İletişim teknolojisinin bu kadar geliştiği bir çağda özel mahremiyetin, devlet sırrının, askeri istihbaratın tümüyle gizli kalamayacağını kestirebiliyoruz. İstihbarat faaliyetlerinin sofistike yöntem ve ileri teknolojiler sayesinde artık birey olarak da insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar denetim altındayız. 'Özgürlüğümüz' denetlenebilme kapasitemize bağlı! Devlet ne kadar sofistike istihbarat yöntemleri geliştirebildiyse o kadar özgür hissetmemize izin veriyor. Geleneksel devlet mekanizması bu denetimi ilkel yöntemlerle uyguladığı için daha hissedilir, daha baskıcı, kaba bir şiddet içeren yöntemlerle denetimini kuruyor.
Bilginin sızdırılmamasından, mutlak gizlilikten iletişim çağında söz etmek nerdeyse imkansız. Ancak hiç bir teknolojinin kullanılmadığı, yüz yüze iletişimle teknolojik denetimden bir parça uzak kalma imkanı mümkün.
Bu durum bireylerin özel hayatı için geçerli olduğu gibi devletlerin sahip olduğu stratejik bilgi, sırlar için de geçerli. Teknolojisi en fazla gelişmiş olan daha düşük teknolojiye sahip olan entiteyi denetleme, izleme imkanına sahip oluyor. Bundan kaçış ne kadar mümkün? Belli iletişim ve yazılım alanlarında kimseyle paylaşılmayan stratejik teknoloji geliştirmeyi denemek belli alanlarda işe yarayabilir. Mesela İsrail, Almanya'nın bilgisayar yazılımı ve dijital teknolojide başvurduğu yöntem buna örnek.
Bu denli acımasız devletler oyununda ittifakların, dostlukların kanatları altına sığınmak siyasetin, uluslararası çıkar çatışmalarının insafına ülkenizi terk etmek olacaktır. Son günlerde hem içerde hem dışarda Türkiye'ye yönelik dinlenme operasyonları sadece teknolojinin kaçınılmaz sonucuna indirgenmeyecek bir siyasi aklın gerekliliğine işaret ediyor.
Almanya'dan sonra ABD istihbaratı NSA ve İngiltere istihbaratının da Türkiye'yi dinlediğinin ortaya çıkması bir casusluk öyküsünden çok fazlasını hatırlatıyor. Burada tuhaf olan husus Amerika'nın bir yandan Türkiye'yi dinlerken bir yandan da ortak izleme faaliyeti gerçekleştirmesi...
Alman Der Spiegel dergisi, NSA eski çalışanı Edward Snowden'ın sızdırdığı gizli belgelerde çok şaşırtıcı olmasa da düşündürücü yanlar yok değil. Her şeyden önce bu belgelerin neden şimdi ve neden bu kısımlarının paylaşıldığı sorusu mutlaka aklımızın bir köşesinde yer etmeli. İkinci husus ise istihbarat faaliyetlerinde hangi alanlarla daha çok ilgilenildiği konusudur. Zira dinleyenin stratejik, ekonomik hatta ideolojik ilgileri, öncelikleri hakkında fikir edinme, ip uçları yakalama imkanı verirken diğer tarafta dinlenmeye muhatap olan ülkenin özgül ağırlığını da ölçebiliyorsunuz.
Mesela sızdırılan belgelere göre Türkiye hangi alanlarda izlenmiş? İngiltere neden enerji konularıyla ilgilenerek, enerji bakanlığını takibe almış, Amerika neden diplomatik misyonları dinlemiş?
Oysa bu sızıntılardan da bir kez daha teyit edildiği gibi Amerikan istihbaratı NSA'nın resmi irtibat ofisi olan SUSLAT'ın Ankara'da faaliyet gösterdiği biliniyor. Bir zamanlar Türk istihbaratından belli birimlerin maaşının bile Amerika tarafından verildiği düzeyde gizli saklının olmadığı devirler hatırlanacak olursa bu durum hafif kalıyor. Dahası MOSSAD'la istihbarat düzeyinde stratejik ilişkilerin ne zamana kadar sürdüğü hatırlanacak olursa en iyi gizliliğin herhalde yabancı istihbarata açık olmaktan geçtiği gibi ironik bir durum söz konusu.
İstihbarat stratejisi açısında daha somut olay; Amerika'nın PKK ile mücadele konusunda anlık istihbarat desteği verirken aynı zamanda Türkiye'yi de izlemiş olması. PKK konusundaki destek ve istihbarat paylaşımı nasıl ABD desteği ve dostluğundan emin olmamızı gerektirmiyorsa bunu siyasi ve uluslararası stratejik hesaplar perspektifinden de okunmayı zorunlu kılıyor.
Mikro istihbarat alanında devletler oyununun bu kadar ahlak ve ilkeden yoksun olduğunu az çok siyaset ve hayat tecrübesi olanlar bilebilir. Makro stratejilerde aynı durumun geçerli olabileceğini anlamak büyük devlet adamı olmayı gerektirmiyor.
Türkiye'nin batı ittifakı içinde NATO üyesi olması, ABD ile özel ilişkiler ve bölgesel çıkarlarının ortak olması hatta Türkiye'ye bölgesel rol biçilmesi bile bu makro stratejinin ikiyüzlülüğünü izole etmiyor.
Yakın döneme bakalım; Ortadoğu'da Türkiye'ye kurucu rol biçen, önünü açan Amerika'nın aynı konsept devam derken bizzat önüne tuzaklar kurduğuna da şahidiz. Ortadoğu'da rol model olarak adeta öne itilmek Türkiye'nin bölgesel politikalarda nasıl tuzağa düşürüldüğünü görmek için acı tecrübeler yaşamaya gerek yok. <<<DEVAMI>>>