Kara çarşaflı karısı olan bekar rektör

Pazartesi günü 4 gazetede birden yer alan "Kara çarşaflı karısı olan bekar rektör" haberi bu kadar yankı yapmasaydı, burada kardeş Pakistan'daki siyasi krizi ele alacaktık. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bu ülkeye yaptığı tarihî ziyaretin, Türk dış politikası açısından ne anlama geldiğini irdeleyecektik.

Ancak Pakistan'a giderken Cumhurbaşkanı Gül'ün uçakta verdiği bilgiyle ortaya çıkan skandal, bu kadar ses getirince haberi kamuoyuna ileten 4 kişiden biri olarak düşüncelerimi paylaşmam gerekiyor.

Çünkü dönüp gazetelere bakınca, olayın nasıl geliştiğinden habersiz bazı gazetecilerin akıl vermeye başladığını gördüm.

Habere konu olan vahim iftiranın Cumhurbaşkanı'nın önüne onay için giden dosyaya nasıl girdiğini araştırmak yerine, bazı meslektaşlarımız akılları sıra Ana uçağındaki gazetecilerin anlayış düzeyini sorgulamaya başlamış.

Vahim iftirayı ortaya çıkaran soruların nasıl sorulduğunu bilmeyen bir başka meslektaşımız, önce kafasına göre bir soru yazmış, sonra da asıl vahim olan bir gazetecinin bu sorması demiş.

En kötüsü de etik, demokratik ve akademik açıdan tartışmaların odağındaki YÖK'ün bir iletişim kazası olduğu gün gibi aşikar olan bir durumu abartarak mağdur rolüne soyunması.

8 Ocak'ta bu kadar tartışılan bir kurum olan YÖK Başkanı'nın süresinin dolacağını ve yeni ismi Cumhurbaşkanı Gül'ün belirleyeceğini bilen hiçbir gazeteci, YÖK'ün gündem dışı bir konu olduğunu söyleyemez. Ayrıca konu, "YÖK'ün başına özgürlükçü bir rektörün atanması iyi olmaz mı?" gibi saf bir soruyla açılmadı. Arkadaşlardan biri, Gül'ün YÖK Başkanlığı için düşündüğü adayı sordu. Beklendiği gibi Cumhurbaşkanı, bir isim vermekten kaçındı. Ardından skandalı ortaya çıkaracak soruyu ben sordum. Soru şuydu: YÖK'ün başına özgürlükçü bir ismin gelmesi sorunları çözer mi, yoksa sistemde değişiklik yapmak şart mı?

Bunun üzerine Gül, özgürlükçü birisinin YÖK'e başkan olmasından herkesin memnun olacağını, ama sistemin de mutlaka ele alınması gerektiğini söyledi. Bu çarpıklıklara örnek olarak rektör atamalarında yaşananları örnek verdi ve bu olayı anlattı. Daha Köşk'te üçüncü gününde, YÖK'ten onay için gelen dosyanın bir tarafında 3 rektör adayının adının, diğer tarafında da 2. sıradaki isimle ilgili dehşet verici bilgiler içeren not olduğunu söyledi. Bu, eşi kara çarşaf giyen biriydi. Üstelik fakülteye gelip hocaları her gün tehdit eden biriydi. Böyle birisinin rektörlüğe aday olamayacağını düşünen Gül, olayı tetkik ettirince Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ikinci sıra rektör adayı Prof. Dr. Fazıl Tekin'in bekar olduğunu öğrenip iyice dehşete düşecekti.

Evet, Gül bu bilginin YÖK tarafından dosyaya konduğunu söylemedi. Ancak 'YÖK'ten onay için gelen dosyada böyle bir bilgi notu olduğu' ifadesinin başka türlü anlaşılması da imkansızdı. İletişim kazası işte burada doğdu. Ancak asıl Gül'ün vurgulamak istediği, rektör atamalarında yaşanan bu jurnal mekanizmasıydı. Dolayısıyla asıl soru, asılsız bir iftiranın bu dosyaya nasıl girdiği ve Cumhurbaşkanı'nın önüne kadar nasıl çıktığıydı.

Nitekim skandaldan sonra Köşk yetkilileriyle konuştuğumuzda şu gerçeği öğrendik: YÖK ya da başka kurumdan gelen bir yazı, Köşk'teki ilgili birimde gerekli tetkik yapıldıktan sonra Cumhurbaşkanı'nın önüne çıkıyordu. Dolayısıyla bu bilgi notu, dosyaya Köşk'te bu birim tarafından konmuştu. YÖK, açıklamasıyla bu notun kendisine ait olmadığını açıklamış oldu. Yeni Şafak'ın dünkü haberine göre MİT'in de nota sahip çıkmadığı anlaşılıyor. Bir rakibin ya da aklı kaçığın yazacağı mesnetsiz bir mektup ilgili birimi aşıp tetkik edilmeden Cumhurbaşkanı'nın önüne gidemeyeceğine göre bu iftira dosyaya nasıl girdi?

Başörtüsü odağında dönen bir tartışmadan sonra belirlenen Köşk'ün yeni kadrosunun böyle bir iftiraya geçit vermeyeceği bariz olduğuna göre, akla tek ihtimal geliyor: O da dosyanın, aslında sabık Cumhurbaşkanı Sezer zamanında ve onun kadrosu tarafından hazırlandığı ve bu bilgi notunun da o zamandan kaldığı. Bu ihtimal, birçok ismin acaba benzer iftiralarla Köşk'ten döndüğünü ve TRT Genel Müdürü'nün önünün kesilmesine yol açan istihbaratın kaynağı meşhur "Kapıcı İdris" olayını akla getiriyor.

'Karısı çarşaf giyen bekar rektör' rezaleti ortaya çıktığına göre, şimdi gazetecilerin birbirine laf atmak yerine, Köşk'e kadar sızmış bu iftira şebekesini ortaya çıkarması gerekmiyor mu?

 
Kaynak: Zaman