Kapaktan ne haber?

Bir insanın hidayetinden kuşku duymak en az bu değişimin hidayet olarak isimlendirilmesine kızanların tavrı kadar yanlıştır. Bu nedenle dinini veya dünya görüşünü değiştiren insanların bu tercihlerine karşı müsamahakâr davranmak, herkesin mutlaka içine sindirmesi gereken bir tavır olmalıdır. Ne var ki,  toplumun bu konuda nasıl ön kabullerle hareket ettiğini örnekleriyle görüyor, okuyoruz.

Bunun son örneklerinden biri de, şatafatlı kariyerini ani bir kararla sona erdirerek hayatında yeni bir sayfa açmaya karar veren manken ve oyuncu Yaşar Alptekin oldu. Bir televizyon programında yaşadığı değişimden söz edilen Alptekin’in eski ve yeni yaşamı programda masaya yatırılıyor, yeni fikirleri eleştiriliyor hatta zaman zaman eleştiri sınırını zorlayan tavırlar sergileniyordu. Programda verilen görüntülerin Alptekin’in en deli dolu dönemlerine ait ‘cüretkâr’ sahneler olduğunu ayrıca belirtmeme gerek yok sanırım. Değinmek istediğim nokta bu olmadığından, işin bu kısmını okuyucuların vicdanlarına bırakıyorum.

Tartışmayı düşündüğüm konu, kısa bir süre önce Nesil Yayınları’ndan çıkan ve Yaşar Alptekin’in hidayete eriş hikâyesinin anlatıldığı ‘Namazla Yeniden Doğdum’ isimli kitapla ilgili. Yaşar Alptekin kaleminden yaşadığı değişimin anlatıldığı kitabın kapağı ironik olduğu kadar ibretlik olmaya da aday bir tercih olmuş. (Gerçi yayınevinin adeta bu hidayete Yaşar Alptekin’den daha çok sevinmişçesine öne çıkardığı ‘Manken Yaşar Alptekin’in muhteşem değişim hikâyesi’ sloganı üzerinde de durmak isterdim ama o da başka zamana.) Nedenine geçmeden önce, konuya girizgâh olması bakımından bir noktaya değinmek istiyorum;

Özellikle muhafazakâr çizgide ürünlere yer veren yayın camiasında hidayet konulu romanların belki de en büyük handikabı, kitapta anlatılan kurtuluş hikâyesinin kadın-erkek temalı resimlerden bir türlü ‘kurtulamaması’ olsa gerek. Hidayet konulu kitaplara seçtikleri tuhaf ve anlamsız kapaklar içerikle tezat oluşturan ibretlik objelere dönüşüveriyor. Bu alanda belki de en uzun kitap listesine sahip olan Ahmet Günbay Yıldız’ın kitapları, söz konusu eleştiriye verilebilecek en ibretli örneklerdendir. İyi niyet ve gayretle yazıldığına inandığım bu kitapların içeriği ayrı bir tartışma konusu. Ne var ki, kahramanı bin bir türlü çirkef ve cahiliyenin içinden kurtulup hidayete eren bir kitabın kapağına kahramanın eski yaşamına ait olduğu anlaşılan şuh kadınlar, alımlı pozlar, etkileyici gözler ve yüzler, kışkırtıcı bakışlar koymanın hangi akla ve mantığa hizmet ettiğini anlamak doğrusu mümkün değil. Pavyon hayatından kurtulan bir kızın hidayete erdiğini anlatan bir kitapta, o kızın hidayete ermeden önceki görüntüsünü anlatan çekici bir kadın resmi koymanın anlaşılır bir yanı olabilir mi? Böyle bir resim okurların bilinçaltında nasıl bir izlenim bırakır acaba?

İşte Yaşar Alptekin’in hidayete erişini anlattığı ‘Namazla Yeniden Doğdum’ isimli kitabın kapağı da, bu yönüyle ele anıldığında aynı anlaşılmaz garip tutumun bir örneği olarak çıkıyor karşımıza. Giydiği pileli, dar paçalı kumaş pantolonu, jöleli saçları ve kolları katlanmış, çizgili siyah ceketiyle 80’li yılların en çok konuşulan oyuncularından birisi olan Yaşar Alptekin, aynı zamanda mankenlik de yapan popüler bir isimdi. Medyanın ‘genç kızların trendi’ olarak yıllarca gündemden düşürmediği Alptekin, kendi deyimiyle dünyanın her türlü kirliliğine bulamış, günah batağına saplanmış bir zavallıydı. Ancak ne olduysa Sakıp Sabancı’nın cenazesine katılmış ve o cenazeden etkilenerek geçmişine bir çizgi çekmiş ve yeni bir yaşam biçimi belirlemişti kendisine. O günden sonra genç kızların rüyasını süsleyen Yaşar Alptekin, şimdilerde muhafazakâr radyo, TV ve gazetelerde sıklıkla görünüyor, eski yaşamının çirkinliğini anlatıp, hidayetin ne denli büyük bir nimet olduğunu anlatıyor.

Yaşar Alptekin’in günah bataklığından, namaz aracılığıyla ulaştığı yeni haline gelişini anlattığı kitabının kapağında, sanatçının camii siluetinin önüne konulmuş bir fotoğrafı konulmuş. Fotoğrafta, 40 yaşını geride bırakmış olmasına rağmen tabiatı gereği oldukça genç görünen sanatçının etkileyici bir pozu verilmiş. Günümüz gençliğinin yeni imajına uygun, kozmetik sektörünün her türlü nimetinden yararlanılarak çekildiği ayan beyan ortada olan bu alımlı fotoğrafın hidayet kitabının kapağına konuluşu, bu tatsız geleneğin devamı olmakla kalmamış, Alptekin’in yaşadığı sürecin manevi havasının içine dünyanın yalancı renkli yüzünden görüntüler de katmış.

Ahmet Günbay Yıldız örneğinde sözünü ettiğim eleştiri ve soruları tekrarlamak istemiyorum. Ancak, yazılış ve basılış amacı okuyucularına cahiliye yaşamının özenilecek, sevilecek ve tadılacak bir yaşam olmadığını anlatmak olan (ya da bana öyle geliyor) bir kitabın kapağına, sanatçının çekici bir fotoğrafını koymanın birçok açıdan çok yanlış bir tercih olduğunu düşünüyorum. İçeriği ile hidayeti, kapağındaki cami ile huzuru anlatan bu kitabın kapağına böyle bir fotoğraf koymanın ne gibi sonuçlar doğuracağına örnek olması bakımından, geçtiğimiz günlerde yaşadığım bir olayı aktarmakta fayda görüyorum. Gazete almak için girdiğim bir kitapçıda, raflardaki kitaplara bakan birkaç genç kızın arasında geçen konuşmaya istemeden kulak misafiri oldum; ‘Bak, Yaşar Alptekin’in kitabı çıkmış’ diyen arkadaşına, diğer genç kızın verdiği cevap kasiyerle tebessüm etmemize neden olmuştu:

-‘Hakkaten çok yakışıklıymış. Adam bu yaşına rağmen sevgilimden daha çekici duruyor. Sırf bu kapak için bile olsa, alınır kitap.’

Ne dersiniz, haksız mıyım?