İsviçre'de bağnazlık kazandı

Juan Cole

Swissinfo, İsviçre'de Pazartesi günü yayınlanan manşetleri inceleyerek basının Pazar günü yapılan referandum sonuçlarını kınadığını ve dehşete düştüğünü tespit etmiş. Editörler İsviçre imajının kaçınılmaz bir şekilde kirlenişi karşısında düştükleri dehşeti ifade ederek sonuçları hakkında üzüntü duyuyorlar. Boykot, müeyyide gündeme gelecek mi? Temyiz için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidilir mi?

Yeni muhafazakların/neoconların ve dile getirme cür'etine sahip olmaksızın "beyaz kültürü" diğer tüm dünya medeniyetlerine üstündür ve hâkimiyet tesis etmek yahut ötekileri süpürüp yok etmek hakkıdır diye düşünen bizim aşırı sağımızın Alplerde bağnazlığın patlak verişini mazur gören argümanlar ileri sürmesini bekleyebilirim artık.

İlki, Beyaz, Hıristiyan Avrupalıların yabancı ve Avrupa dışı bir din bağlıları tarafından bataklığa çekilecekleri korkusu duymaları çok tabiîdir.

İsviçre nüfusunun yüzde 5'nin müslüman olduğu söyleniyor; bu yüzde yeni bir olgudur ve de bazılarını rahatsız etmektedir. Fakat İslam, Avrupa için yeni değildir. Bugün İspanya denilen yerin bazı kesimleri 700 yıl boyunca müslümandı ve bugün AB dediğimizin doğudaki uzantıları asırlarca müslümanlar tarafından idâre edilmişti ve kaydadeğer bir müslüman nüfusu vardı. Kurtuba ve Sarajevo, Asya'da yahut Latin Amerika'da değil. İslam medeniyetinin sinesinde yeşermiş şehirlerdir.

Kurtuba, Ortaçağ'da şöyle tanımlanmıştır: "Kurtuba asırlarca Avrupa'nın mücevheriydi, Kuzey'den gelen ziyaretçilerin gözlerini kamaştırırdı. Ziyaretçiler kendilerine olağanüstü genel bir refah olarak görünen şeye hayret ederek bakıyorlardı; bir kimse kesintisiz bir şekilde uzayıp giden binaların yanısıra caddelerdeki lambalar sayesinde 10 mil yürüyebilirdi. Şehir'de 200.000 hanenin, 600 câminin ve 900 hamamın olduğu söylenmektedir. Arap mühendisler Guadalquivir nehri üzerine her biri elli karış eninde 17 kemerli taş köprü inşa etmişlerdi. I. Abdurrahman'ın ilk taahhüdü, Kurtuba'daki evleri, bahçeleri, fıskiye ve hamamları bolca taze suya kavuşturan bir su kemeriydi."

Eğer İsviçreliler İslam'ın Avrupa'ya yabancı olduğunu düşünüyorlarsa o halde şu an mevcut olan Avrupa değil de hayli küçük bir Avrupa düşünüyorlar demektir. Banja Luca'daki Arnaudija Câmii'nin inşa tarihi 1.400 yılına gider; 1990'larda Yugoslavya'nın parçalanmasına eşlik eden sivil savaş sırasında fanatikler tarafından yıkılmıştı.

Müslümanlar Avrupa'ya Miladi 700'lerde fatihler olarak geldiler. Hıristiyanlığa Avrupa'da ayrıcalıklı yer veren gelişme, bir imparatorun din değiştirmesiydi ve o vakitler Hıristiyanlık kıta üzerinde küçük bir azınlıktı. Şarlman, Elbe'ye kadar Alman kavmine Hıristiyanlığı dayattı. Söz konusu olan Avrupa Hıristiyanlığı ve Avrupa İslam'ı olduğunda, sıradan insanlar arasında gezginci vaizlerden veya güzel ilahilerden etkilenip din değiştirmeye razı pek çok insan vardı.

Başkaları müslümanların aralarında yaşayan Hıristiyanlara din özgürlüğü vermediklerini iddia edecekler. Herşeyden evvel, 1.5 milyar müslümanın yaşadığı ülkelere baktığımızda, bu iddia doğru değildir. Sayısı yaklaşık 60'ı bulan müslüman çoğunluklu devletlerin arasında yalnızca tek bir devlet kilise inşasını yasaklamaktadır: S.Arabistan. İsviçre hakikaten S.Arabistan gibi olmayı mı istiyor?

Buyurun size Suriye'deki Hıristiyanların durumunun Batılı Hıristiyan gözüyle târifi: "Suriye'de, S.Arabistan hâriç Ortadoğu'daki diğer tüm Arap devletlerinde olduğu üzere, din özgürlüğü kanunlarla teminat altında alınmıştır....Suriye'de ve bölgedeki çeşitli devletlerde Hıristiyan kiliselerine ücretsiz su ve elektrik verildiğini, çeşitli vergi türlerinden muaf olduklarını ve yeni kilise inşası yahut mevcut olanları tâmir için izin isteyebildiklerine de (Suriye'de arsalar devlet tarafından verilmektedir) işaret etmeliyiz. Şu da kaydedilmeli ki Suriye'de ve diğer ülkelerde Meclis'te ve hükümette Hıristiyanlar bulunmaktadır ve bazen sabit sayıda sandalye verilmektedir (Lübnan ve Ürdün'de olduğu gibi) Son olarak, 18 Haziran 2006 tarihinde, Suriye'deki çeşitli kiliselere, Papa II. John Paul tarafından ilan edilen Doğu Kiliseleri Kanunları'nı harfi harfine ve bile bile tekrarlayan yeni bir kişisel statünün tanındığını kaydetmeliyiz."

Müslümanların çoğunlukta olduğu Suriye'de devlet Hıristiyanlara kilise inşa etmeleri için toprak bahşetmekte ve bunun yanında, ücretsiz su ve elektrik sağlamaktadır. Hıristiyanlar kişilik statülerini belirleyen ve doğrudan Vatikan kaynaklı kendi kanunlarına sahipler (Hıristiyanlar Ortadoğu'da devletin desteklediği kendi kanunlarına sahip olduğundan dolayı Batı'daki müslümanlar kendi kanunlarına sahip olmamalarına şaşırıp kalmaktadırlar). Hıristiyanlar din özgürlüğüne sahip her ne kadar başkalarını kendi dinlerine çevirme teşebbüslerine karşı bir hassasiyet varsa da (İsrail dâhil Ortadoğu'daki diğer ülkelerde de olduğu gibi). Ve Hıristiyanlar yasama organında temsil ediliyorlar. Peki, nüfusunun yüzde 5'i müslüman olan İsviçre'nin parlamentosunda kaç tane müslüman üye var?

Mısır'da bazı din adamalarının kilise inşasının günah olduğu yönünde fetva verdiği yahut kanaat açıkladığı da ileri sürülecek ve Yukarı Mısır'da Hıristiyanlara saldırıldığı şeklinde bir savunma yapılacak. Bu argümanlar safsatadır. Mısır kırsalındaki bazı müslüman fanatiklerin davranışlarını İsviçre Cumhuriyeti'nin idealleri ve kanunlarıyla kıyaslayamazsınız. Mısır kanunlarına ve politikalarına bakmamız gerekir.

Sünniliğin önde gelen merkezlerinden Ezher Üniversitesi Şeyhi, Mısır'da yayınlanan Youm el Saba'a gazetesinde belirtildiğine göre müslümanların kilise inşası için gönüllü bağışlar yapabileceklerini söyledi ve kiliselerin "ibadet ve hoşgörü" evi olduğuna işaret etti. Kilise inşasının günah olduğunu söyleyen köktenci müslümanları kınadı. Ve Mısır'da pek çok kilise vardır ki bunların arasında Cenevre'de...yaşadığını sandığım John Calvin'in izinden giden Presbiteryan Kilisedi'de var. Nüfusun yüzde 6'sı Hıristiyandır.

Müslümanların insan hakları ideallerine eksik bağlılıklarından kalkışla İsviçre'yi mazur görmedeki sorunlardan biri de iki yanlışın bir doğru etmemesidir. İleri sürdükleri argüman bu nevi bir şeyse, bağnaz Sağ, anaokulu öğretmenlerinin mânevi ufkuna bile sahip değiller demektir. İnsan Hakları Bildirgesi, Pakistan'ın da katılımıyla şekillendirildi ki müslüman bir ülkedir. Çağdaş küresel haklar rejimine tüm ülkeler eksik bağlılık sergilemektedirler. Şayet İsviçre geri adım atacakdıysa, mutlak manada atmıştır. Başkaları Bildirge'ye uygun yaşamadı diye küresel insan haklarının ona "tamamdır" demesini sağlamak işimize yaramaz.

S.Arabistan gibi Vahhabi olan bir diğer devlet Katar'dır ve Hıristiyan kiliselerinin inşasına izin vermektedir. Ama çan kulesine ve çan'a müsaade edilmiyor. İsviçre'nin politikasına ayna tutan işte bu politikadır. Asırlarca medeniyet ve aydınlanma derdine düşen İsviçre, sadece yüzyıl önce halkın çoğunluğu bedevi olan Körfez'deki küçük Vahhabi ülkesinin sergilediği hoşgörü seviyesine ulaşmıştır.

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı