Jeopolitikte ve kimlikte eksen kayması

Türkiye, içinde bulunduğumuz dinamik jeopolitik süreç içinde, birbiri ile ilişkili iki önemli ve ciddi değişikliği birlikte yaşamaktadır. Birinci değişiklik, aksi iddia edilse bile, Türkiye'nin jeopolitik ekseninin Güney istikametine kayması ile ilişkilidir.

Türkiye, Batı ekseni içinde yer alan AB sürecini derin dondurucuya yerleştirmişken ve Doğu eksenini temsil eden Avrasyacıları sindirmişken, iddia edildiği gibi Doğu değil, ABD ile model ortaklık içinde ve ABD'nin içine çekmesi ile Güney jeopolitik eksenine, Akdeniz'den Pakistan-Afganistan'a kadar uzanan Genişletilmiş Ortadoğu eksenine kaymaktadır. Türkiye'nin jeopolitik eksenindeki kayma, yurtiçinde ve dışında kaygılar yaratmakta ve tartışılmaktadır.

Ilımlı İslam kimlliği
Söz konusu coğrafyada ABD'nin yaşamsal çıkarları ve ciddi stratejik soruları vardır. ABD'nin bu jeopolitik eksen içinde kullanabileceği yumuşak ve sert gücü tahditlidir. Avrupa'dan yeterli destek sağlayamayan ABD, bu coğrafyada, model ortağı olarak benimsediği Türkiye'nin yumuşak ve sert güç yetenekleri ile kendi güç yetersizliklerini telafi etmesini, İslamın ve demokrasinin birlikte yaşayabileceğini kanıtlayan 'ılımlı İslam' kimliği ile de İslam ülkelerine modellik yapmasını arzu etmektedir.

İkinci değişiklik  işte bu model ortaklık ile hız kazanan kimlikteki eksen kayması ile ilişkilidir. Bu anlamdaki eksen kayması, Soğuk Savaş döneminde Türkiye'nin laik-demokratik kimliğine değer veren ABD'nin içinde bulunduğumuz süreçte, Türkiye'yi ılımlı İslam modeline dönüştürme çabalarının, Türkiye'yi yönetenlerin yeni Osmanılıcı-İslamcı kimlik arayışları ile model ortaklık içinde örtüşmesi ile öne çıkmaktadır.

Bir başka ifade ile ABD, içinde bulunduğumuz dinamik süreç içinde, Geniş Ortadoğu coğrafyasındaki İslam ülkelerine ılımlı İslam kimliği ile model oluşturacak Türkiye'nin sert ve yumuşak gücüne ihtiyaç duymakta ve bu coğrafyada model ortaklık içinde, kendi güç yetersizliğini bu yöntemle telafi etmek isterken, Türkiye'nin yeni kimliği ile geniş Ortadoğu coğrafyasındaki jeopolitik arzularına da yol vermektedir.

Türkiye'yi küresel bir aktör olarak kabul eden ve Türkiye'nin çok boyutlu dış politika uyguladığını iddia eden Ahmet Davutoğlu'nun 'Stratejik Derinlik' adlı kitabında geliştirdiği jeopolitik vizyon günümüzde Türkiye'nin dış politikasına rehberlik yapmaktadır.

Davutoğlu'nun şifreleri
Ahmet Davutoğlu'nun ifadesi ile ABD ile Türkiye'nin çıkarları geniş bir coğrafya alanında örtüşmektedir ve küresel bir aktör olmak isteyen Türkiye'nin ABD gibi küresel bir gücün ağırlığına ihtiyacı vardır.
Söz konusu kitap, Ahmet Davutoğlu'nun Türkiye'nin ekseni değiştirilmek istenen kimliği ile ilgili düşünceleri hakkında şifreleri de sunmaktadır:

* 'Türkiye'de siyasi kültür, taşıdığı dinamik karakterle Batı Avrupa ve Amerika toplumlarının siyasi kültürlerinden önemli ölçüde ayrılmaktadır.'(Stratejik Derinlik, sayfa:80)

* 'Türkiye'yi bu farklı eksene oturtan ve özgün bir siyasi kültür dinamizmini doğuran temel fark nereden kaynaklanmaktadır? Bu temel farkı Türkiye'nin zaman ve mekanla ilgili iki sabit değişkeninde, yani tarihinde ve coğrafyasında aramak gerekmektedir.Bu iki sabit değişkenin siyasi yapı üzerindeki etkileri ve uluslararası ilişkiler içinde kazandıkları yeni anlamlar, bu değişkenlerin psikolojik ve sosyolojik faktörleri de devreye sokan bir dinamizme kaynaklık etmesini sağlamaktadır' (age, sayfa:80-81)

* Türk toplumu gerçekten böyle bir köprü rolünü yeni bir medeniyet açılımına döndürebilecekse öncelikle kendi kimliğini, psikolojisini ve siyasi kültürünü yeniden inşa etmek zorundadır.'(age, sayfa:92)

* 'Türkiye artık içine kapalı bir sistem oluşturarak dünya siyasi coğrafyasının sıradan bir birimi şeklinde varlığını idame şansına sahip değildir.Ya bu  stratejik yönelişin getireceği çetin güçlükleri göze alarak dinamik bir medeniyet ekseni oluşturma çabasına girişecektir ya da başkaları tarafından oluşturulmuş bir medeniyet ekseninin edilgen-çevre unsuru olarak bütün şahsiyet ve itibarını yitirecektir.' (age, sayfa:93)

* 'Toplumsal aidiyet hissinin güçlü bir tarihi ve sosyo-kültürel temele oturtulması ve bu aidiyetten beslenen bir fikir özgürlüğü ortamının oluşması böylesi zengin bir stratejik düşünce atmosferininin oluşmasının asgari şartıdır.' (age, sayfa:93

* 'Tarihi birikim bir toplumun zaman boyutu içinde konumunu belirleyen temel unsurdur. Bu nedenledir ki, tarihi birikim bir siyasi irade tarafından yeniden yorumlanabilir ve stratejik planlamada yeni bir eksene oturtulabilir..'(age, sayfa:65)

Görüleceği gibi Ahmet Davutoğlu, Türk siyasi kültürünün Batı siyasi kültüründen farklı olduğunu beyan etmekte, Türkiyenin uluslararası ilişkilerdeki konumunu belirleyen temel unsurların coğrafya ile Yeni Osmalıcılığa yön gösteren tarih faktörü olduğunu düşünmekte, tarihin stratejik amaçlar için yeniden yorumlanabileceğine inanmakta, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerde güçlü bir aktör olabilmesi için yeni bir medeniyet inşa etmesinin şart olduğunu, bunun ise Türk toplumunun dolayısı ile de Türkiye'nin yeni bir kimlik inşa etmesi ile mümkün olabileceğini vurgulamakta, toplumsal aidiyeti, açıkça söylemese bile tarihe (yeni Osmanlıcılık) ve sosyo-kültürel değerlere  (İslamcılık) dayandırmakta; özetle, Türkiye'nin kimliğini değiştirerek ve Türkiye'yi yeni Osmanlıcı-İslamcı kimliğe dönüştürerek uluslararası alanda etkin bir aktör yapmaya çalışmaktadır.

Türkiye'nin Yeni Osmanlıcı-İslamcı kimliği ile ana jeopolitik ekseni, ise diğer eksenlerde tali hareketler olsa bile, doğal olarak Güney ekseni yani Ortadoğu olmaktadır.

Zaman içinde, TSK'yı hedef alan yıpratma kampanyasının, Türkiye'nin kimlikteki eksen kaymasına karşı en güçlü direnç yeteneğine sahip olan bu kurumu etkisezleştirme amacı güttüğü anlaşılacaktır.

Nejat Eslen: Emekli tuğgeneral

Kaynak: Radikal