Kapatma davası Ergenekon soruşturmasına engel mi?


Dava süreci uzun. Hükümetin neden-sonuç ilişkisi kurduğu Ergenekon soruşturma-sının tamamlanma-ması için bir neden yok

Önce kapatma davası üzerine bazı konuları açıklığa kavuşturmak gerekiyor.
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın yaptığını siyaseten yanlış buluyor olmak, yaptığının kitaba uygun olmadığının kanıtı değildir. Başsavcı, Anayasa ve yasaların kendisine verdiği yetkiyi kullanıyor. Kamu adına, geçerli olup olmadığına yargının karar vereceği bir iddiada bulunuyor. Yasa karşısında o iddiaya muhatap partinin yüzde 47 ya da yüzde 2 almış olmasının hukuki bir farkı yok. Özgül ağırlık farkı var ve o fark hukuki değil siyasi. Yani tartışılan, Başsavcı'nın kapatma talebinin yasalara değil, siyasetin akışına uygun olup olmadığı.
2- Anayasa ve yasalar parti kapatmayı muğlak, ucu açık tanımlara bağlı kıldığı müddetçe, benzeri davaların ileride de açılmasının önünde bir engel yok. Burada sorumluluk yargıda değil, yürütme ve yasamada. Parti kapatmayı gerektirecek suçlar, çoğu Avrupa ülkesinde olduğu gibi
doğrudan şiddet kullanımı, övgüsü ya da teşviki etrafında sınırlandırılabilir.
3- Siyaset tartışmaya başlayınca AK Parti'nin 22 Temmuz'da aldığı yüzde 47'ye yakın oyun anlamı ve ağırlığı ortaya çıkıyor. Demokrasilerde oyçokluğu ile yürütmeyi ele geçiren, yasaların yeniden yazılması üzerinde de ağırlığını gücü oranında kullanır. Ancak çoğulcu ve çağdaş demokrasilerde siyasi iktidarın gücü, basit oyçoğunluğuna bağlı değil. Yargı, yasama ve yürütme diye üç ayrı erk bu nedenle tanımlanmış. Birleşmiş Milletler şartında dahi, demokratik hakların, demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına elverecek şekilde kullanılamayacağı bu nedenle yazılmış.
4- Yine siyasetten gidersek, asla "Davayı hak ettiler" anlamında kullanmıyorum, 22 Temmuz sonrasında, özellikle de 2008 başından itibaren, AK Parti'nin bütün siyasi gücünü, toplumda ikilik yaratacağı kuşkusunu baştan meydana çıkaracak şekilde kendi ideolojik gündeminin siyasi gündeme yerleştirilmesine, başörtüsü/türban meselesine yoğunlaştırdığı görülebiliyor. Bu hamlenin yargının sınırlarına çarptığını söylemek mümkün. Demek ki, ya yargının, ya siyasetin, ya da her ikisinin sınırlarının yeniden tanımlanması ihtiyacı var.
5- Demokrasiler, bir anlamda yargı ve siyaset sınırlarının birbirini ihlal etiği iddiası üzerine kurulu büyük davalar üzerinde olgunlaşıp yükseliyorlar. Buna son büyük örnek olarak ABD'deki "Musa'nın on emri" yazılarının sınıflarda asılıp asılamayacağı davası gösterilebilir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'ndeki (İHAM) Leyla Şahin davasının Türkiye'deki üniversitelerde örtünme sorunu ile ilişkisi, hükümetin hamlesinin de, kapatma davasının da ortak paydasıdır aslında.
Ok yaydan çıkmasa iyi idi, ama çıktığına göre, yargının sonucunu beklemekte yarar var.
Burada ilginç olan, dünkü Radikal'de de işlediğimiz üzere, sadece hükümet üyeleri düzeyinde değil, ama geniş anlamıyla hükümet çevrelerinde, Başsavcı'nın kapatma davası açmasıyla Ergenekon soruşturması arasında neden-sonuç ilişkisi kurulması. En açık şekliyle Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın ifadesiyle dile gelen, ama hükümet çevrelerinde çok taraftar bulan görüş, "derin devletin" Ergenekon çetesi soruşturmasının gidebileceği yerler ve isimlerden rahatsız olarak Başsavcı'ya kapatma davası açtırdığı iması. Bana fazla komplo teorisi geliyor.
Ancak diyelim ki hükümette bu şüphe var. Kapatma davası uzun sürecek. Hükümetin bu arada Ergenekon çeteleşmesinin üzerine daha da gitmesine, Ankara'da bazı gazetecilere gizlice gösterilen irtibat şemalarını, kulaklara fısıldanan isimleri yargı karşısına çıkarmasına engel mi? Bugüne kadar polis operasyonlarını yürütmek, sorumluları adalete teslim etmek için hükümetin elini tutan mı oldu? Olduysa o engelleri aşıp adaletin yerine gelmesini sağlamak da yine hükümetin işi. Madem bu noktada böyle bir neden-sonuç ilişkisi kuşkusu var. O zaman hükümetten beklenen bu çeteleşmenin üzerine daha çok giderek karanlık ilişkileri bütün bağlantılarıyla ortaya çıkarmak olmalı. Böylece bir yandan Anayasa Mahkemesi'ndeki iki önemli yasal süreç (Üniversitelerde başörtüsü/türban için Anayasa değişiklikleri ve AK Parti'ya kapatma davası) siyaset yargı sınırlarını yeniden tanımlarken, diğer yandan sistem bu tür karanlık, kirli ilişkilerden temizlenmiş olur.
Her musibette bir hayır vardır. Bakalım bu musibetten ne hayır çıkacak?

Kaynak: Radikal