Kaos Libya'yı sararken sınırda bir insanlık dramı yaşanıyor

Libyalılar göçmenlik dairesinin açık penceresinden içeri uzanmış, sınır duvarının önünde ülkeden kaçmak için toplanan 20 bin Mısırlı, Bangladeşli, Çinli ve İranlıyı seyrediyor.

Kalabalığa daha yakın bir pencereye doğru hareket ederken, gayet aldırışsız görünüyorlar. Halihazırda 75 bin kişi güç bela Tunus’a kapağı attı, fakat geçen gün binlerce insan (Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi’nin ülkesinden kaçmak için çırpınan bu insanların neredeyse hepsi Arap), kendilerine ordunun gözü önünde sopalarla saldıran Tunuslularla boğuşurken, sınırdaki geçiş sistemi çöktü.

Aç, susuz ve uykusuz
Birçok asker, umutsuzluğa kapılıp sınır duvarından atlamaya başlayan, duvardaki aralıklardan ailelerini ve bavullarını ite kaka geçirmeye kalkışan mültecilere, plastik su şişeleri ve bisküvi atıyor. Böylesi bir kaos ve ıstırapla karşı karşıya gelindiğinde, klişeler birbirini takip ediyor. Dün akla gelen ilk kelime ‘dayanılmaz’dı. 20 bin insanın büyük çoğunluğu dört gündür aç, susuz veya uykusuz. İnsanlar nasıl oluyor da basit bir sınır kapısında bu kadar çile çekiyor?

Yetkililer yersiz biçimde sakinleştirici sözler söylüyor. Dünya Gıda Programı’nın yönetici direktörü Josette Sheeran, bu insan okyanusuna bakıp şöyle konuşuyor: “Elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, durumun üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Ve hiçbir zaman çok geç değil.” Fakat geç. Sheeran, çoğu bisküvilerden oluşan 80 ton gıdayla geldi ve o ayrılır ayrılmaz bisküviler duvarın üstünden insanlara atıldı.

Dahası var: BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nden Firas Kayal, Mısırlı mültecileri döven genç Tunuslulara bir göz attıktan sonra, krizin sınıra ulaştığını ve sadece son 12 saatte 14 bin mültecinin sınırı geçtiğini anlatıyor. “Tunusluların yardım kapasitesi, son sınırına dayandı. Bugün Tunus içindeki bu insanlar için, çadırla dolu iki BM uçağı gelecek. Yerel makamlara ve yerel halka, vaziyetle başa çıkmalarında yardım ediyoruz.” Elbette Kayal’ın söylemediği şey, ‘yerel halk’ın mültecileri döven adamlar olduğu.

Gün boyu aynı manzara: İnsanlar kapının önünde balık istifi, arkalarındaki binlerce insandan vahşi hayvanları aratmayan kükremeler yükseliyor. Bayılanlar, sınır duvarının üzerinden taşınıyor ve Tunuslu doktorlar tarafından toprağın üzerine ve asfalta yan yana yatırılıyor.

Suyla ve masajla ayıltılıyorlar. Birçoğu öylece yolun üzerinde oturuyor, başını sallayıp ağlıyor. Akşam çökerken Tunus ordusu, duvar boyunca dikenli tel döşemek için kapıya geliyor ve Libya içlerine metrelerce giriyor. Tunuslu yetkililer, en yakın kampı bir mülteci kentine çevirirken, acı acı dalga geçmeyi de ihmal etmiyor. “Tunuslular, Güney Avrupa’ya teknelerle vardığında buna ‘kriz’ diyorsunuz” diye konuşuyor bir doktor. “Fakat binlerce Mısırlı Libya’dan gelip sınırımızı geçmeye çalıştığında onlara bisküvi veriyorsunuz, bizi unutuyorsunuz.”

Ancak dünün onca iç karartıcı hikâyesinden hiçbiri, Adil Cuma’nın anlattıkları kadar vahim değil. Adil, Tunus sınırından kaçmış genç bir Libyalı ve Libya özel kuvvetlerinin kontrol noktalarından, rejim tarafından vurulan polislerden, Libya’nın batısında Kaddafi’den kurtulmak isteyen, fakat silahsız olan ve korkudan evinden çıkamayan insanlardan bahsediyor. Yabancı televizyonlara telefonla bağlanıp konuşan Libyalıların tutuklandığını ve ‘kaybolduğunu’ anlatıyor. “Trablus’un bu tarafında büyük bir köprü var ve Kaddafi doğu ucuna onlarca füze yerleştirdi. Güvenlik görevlileri yol kontrol noktalarında arabamı 15 kez aradı. Telefon kartları, sim kartlar, iletişim kurulabilecek her şeyi arıyorlardı.”

Kaddafi’nin absürdlüğü
Bu gerçeküstü korkunçluk, geçen akşam Kaddafi’nin Trablus’taki devlet radyosunda yaptığı konuşmayla iyice berraklaşıyor. Absürd sevenler için içeriği şöyle: Obama, Kaide’nin Bingazi’yi kontrol ettiğini açıklamış. ‘Libya halkı’ BM yaptırımlarını kınıyormuş. Güney Afrikalı bir ‘Kral’, Kaddafi’yi aramış. Devrimci Komiteler, ‘malum gruplara’ mensup teröristlerden halkı koruyacakmış. Son dönemdeki ‘karışıklıkları’ araştırmak ve yabancı haber kuruluşlarının Libya hakkında neden yalan söylediklerini bulmak için bağımsız bir Libya komitesi kurulmuş. Libya halkı, ‘devrimlerini, tarihsel liderliğini ve Kaddafi’nin başarılarını savunmaktan mutluymuş.’ Bingazi’de “11 Eylül’ü yapan insanlar, katliam ve tecavüz furyası estiriyormuş”. Ah evet, ve bir imam, sevgili liderlerini eleştiren bütün diğer imamları ve aynı ‘Büyük Lider’i kınayan tüm yabancı haber kuruluşlarını lanetlemiş... Kaddafi bunları söyledikten sonraysa, ‘Bingazi’deki bir gazeteci’ radyoya bağlanıp, Kaide’nin Libya halkına yönelik vahşetini anlatıyor. (2 Mart 2011)


Kaynak: Radikal