Yaşadığımız günler, Türkiye"nin en sancılı dönemlerinden biri olarak tarihe geçmeyi fazlasıyla hak ediyor. Ülkenin önde gelen kurumları tarafından yapılan açıklamalarla, adeta bir özgürlükler sınavından geçiyoruz. Hiç kuşku yok ki, ne olursa olsun sorumluluk sahibi olan birçok kesim bu sürecin kişisel hak ve özgürlükler konusunda yıkıcı bir sonla bitmemesi gerektiğini düşünüyor. Elbette bu yönde sarf edilen samimi çabalardan söz etmek de mümkün. Hükümetin yaptığı açıklamalar ve söz konusu süreçle ilgili takındığı tavır bu olumlu beklentileri cesaretlendirme noktasında çok önemli bir duruş olarak kabul edilmeli.
Bu süreçten çıkış yolunu arama konusunda en az sürecin tarafı olan kurumlar kadar, toplumun diğer kesimleri de büyük bir sınavdan geçiyor. Birçok kalem söz konusu kesimlerle ilgili çeşitli yazılar yazdı ve bazı tartışmaların kapısını araladı. Ben de, özellikle 14 Nisan"da gerçekleştirilen mitingle ilgili olarak gözlemlediğim bir noktaya, bugün yaşadığımız süreci de göz önünde bulundurarak değinmek istiyorum.
Henüz Nokta Dergisi"nin ortaya attığı iddialar tartışılıyorken, bu iddialarla ilgili olarak adı geçen kişilerden biri, belki de herkesten daha fazla şikâyetçi oluyor, adının bu tür olaylarla anılmasının kendisini derinden yaraladığını söylüyordu. Bu kişi, özellikle Ege yöresine ait türküleri yorumlamasıyla tanınan sanatçı Tolga Çandar"dı. İddialara göre, Nokta Dergisi"nde adı darbe tartışmalarına karışan bazı askeri yetkililer, yapacakları darbenin sonrasında, radyo ve televizyonlardan Tolga Çandar"ın sesiyle marşlar ve türküler dinleteceklerdi. 12 Eylül 1980 ihtilalinde dönemin sanatçılarından Hasan Mutlucan, yapılan ihtilalin ardından radyolarda kahramanlık türküleri söylemiş ancak yıllar sonra o karanlık dönemin aktörleri eleştirilirken, Hasan Mutlucan da bu eleştirilerden nasibini almıştı. O yıllarda ihtilalin coşkusuyla adı büyük bir sitayişle anılan Mutlucan, geçen yılların ardından toplum ve kamuoyu tarafından hep eleştirildi, yadırgandı ve kınandı. Hatta kendisiyle ilgili küçük düşürücü fıkra ve hikâyeler bile yazıldı.
İşte aynı akıbete uğramaktan korktuğunu söyleyen Tolga Çandar, adının atlatıldığı iddia edilen darbeyle anılmasının kendisini çok üzdüğünü, oysa kendisinin hayatının her döneminde demokrasi, insan hakları ve anayasal düzene iliklerine kadar bağlı olduğunu söylemişti. Kaderin cilvesine bakın ki, tam da bu sözlerinin üzerinden henüz çok zaman geçmemişti ki Tolga Çandar, adı darbe iddialarına karışan o malum kişilerin başını çektiği büyük bir mitinge katılmış ve en az Hasan Mutlucan"ın sesi kadar coşkulu bir sesle kalabalığa marşlar söylemiş, onları cuşa getirmişti. Üstelik bununla da kalmayan Çandar, kalabalığa seslenip "ekranları başında sizleri izleyip öfkelerinden suratları kıpkırmızı kesilen insanların suratlarını görmek isterdim" kabilinden kışkırtıcı, aşağılayıcı ve toplumu kutuplara ayırıcı açıklamalarda bulunmuştu.
Çandar, Hasan Mutlucan"ın 1980 darbesinin ardından seslendirdiği türden marşları büyük bir coşkuyla seslendirirken, benim zihnimden de Çandar"ın içinde bulunduğu trajik durum geçiyordu. Herhalde bir sanatçının başına gelebilecek en kötü şey, adı çeşitli darbe söylentilerine karışmış bir gurubun başını çektiği mitinge katılıp, geniş kitlelerin rahatsız olduğu ve yadırgadığı bu mitingde darbe havasında marşlar ve türküler söylemek olsa gerek. Medyada sıkça yer alan ve anayasal kurumlara karşı, askeri kışkırtan ve devamlı surette göreve çağıran bazı popüler isimlerin arkasına takılıp, Hasan Mutlucan"ın hatıralarını canlandıran Tolga Çandar, bir çok yayın organında dile getirildiği gibi, yıllardır söylediği türkülerle kazandığı duruşunu bir kalemde silip atmıştı.
Tolga Çandar, gerek mitingde söylediği coşkulu marşlar, gerekse yaptığı garip konuşmasıyla uzun süre hafızalardan silinmeyecektir. Yıllardır çeşitli radyo ve televizyonlardan seslendirdiği türkülerle tanınan Tolga Çandar, artık adı darbe söylentileriyle gündeme gelen ve demokrasi karşıtı cephe olarak isimlendirilen bir gurupla birlikte hareket ederek, sözlerinde vurguladığı demokrasi ve özgürlükçü ifadelerden değil, gönlünden geçeni yaparak ortaya koyduğu bu tavırla anılacaktır. Daha da kötüsü, 12 Eylül 1980 ihtilalinin ardından radyolarda Hasan Mutlucan"ın sesinin çınladığı hafızalardan nasıl silinmediyse, özgürlük anlayışının sözde değil özde uygulandığı günler geldiğinde, hafızalarda demokrasi karşıtı cepheyle birlikte, elinde sazı, yüzünde gergin ve kızgın ifadesiyle Tolga Çandar"ın görüntüsü belirecek.