Kabil kaybedilmek üzere


Taliban Afganistan'da giderek daha fazla güçleniyor. Terörle savaşın Müslümanlara karşı olduğu algısı değişmezse Batı Kabil'i kaybedecek

Sıkıntı halkası NATO ve Batılı koalisyon açısından genişliyor. Zira Afganistan gibi sonuçları yarı garanti olan eski cepheler gerginleşiyor; Gürcistan'daki yeni cephenin durumu da daha iyi değil. Tiflis'e yakın Rus güçleri, ABD'nin G-8 veya Dünya Ticaret Örgütü üyeliklerini dondurma tehdidini önemsemiyor.
Yeni muhafazakârların ve başkanları George W. Bush'un önceliklerinin başına koydukları teröre karşı savaş, engebeli bir girdaba giriyor. Pakistan'ın eski generali Pervez Müşerref'in alçaltıcı istifası ülkeye öldürücü olmasa da kırıcı bir darbe vurdu.
Teröre karşı savaşta Amerikan politikalarını en fazla savunan Batılı lider olarak eski Britanya başbakanı Tony Blair'ın yerini alan Nicolas Sarkozy, kendi ifadesiyle 'terör yenilgiye uğrayana ve terör örgütleri imha edilene kadar' ülkesinin bu savaştaki sorumluluğunu değiştirmeyecek. Fransa Afganistan'a ek güç gönderme yönündeki Amerikan baskılarına olumlu karşılık vermekte temkinli davranıyordu. Ancak Pentagon NATO ülkeleri destek vermezse yenilginin an meselesi olacağına dair yardım çığlığı attığında Sarkozy, Amerikan ve Britanya güçlerinin kayıplarının arttığı güneydeki Helmand bölgesinden daha güvenli olduğunu düşünerek doğu Afganistan'a 700 Fransız askeri gönderme kararı aldı. Sarkozy bu orta çözüm öncesinde, Fransız güçlerinin kayıplarının azalması, hatta hiç kayıp verilmemesinu umuyordu. 10 Fransız askerinin öldürülmesiyle birlikte, söz konusu değerlendirmenin yanlış olduğu görüldü.
NATO'nun Afganistan'daki sıkıntısı, Afgan halkının Batı'ya duyduğu güvenin azalmasıyla birlikte hassas bir döneme girmeye başladı. Özellikle de bu hafta başlayan büyük Taliban saldırısının süratle Kabil'e yaklaştığını ve koalisyon güçleri saflarında büyük kayıplara yol açarak hızlı sonuç verdiğini dikkate alırsak, söz konusu güven gerilemesi anlaşılabilir. Zira 10 Fransız askeri en sağlam ve güvenli Afgan kenti olduğu düşünülen Kabil kapılarında öldürüldü.
Tarih tekerrür ediyor ve Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai'yi eski başkan Muhammed Necibullah'ın konumuna koydu. Afgan mücahitleri başkenti kuşatmışken Necibullah başkentin çok küçük bir bölümünü idare ediyordu. Taliban aynı yöntemi kullandı ve Kabil'e paralel bölgeleri bütün yönlerden ele geçirdi. Hatta başkentin bazı semtleri,
Kandahar veya Celalabat gibi benzerlerinden daha tehlikeli hale geldi.
Bölgede stratejilerinin eksenini oluşturan Müşerref'in gidişi, Pakistan istihbaratı ISI'nin kendileriyle yeterli işbirliği yapmaması, hatta ABD tarafından dolaylı yolla Taliban ve Kaide'yle işbirliği yapmakla suçlanması ve Pakistan hükümetince yönetilmeyip devlet içinde devlet olması, NATO'nun tutumunu daha da yaralıyor.
Terörle savaş 11 Eylül'e yanıt olarak haklıydı. Fakat Irak kanalıyla İslam'a yönelik bir savaşa, Ortadoğu'daki diktatörlere desteğin sürmesine, Arap-İsrail çekişmesinin çözülmesi ve bağımsız Filistin devletinin kurulması vaatlerinin yerine getirilmesi bağlamında somut ilerleme kaydedilmemesine yol açtığında, Müslümanları alçaltmayı hedefleyen emperyalist bir savaşa dönüştü. Bu nedenle bu savaşın şu anki şekliyle kazanılması imkânsız ve kesin sonucu da başarısızlık. Dolayısıyla en azından kayıpları azaltmak için hızlı bir geri dönüş kaçınılmaz.

 

Kaynak: Radikal