Nükleer silahlar söz konusu olduğunda Koreliler, İsraillilerden niçin daha cesur?
Kuzey Kore'nin son nükleer testi 2006'da yaptığı testten çok daha büyüktü ve Güney Kore'de paniğe yol açmadı. Kuzey Kore, patlamadan sadece birkaç saat sonra kısa menzilli bir füze denemesi yaptığında bile – ki Güney Kore'nin nükleer saldırıya açık olduğunun altını çizmek demekti – Güney Koreliler her zamanki gibi devam ettiler işlerine. Kimse tehlike var diye ülkeden tüymeye kalkışmadı.
İsrail'den ne kadar da farklılar. Tel Aviv Üniversitesi İran Çalışmaları Merkezi'nin düzenlediği bir kamuoyu yoklaması, İsrail'in yedi milyonluk nüfusunun neredeyse yüzde 25'inin, İran nükleer silahlara sahip olduğunda ülkeyi terk edebileceklerini ortaya çıkardı.
İsrailin liderleri ülkenin bekâsına yönelik "varoluşsal tehditten" dem vuruyor ve İran'ın bombayı geliştirmenin arefesinde olduğuna dair neredeyse günlük olarak uyarıda bulunuyorlar.
Kuzey Kore - Güney Kore ilişkileriyle İsrail-İran ilişkileri arasında bazı farklılıklar var fakat muammayı derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor. İki Kore gerçekte savaştılar ve milyonlarca insan öldü; iki ülkenin askerleri takviye edilmiş ateşkes hattında birbirleriyle karşı karşıyalar. Sınır boyunca yahut Kore Yarımadasını çevreleyen denizde neredeyse her yıl şiddet olayları yaşanıyor.
İsrail ve İran ise tam aksine hiçbir zaman savaşmadılar ve ortak bir sınırları bile yok. İran, nükleer silahlara sahip değil ve böyle bir niyeti olduğunu da inkar ediyor. İran'ın İsraili bir savaşla tehdit etmişliği de yok.
İran'ın şimdiki Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad İsrail devletinin haritadan silinmesi gerektiğini söylemişliği vardır; böylece müslüman bir ülkenin boş bir hissiyatı dile getiren 20'nci lideri olmuş oldu. Bununla birlikte o işi İran'ın çıkarması gerektiğini asla söylemedi; İsraile saldıracak durumda olduğunu da söylemedi. İran'ın dış politikası ve silahlı kuvvetleri, dini lider Ali Hamaney'in kontrolündedir.
Ali Hamaney, 20 yıllık görevi boyunca hiçbir savaşa iştirak etmediği gibi Ahmedinejad'ın heyecanlı sözlerine benzer bir kelam etmişliği de yoktur.
Oysa Kuzey Kore, Güneye karşı savaş ilan etmek için bazı bahaneler buluyor ve eli kulağında bir tehlike söz konusu.
O halde İsrailliler İran tehdidine karşı niçin histerik bir tavır takınıyorlar da Güney Koreliler, Kuzey'den gelen tehditi soğukkanlılıkla karşılıyorlar?
Durum gittikçe acayipleşiyor aslında.
İsrail ve Güney Kore, her ikisi de ABD'nin güvenlik garantisi altında, son tahlilde nükleer caydırıcılıkta işin içinde. Fakat Güney Kore'nin tek bir nükleer silahı yok, edinme arzusu da yok; İsrail ise yüzlercesine sahip.
İlk saldırının düzenlenmesinden sonra her bir İran şehrini yok edebileceği yeterli sayıda nükleer silaha ve fırlatma sistemlerine sahip oysa.
İsrailliler Koreliler kadar zeki, o halde gözün gördüğünden ziyade görmediği bir şeyler de söz konusu demek ki.
Her ne kadar İsrail kamuoyu "çılgın mollalar" efsânesine inanmak için teşvik ediliyorlarsa da aslında İsrailli liderler, Müslüman liderlerin katil ruhlu ve/veya intihara meyilli manyaklar olmadıklarını gâyet iyi bilirler. İsrail ve Güney Kore'nin tepkileri arasındaki farklılığı açıklayan sahici stratejik bir farklılık olmalı.
Evet olmalı, ve var. İsrail nükleer silahlara sahip, Güney Koreliler ise sahip değil ve farklılık burada yatıyor.
Güney Koreliler ABD'nin nükleer caydırıcılığına güveniyorlar, hiçbir seçenekleri yok. İsrail ise kendi caydırıcılığa güveniyor ve yedeğinde keyfini çıkardığı ABD caydırıcılığı da var – ancak elde etmeye çalışacakları başka şeyler de var.
İsrail nükleer silahları, İsraile karşı bir nükleer saldırıyı caydırmaktan ibaret bir iş görmüyor. Bu amaca hizmet ettikleri çok açık fakat aynı zamanda İsraile "genişletilmiş" bir caydırıcılık da sunuyor; yani nükleer silah kullanma tehdidiyle pek çok şeyin önüne geçebilme kabiliyeti veriyor.
Bu şeyler arasında İsraile karşı konvansiyonel bir saldırı da var ama Arap dünyasındaki diğer teknik ve askeri gelişmeleri caydırmaya kadar genişleyebilir de.
İsrail, caydırma doktrinine uygun bir şekilde, nükleer silah kullanma tehdidiyle caydırmayı hedeflediği şeylerin bir listesini hiçbir zaman yayınlamadı ancak Arap hükümetleri böyle bir listenin mevcudiyetinin tam olarak farkındalar.
İsrail'in tüm askeri ve siyasi liderleri, ülkelerinin 40 yıldır bölgede sahip olduğu nükleer silah tekelini muazzam bir stratejik varlık olarak görüyorlar.
Her hangi bir Arap devleti İsrail topraklarına tek bir nükleer füze fırlatabilecek olsa, bu stratejik varlık bir gecede buharlaşıp gidecektir.
O halde İsrail, ilk vuruşu yapmaktan da caydırılmalıdır, kesin ve yıkıcı bir mukabelenin gerçekleşecek olması yoluyla caydırılmalıdır.
İran'ın nükleer silahları, şayet böyle bir şey mevcutsa, İsrail'in "genişletilmiş" caydırıcılığını geçersiz kılabilir mi?
Araplar uğruna bu riski üstlenecek bir İran, sadece ve sadece İran'ın fiilen yok olmasına razı bir İran rejimidir ki Araplar şüpheyle karşılar bunu. Ancak İsrailliler, İslam dayanışmasını müslümanlara nazaran her daim daha fazla ciddiye alır.
Bu yüzden Güney Kore, Kuzey'in antikalıklarına rağmen, yine onun nükleerlerine karşı sükûnetini korurken İsrail güvenliğinden sorumlu kişiler, İsraillilere anlattıklarından tamamen farklı nedenlerden dolayı İran'ın nükleer silahlara sahip olmasından üzüntü duyuyor.
İsrailliler Holokost'ta avlanmış bir halk olduklarından dolayı İsrail hükümetinin "varoluşsal tehdit söylemi halk tarafından olduğu gibi kelimesi kelimesine anlaşılmakta ve içlerinden bazıları kaçış fantezisiyle cevap vermekteler.
Bunlar fanteziden ibaret. Aslında hiçbir yere gidecekleri yok.
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın