Müşerref ABD'yi terörle savaşta desteklemek bir yana, kendi otoritesini bile koruyamaz hale geldi. Kaide Pakistan'da açıkça kriz çıkarmayı hedefliyor ve Müşerref seçime giderse İslamcılar burada da iktidara gelebilir
Pakistan devlet başkanı olmak ne kadar da zor. Geçen yıllar bu görevin zorluklarını katladı. General Pervez Müşerref gergin bir ipte yürüyor. Hayatı tehlikede. Ülkesi tehlikede. Dört yanında intihar bombacılarının yetiştirildiği bir ülkenin, nükleer tersane düşüncesini kaldırma gücü yoktur. Pakistan Asya dengelerinin önemli bir parçası. Bölgenin iki devi Çin ve Hindistan'a komşu. Nükleer hayaller kuran İslami İran'ın da komşusu. ABD ve NATO güçlerinin, Usame bin Ladin ve Molla Ömer'in estirdiği 'intihar fırtınası'nı kuşatma altına almaya çalıştığı Afganistan'a da komşu.
Müşerref ülkesinin, ABD'nin görevlendirmesi sonrası Sovyet ordusunu kırıp geçiren Afgan mücahitlerinin 'dadısı' olduğunu ve askeri istihbaratının Taliban'ın doğumunu sağladığını hatırlamalı. 11 Eylül saldırıları dünyayı kamplara ayırdı. Müşerref'in yeni dünya savaşındaki konumunu seçmesi gerekiyordu; o zor günlerde 'teröre karşı savaşa' katılma kararı aldı. Müşerref, milyondan fazla öğrencinin okuduğu 13 bin medresenin bulunduğu bir ülkeyi idare ediyor. 70 milyon Pakistanlı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüzde 70'e yaklaşıyor. ABD'yle ortaklık kamuoyu için cazip değil. Klasik ılımlı partileri zayıflatan ordu, İslamcı güçlere boşluğu doldurma fırsatı verdi ve ordudaki bazı çevreler Taliban'la 'balayı'nın gelmesini bekliyor.
Bush yönetimi Müşerref'in 11 Eylül saldırıları sonrasındaki kararına sevindi. Zira, Amerikalılar Pakistan'da paha biçilmez bir müttefik gördü. Fakat yıllar geçtikçe Washington'daki hayal kırıklığı artıyor. Müşerref işbirliğini en alt seviyede sunmakla yetindi; çünkü, otoritesi tükenmeye başladı. Kaide ve Taliban savaşçıları sınır bölgelerindeki aşiretlerin himayesi altında; buralarda planladıkları saldırıları hayata geçiriyorlar. Pakistan ordusu onlara bir gün ateş açıyor, diğer gün onlarla anlaşma imzalıyor. ABD açısından Pakistan'la koalisyonun alternatifi yok. Fakat, askeri yönetimi köktenci akımları sindirebilmek ve hukuk devleti kurabilmek için ideal bir reçete olarak görmek de mümkün değil.
ABD yönetimi Pakistan'da trajedi yaşıyor. Demokrasinin yerleştirilmesine hız verilmesine yönelik baskı, İslamcıların yeniden ortaya çıkacağı uyarısı yapıyor. Filistin'deki Hamas deneyimiyle, Irak'ta Saddam'ın devrilmesi sonrası düzenlenen seçimler incelenmeli. Generalin gerilmiş ip üzerinde yürümeye bırakılması çılgınlık olur. Halihazırdaki ilaç yetersiz; zira, İslam dünyasında zaman demokrasi zamanı değil.
Pakistan Kaide için Irak'tan daha 'kolay'
Kaide'nin Pakistan'da büyük bir kriz planladığı açık. Nükleer Pakistan'da devlet otoritesi zayıflarsa veya ordu çözülürse ABD ne yapacak? Hindistan ne yapacak? Keşmir ne olacak? Hindistan'da demokrasi çerçevesinde Hintlilerle birlikte yaşayan 160 milyon Müslümana ne olacak?
Ilımlı bir Pakistan'daki istikrarın, Körfez'in güvenliğine yarayacağı da unutulmamalı. Demografik gerçekler Kaide'ye Irak'ta başarı imkânı vermezken, örgüt Pakistan'a sürüklenebilir. Pakistan kriz ihtimallerinin ortasında seçime gidiyor. Zira Lal Mescit'tekiler Müşerref'e başka seçenek bırakmadı. Ancak, Müşerref seçime gitmek isteyince intihar eylemleri arttı, İslamcılar öfkeyi kullanmak için harekete geçti. Aşiretlerle yapılan anlaşma iptal edildi. Bu yüzden Pakistan cephesinin gelecek aylarda kötüleşeceği söylenebilir. Müşerref, bedeli ağır da olsa Pakistan'ın istikrarını kurtarmalı.
Kaynak: Radikal