'AK Parti ne yapacak?' sorusunun cevabı az çok belli oldu. Öncelikle siyasi tansiyonu düşürmek istiyor. Kapatma davasının şaşkınlığını üzerinden atan AK Parti sözcüleri, bir süredir çok daha dikkatli dil kullanıyor.
Bu özen Başbakan Erdoğan'ın dünkü grup toplantısına da yansıdı. Ayrıca gerek Anadolu'da gerekse Ankara'da yaptığı konuşmaların içeriği ve üslubu gerilimden uzaktı. İktidar sorumluluğu mutedil davranışı zorunlu kılıyor. Gerilimi arttırmanın kimseye yararı yok. Kavganın, galibinin olmayacağı bir süreci yaşıyor ülke. Aynı şey sokak için de geçerli. Üniversitelerde baş gösteren hareketlenme aslında 'büyük senaryonun' bir parçası. Bugünlerde kapkaranlık sonla bitecek kaosa giden yolun taşlarını döşüyor birileri. Sokağın harareti kendiliğinden artmıyor. Toplumdaki kutuplaşmanın nedeni toplumun doğal dinamikleri değil. Bütün bütün Ankara'daki havanın puslanmasına da bağlanamaz. Kaos mühendisleri devrede.
Manzara-i umumiye tesadüfen oluşmuş değil bir mühendisliğin sonucu. Hesap kitap işi. Bu gerçeği çete operasyonlarından sızan bilgi kırıntılarından okumak mümkün. Meydanların, sokakların nasıl devreye sokulacağı açıkça yazıyor. Elinde silahla karşı gruba gelişigüzel ateş eden şahsın görüntüleri herkesi ürpertti. Bir anda eskiyi, 80 öncesinin kâbus günlerini hatırlattı. Bu bir oyun. Üstelik çok tehlikeli. Allah'tan herkes farkında. Öğrenciler sadece figüran. Soru yerinde; rektör başörtülü kızları okulun bahçesine sokmamak için gösterdiği gayreti acaba silahlı gruplara neden göstermiyor? Sorumluluk bütünüyle üniversite yönetiminin. Okulun güvenliğinden onlar sorumlu çünkü. Tüm tahriklere rağmen bu kez oyuna gelmeme konusunda son derece kararlı çevreler var. MHP bunların en başında geliyor. Daha ilk andan itibaren Antalya'daki olaya çok sert karşılık verdi. Doğru olan da bu. 12 Eylül 1980'den herkes payına düşen dersi aldı.
Siyasette ve sokakta baş gösteren kutuplaşmanın doğurduğu kavganın kazananı olmayacak. Ankara oyunları tutmayacak. Kısa vadeli kazanç peşinde koşanlar da fena halde yanılıyor. Bunu görmek için illa bazı tatsızlıklar yaşamak mı gerekir?
Konuyu daha fazla dağıtmadan AK Parti'nin yol haritasına ilişkin kısa bilgiler aktarmak istiyorum. Hükümet antidemokratik havayı dağıtmak için düğmeye bastı. Demokrasi dışı arayışların önü daha fazla demokrasi hamlesiyle kesilebilir. TBMM çözüm üretecek güç ve iradeye sahip. Düşünce özgürlüğünün üstünde Demoklesin kılıcı gibi sallanan TCK'nın 301. maddesi nihayet Meclis'e sevk edildi. Yeni düzenlemede soruşturma cumhurbaşkanının iznine bağlanıyor. Tam anlamıyla beklentileri karşılamasa da soruna bir ara çözüm olduğu muhakkak.
AK Parti MKYK toplantısında parti kapatmayı zorlaştıran mini anayasa değişikliği yerine geniş kapsamlı demokratikleşme paketinin ele alınması benimsendi. Bunun için muhalefet partileri ile uzlaşmanın yolları aranacak. Sadece MHP'nin değil CHP ve DTP'nin de kapısını çalacak. Tabii önce paketin muhtevasının belirlenmesi lazım. Bugünden muhalefetle uzlaşmanın pek kolay olmadığı görünüyor. Dün CHP ve MHP'nin grup toplantıları vardı. Baykal ve Bahçeli'nin konuşmalarına yansıyan hava, uzlaşmaya yakın durmadıklarına işaret ediyor. Bilindiği gibi CHP'nin bir yıl içinde en çok kullandığı kelime 'uzlaşma' idi. Şimdi uzlaşma sınavını CHP veriyor. Bakalım demokratikleşme paketinde uzlaşmaya yanaşacak mı? AK Parti eğer muhalefetten beklediği desteği bulamazsa referandumu göze alarak yoluna devam edecek.
Sonuç olarak meydan kaos mühendislerine bırakılmamalı. İktidarıyla muhalefetiyle siyaset çözüm yolu bulmalı. Kaos yerine demokratikleşme kazanmalı.
Kaynak: Zaman