Hoşunuza gitmeyen bir siyasal manzara ile karşı karşıya kaldığınızda, yapabileceğiniz şeylerden bir tanesi hayal kurmaktır. Mesela, İsveç'in de Büyük Britanya'da olduğu gibi büyük partileri kollayan bir seçim sistemine sahip olduğunu düşünün bir an...
Bu tür hayalleri Sosyal Demokratlar, kendileri ülkeyi domine ettikleri dönemlerde kurarlardı, fakat bununla birlikte diğer küçük partileri görmezden gelebilecek derecede bir güce de çok nadiren sahiptiler. Siyasi cephenin diğer tarafında ise Moderatlar, (İsveç'teki neo-liberal parti) seçim sistemindeki bir değişimin burjuvazi arasındaki bölünmeyi sona erdirebileceği fantazisini kurmakla meşgul.
Moderatların bu fantazisinin bir versiyonu, bütün burjuva partilerinin seçimlere ortak bir isim altında girmeleri fikrini öngörüyor. Mesela, bir önceki müsteşar Krister Thelin ve milletvekili Maria Abrahamsson 26 Kasım'daki yazılarında, "Birliğin"[1] seçimlere "Seçim Çoğunluğu" adı ile girmesini önerdiler. Pratikte ise bu şu demek: kendileri farklı listelere sahip burjuva partileri dört ayrı parti olmaya devam edecekler, fakat "Birliği" temsil eden bütün adayların seçilmesi durumunda, % 4'lük seçim barajı by-pass edilebilecek. Bu da şu anlama geliyor ki, artık burjuva partileri, Birliğin diğer üyeleri olan Hıristiyan Demokratların veya Merkez Partinin meclis dışında kalması endişesini taşımayacaklar.[2]
Böyle bir şey olmayacak, zira bu yönde devam etme fikrini dört partinin hepsi paylaşmıyor. Fakat en kötüsü bu değil. En kötüsü, bu düşünce deneyini tasarlayanların aslında hem Birliğe, hem de seçmene saygı göstermediğini ortaya çıkması.
Her ne kadar dört parti birbirine yaklaşsa da, insanlar hâlâ aradaki farklılıkların önemli olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla, eğer bu yeni düzenleme aslında birleşme gibi bir durumu öngörüyorsa, o zaman daha önceden bu dört partiden birine oy vermiş birinin, bu yeni kombinasyona oy vermek istemeyebileceğini gözönünde bulundurmak gerekiyor.
Fakat diğer taraftan, eğer seçmene, bu ortak parti ismi önerisinin aslında pek de bir anlamı olmayacağı mesajı verilirse, o zaman da başka tür bir seçmen isyanı ortaya çıkabilir. Buna göre, bu yeni düzenleme çok uğraştırıcı ve aynı zamanda oyunun kurallarını ihlal eden bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Birliğin seçim tartışmasını başlatması için zamanlaması gerçekten çok kötü. Şu anda İsveç Demokratlarının aniden bir düşüş yaşayacaklarını öngören hiçbir gösterge yok. Dolayısıyla gerçek sorun, burjuva partilerinin birbirlerine nasıl daha sıkı bir şekilde bağlanacakları değil, sağ ve sol bloktaki partilerin birlikte nasıl bir sorumluluk alabileceği. Ülkenin ihtiyacı olan, iş yapabilecek bir hükümet.
[1] İsveç'te seçimlere sağ ve sol partiler kendi aralarında kurdukları bloklar ile giriyorlar. Sağ partilerin oluşturduğu bloğa "Birlik" (İsveççesi, Alliansen) denirken, sol partilerin oluşturduğu bloğa ise "Yeşil-Kırmızı" (İsveççesi, Röd-Gröna) deniyor. Sağ blokta dört parti yer alıyor. Bunlar: Moderatlar, Merkez Parti, Hıristiyan Demokratlar ve Liberal Parti. Sol blokta ise üç parti yer alıyor. Bunlar ise: Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Sol Parti. Bu yedi parti dışında İsveç meclisinde bir de İsveç Demokratları olarak bilinen yabancı-karşıtı parti yer alıyor, fakat onlar herhangi bir gruba dahil değiller.
[2] 2010 seçimlerinde Hıristiyan Demokratlar % 5.6, Merkez Parti ise % 6.5 oranın oy alabilmişlerdi. Fakat seçimlerden sonra oy oranları giderek düşmeye başladı ve son kamuoyu yoklamalarına göre Hıristiyan Demokratların oyu % 3.8 iken, Merkez Partinin oyu % 4.2. Birliğin diğer üyesi Liberal Partinin oyları da %. 5.3'e düşmüş durumda. Liberal Parti 2010 seçimlerinde % 7 civarında bir oy almıştı. Sağ bloğun oylarında düşüş yaşanırken, yabancı ve göçmen karşıtı politikaları savunan İsveç Demokratlarının yükselişi devam ediyor.
Dünya Bülteni için tercüme eden: Feyzullah Yılmaz