İtalya faşizmin gölgesinden kurtulamıyor

Mussolini'nin mirasçısı Ulusal İttifak'la birleşen ve siyasi tabanını faşist temeller üzerine inşa eden Berlusconi'nin G-20 zirvesinde yer alacak olması şoke edici.

Silvio Berlusconi'nin İtalyan başbakanı olarak merkezi hedefi uzun süredir bariz. Berlusconi, 1993'te eşzamanlı yaşanan sağda hükümet yolsuzluğu skandalının ve solda İtalyan komünizminin çöküşünün yarattığı boşluğa adım atmasından beri siyasi kariyerini ve gücünü, kendisini ve medya imparatorluğunu kanundan korumak için kullandı.

Sadece İtalyan medya sektöründeki zaten güçlü olan hâkimiyetini (halihazırda bu sektörün yaklaşık yarısına sahip) pekiştirmekle kalmayıp, yargıdan muaf olmasını garantileyen yasayı da çıkardı. Yasanın anayasaya aykırı olduğuna hükmedilmesi üzerine yılmayan Berlusconi yeniden seçilmesinin ardından yasayı başka bir kılıfta yeniden gündeme getirdi ve kanunlaşmasını sağladı.

Bu başarısını bir parça kendi arsızlığına ve muhaliflerinin derinleşen zayıflığına borçlu. Bilhassa sol etkili muhalefet ortaya koyamadı. Hal böyleyken Berlusconi, yeni Özgür Halk blokunu yaratmak üzere kendi Forza İtalya partisiyle doğrudan Benito Mussolini'nin faşist geleneğinden türeyen Ulusal İttifak'la (Allianza Nazionale- AN) birleştirme sürecini dün tamamladı ve bunun İtalyan sosyal hayatı üzerindeki etkisi popülist kodamanın şimdiye dek yaptıklarından çok daha kalıcı olabilir.

Savaş sonrası Almanya'dan farklı olarak, savaş sonrası İtalya faşist mirasıyla tam anlamıyla yüzleşmedi. Sonuç olarak Almanya'da neofaşizm ciddi anlamda yeniden yüzeye çıkma imkânı bulamazken, İtalya'da ülkenin sözde anti-faşist halk kültürüne rağmen önemli devamlılıklar (Mussolini'den miras kanunlar ve yetkililer, adı değiştirilen Faşist partinin savaş sonrasında yeniden doğumu) söz konusu. Bu devamlılıklar şimdi daha da güçlü hale geldi. İtalya için utanç günü.

Fakat  AN 60 yılda uzun bir yol kat etti. Lideri Gianfranco Fini partisini merkeze yönlendirdi. Berlusconi'nin müttefiki olarak 15 yıldan fazla çalıştı. İslam'la diyalogdan bahsediyor, antisemitizmi kınıyor ve çok etnili bir İtalya'yı savunuyor. Bunların, Berlusconi'nin Çingeneler ve göçmen karşıtı kampanyaları ve 'soft' ırkçılığa düşkünlüğüyle örtüşmesi zor.

Uzak liberal kökenlerine karşın İtalya tarihsel olarak sağcı bir ülke. Yine de bu hafta Londra ekonomi zirvesinde buluşacak 20 başbakan arasında siyasi tabanını faşistlerce kurulan temeller üzerine inşa eden ve sağın nesiller boyu iktidarda kalmasının muhtemel olduğunu savunan birinin yer alacak olması, şok edici bir düşünce. (Başyazı, 30 Mart 2009)

Kaynak: Radikal