusal egemenliği tehdit ediyor" diyen Yunan liderin programı şu minvalde: 'Yolsuzlukları bitirme, devlet harcamalarında radikal kesintiler.

Misal işten ayrılan her beş memur yerine bir kişi alınması, maaşların 2 bin avro'yla sınırlanması, KİT yöneticilerinin maaşlarında yüzde 50 indirim, yurtdışındaki turizm bürolarının üçte birine kilit vurulması, emlak vergisinde ek artış, vergi kaçakçılığı ve kayırmacılığın önüne geçilmesi, silah harcamalarında kesinti'. İyi hoş da Yunanlılar bunu nasıl yapacak? Sizce siestadan vazgeçerler mi? Yahut bir Yunan işçi, sigara molasına kısıtlama gelirse, yerinde durur mu? Şimdi solcu hükümet memur maaşlarını yüzde 10 düşüreceğini açıkladı. Eh Yunanlar'ın sıkı direniş geleneği var ve hele ki yaşam kaliteleri düşecekse, ortalığı hakikaten yıkabilirler.

2001'de Türkiye krizi yaşarken karşı kıyıda ne düşündüler bilemiyorum. Lakin çetrefilli sorunlarımızla yuvarlanıp gittiğimiz komşumuza destek vermemizin vaktidir. Tabi AB gibi saçacak paramız yok, ama zora düşmüş Yunan şirketleriyle satın alma ya da birleşmelere gidebilecek pek çok bankamız ve sanayi kuruluşumuz var. Bu durum kronik sorunları çözmemizi otomatik olarak sağlamaz elbette lakin sırf silahlanma harcamaları birkaç milyar düşse fena mı olur?

Yunanistan'ı Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun 'yüksek düzeyli stratejik işbirliği mekanizması kurulması; AB içinde ortak Türk-Yunan tutumu geliştirilmesi; bölgesel ve küresel düzeyde işbirliği' diye özetlenebilecek dört düzlemde değerlendirdiği bir dönemde, Batı'daki komşuya odaklanmakta fayda var.

Kaynak: Radikal