Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih, ülkeden son çıkışını daha güvenli ve saygın biçimde gerçekleştirebilir, ülkesini kaostan ve iç savaştan koruyabilirdi. Özellikle Yemen gençlerinin ayaklanması, barışçı protestoları üç aydan fazla bir süredir muhafaza etti; Yemenlilere silahlarını evde bırakarak dünyayı şaşkına çeviren eşsiz bir olgunluk içinde meydanlara çıkmalarını öngördü. Fakat Salih hileye başvurmayı seçti; maddelerinin çoğunun Körfez ülkeleri heyetiyle birlikte belirlenmesine katılan iktidarın devri anlaşmasını imzalama yönündeki vaatlerinden kaçtı; gençlerin devrimini desteklediği için Yemen’in en büyük kabilesi olan Haşid’in lideri Ahmer’in oğullarıyla iç savaşı tutuşturma planı yaptı. En büyükleri olan Sadık El Ahmer’in evini bombaladı; Yemen sahnesini kabilelerle merkezi hükümet arasındaki bir çekişme şeklinde göstermek, kendisinin gitmesini isteyen ve devrimin barışçıl olmasında ısrar eden Yemenli gençlerin protestolarının üzerini örtmek için, Ahmer’i Sana’daki Husba semtinde kuşatma altına aldı. Fakat görünen o ki Yemen’de kötü niyetler, ülkenin geleceğini belirlemeye başladı. Acaba Libya lideri Muammer Kaddafi bu durumdan ders alır mı?
Salih’ten emir alanlar
Salih, Yemen’i kaos ve güvenlik boşluğu yaşayan fakir bir ülke olarak kaderine terk etti. Devletin dağılması, ordunun birliğinin bozulması, Hutilerin Sada bölgesinde devletin otoritesini ve kurumlarını ele geçirdiği kuzeyde ve Kaide’nin Aden yakınındaki Zencebar kentini ele geçirdiği güneyde, ülkenin eklemlerinin parçalanmasından sonra Yemen, iç savaşa batmak üzere. Bazı ordu komutanları, Kaide’yi iktidarda kalmasını meşrulaştıracak bir korkuluk gibi kullanan Salih’ten emir aldıklarını vurguluyor. Tek umut, gençlerin ayaklanmasının yanında durmak için kendi içinde bölünen ordunun birliğini tekrar kazanabilmesi, Yemen’i iç savaştan ve iktidar üzerindeki muhtemel kabile çekişmelerinden kurtarması. Bu durum, bir mucizeye ihtiyaç duyabilir, ancak mucizenin gerçekleşmesi mümkün. (Mısır gazetesi Ehram, 6 Haziran 2011)
Kaynak: Radikal