Vaktiyle Deniz Baykal'ın merhum Başbakan Adnan Menderes'in yakasına yapışıp yapışmadığı ateşli tartışma konularından biri olmuştur. Hala da öyledir. Baykal cenahı veya cephesi böyle bir şeyin olmadığında ısrar ederken Demokrat Parti yandaşları veya Adnan Menderes'e meyilli olanlar Menderes'in yakasına yapışan kişinin bizzat Baykal olduğunda kararlılar. İki taraf da iddiasında ısrarlı. Menderes 'in avukatı Talat Asal, Menderes'in yakasına yapışan ismin Deniz Baykal olduğunu teyit etti. Ömer Şahin'in "Görüş Farkı" programına katılan Asal, "O zaman öyle söylendi. Ben de öyle biliyorum. Fakat Baykal hep bunu reddetti. Yakaya yapışmayı reddediyor da orda bulunduğunu reddedemiyor. Nümayişçiler içinde ve nümayişçilerin başında. Ha yakasına yapışmış ha yapışmamış yakasına yapışılmasına tesir edilen heyetin içinde. Niye inkar ediyor anlamadım ben?" diye konuşmuştur. Deniz Baykal, bu konuyla ilgili daha önce yaptığı açıklamalarda Menderes'in yakasına yapışmadığını söylemişti. Bu yakaya yapışma hadisesinde ilginç bir replik var. Bu replikte Adnan Menderes'in yakasına yapışan Baykal ondan ' hürriyet istiyoruz' der. Başbakanın ona cevabı ise tarihe not düşmek kabilindendir :" Bundan daha a'la hürriyet mi olur? Başbakanının yakasına yapışmışsın! Daha ne istiyorsun? " Bu cevap üzerine acaba Baykal yahut onun yerinde olan kişi ne düşünmüştür? Mahcup olmuş mudur? Acaba yaptığından ötürü pişman olmuş ya da utanmış mıdır? Yoksa bildiğinden şaşmamış mıdır? Eğer Başbakan Menderes'in yakasına yapışan Baykal ise kesinlikle pişman olmadığı daha sonraki siyasi çizgisinin istikrarlı bir biçimde devam etmesinden anlaşılıyor.
*
Müslüman Kardeşler'in ikinci kuşağından İsam Aryan'ın da Kahire Üniversitesi Tıp Fakültesinde okurken Sedat'ın üniversite ziyareti sırasında ona çıkış yaptığı ve tartıştığı ifade edilir. Şimdi devranın döndüğü ve sıranın sorgudan sorgulanmaya Müslüman Kardeşlere geldiği ifade edilmektedir. Ya da bittecrübe yaşanmaktadır. Lakin yine son pozisyonda Müslüman Kardeşler iktidarda bile olsalar Nasır pozisyonunda değil Adnan Menderes pozisyonunda oldukları müsellemdir. Şimdi tam devretmeyen iktidarın hesabı Müslüman Kardeşlerden soruluyor. Beşşar Esat'la ilgili olumlu kanaat belirten Muhammed Hasaneyn Heykel, sıra Mürsi'ye geldiğinde acımasız davranıyor ve hakkında olur olmaz şeyler söylüyor. Mürsi'nin devlet başkanlığı forsunu dolduramadığını ve Mısır halkının 30 yıl Mürsi'ye tahammül edemeyeceğini söylüyor. Mısır halkının tahammülünü bilmem ama bu sözleriyle Heykel gibiler tahammül sınırını zorluyorlar. Zira Mürsi'nin 30 yıl Mısır'a hükmedeceği sadece bir faraziyeden ibaret. Bu sözlerin Heykel'in muhayyilesinin dışında gerçekte bir karşılığı bulunmuyor.
*
Kahire'nin mutena semtlerinden ve İstanbul'un Nişantaşı gibi semtlerine tekabül eden Medinetü Nasır'da bir Amerikan lokantasında ailesiyle birlikte yemek yiyen Müslüman Kardeşler Rehberi Muhammed Bedii'ye Baykal tipli bir genç musallat olur ve ağzına geleni söyler. Muhammed Bedii ile Kerim adıl genç karşılaştıklarında Bedii hesap ödemektedir. Ona şöyle seslenir" Burası Amerikan lokantası değil mi? Görüyorum ki, birbirinizin sırtını kaşıyorsunuz! Onların sizi desteklemelerine mukabil siz de onlara kazandırıyorsunuz? Lakin İktidar günleriniz sayılıdır. Rehber iktidarı yıkılsın! Sizi tekrar hapislere göndereceğiz ve belki de darağacını boylayacaksınız!" Bunun üzerine Muhammed Bedii aynen muhatabına Menderes gibi cevap verir :" Rehber rejimi veya iktidarı nerede? Göster bana? " Bununla birlikte lokantadan yürüyen merdivenlerle inerken kafası bozuk ve asabi ihtiyar bir kadınla karşılaşır ve hazımsız kadın içerdeki tartışmayı dışarıya taşır. Gerçekten de yeni iktidar günlerinde ne Mürsi ne de Bedii çekinmeden halkın arasına karışabilmektedir. Ortam giderek gerginleşmektedir. İhab Fethi ve Servet Vehbe gibi görgü şahitlerine göre babasına sataşılmaktan rahatsız olan Muhammed Bedii'nin kızı müteessir olarak gözyaşlarına boğulur.
Tunus'ta da Abdulfettah Moro aynısını Raşid Gannuşi'ye sormuştur: Dışarıda serbest dolaşabiliyor musun? Ardından da bazı şehirleri turlarken Gannuşi sataşmalara maruz kalır.
Mısır'da Mürsi'nin seçilmesinden beri önce fısıltı halinde yayılan bir söylenti alenileşmiştir. Bu Mürsi iktidarına, 'rehber iktidarı' yakıştırmasıdır. Bu benzetme ile birlikte Muhammed Mürsi Ahmedinejad'a ve Muhammed Bedii de Ali Hamaney'e benzetilmiş oluyor. Bu mesele Mürsi iktidarının yumuşak karnını temsil ediyor. Müslüman Kardeşler'in yenilikçi veya liberal kanadından olduğu ifade edilen ve son dönemde cemaatten kopan Muhammed Habib de Hişam Kandil hükümetinin Rehber'in evinde çatıldığını söyler. İrşad Bürosunda kabinenin görüşüldüğünü ve Mürsi'nin Rehber Muhammed Bedii ile konuyu istişare ettiğini ileri sürmüştür. Bu muhaliflerin karinesini delil haline getirmektedir. Bununla birlikte, hükümet hakkında görüşmeler danışma veya istişare boyutunu aştı mı? Burada çift başlılıktan söz edilmektedir. Gerçekten de halkın reyi dışında kapalı bir sistem ve dar bir kadro tarafından rehber seçilen Muhammed Bedii halk tarafından seçilen Muhammed Mürsi'ye hükmediyorsa bunun adı Mısır tarzı velayet-i fakih midir? Değildir. Zira Mısır'da Ezher'in İran'dakine benzer bir rolü yok. Muhammed Bedii ise iyi bir baytardır. Elbette İslam düşüncesine hakimdir. Lakin üzerinde ulema kisvesi bulunmamaktadır. İhvan haddi zatında İslami ama jüritokratik olmayan, sivil bir yapılanmadır. Bu anlamda İran'daki yapıya benzer bir hali yok. Bundan olmalıdır ki, Hamaney'e yakın bazı kesimler Mürsi'den yönetimde İran modelini benimsemesini istemişlerdir. Müslüman Kardeşler yönetimi ne kadar kusurlu olurlarsa olsun, buna mukabil hasımları aleyhinde insafsız bir kampanya yürütüyorlar. Bunun çaresi, sabır mıdır, zaman mıdır bunu da ileriki günler gösterecek.