İsrail'le Suriye üç alanda anlaşmaya yakın

 Ortadoğu, gözünü saatten kaldırmadan Bush'un gitmesini beklerken bir barış görüşmeleri mevsimi yaşıyor. Türkiye aracılığında şaşırtıcı derecede uzun süredir devam eden Suriye-İsrail görüşmelerinde, su kaynakları, sınırlar ve güvenlik meseleleri konusunda mutabakata yaklaşıldı

Ortadoğu'da barış görüşmeleri mevsimi; bölgenin gözü saatte, Bush yönetiminin gitmesini bekliyor. Olan bitenlerin bir kısmı gerçek, bir kısmı ilüzyon, fakat bir diplomatik entrika öğrencisi için hepsi ilginç. Velhasıl size Suriye ve İran'ın müzakere rotasına dair kısa bir rehber: Önce Suriyeliler. İsrail'le Suriye teknik olarak savaşta, fakat bu iki yakın düşman Türkiye arabuluculuğunda sürpriz biçimde diri bir müzakere süreci yürütüyor. Biz Amerikalılar insanların ya konuşması ya da dalaşması gerektiğini düşünmeyi severiz, fakat Şam ve Kudüs'teki kurnaz siyasetçiler gerçek hayatta ülkelerin genelde bu ikisinin bir bileşimini takip ettiğini anlıyor. Birbirlerine ihtiyaçları var, tıpkı Joker'in Batman'a ihtiyacı olması gibi.
Bu yüzden Suriyeliler, İsrailliler bir nükleer reaktörü yerle bir ederken bile bir diyaloğu sürdürüyor. Ortadoğu'ya hoşgeldiniz. Bu diplomasiyle ilgili ilk sürpriz, uzun süredir devam ediyor olması: Erdoğan hükümeti aracılığıyla temaslar 2000'lerde başladı. 2006'daki Lübnan savaşında ciddileşti; o günlerde Suriyeliler ve İsrailliler, daha geniş çaplı çatışmadan kaçınılması için korunması gereken 'kırmızı çizgilere' dair hayati önem taşıyan mesajları Türkiye üzerinden birbirlerine iletti. ABD'nin memnuniyetsizliğine karşın diyalog, savaşın sona ermesinden sonraki eylül ayında devam etti.
Suriyeli ve İsrailli müzakereciler meseleleri dört kategoride ele alıyor -sınırlar, su hakları, güvenlik ve ilişkilerin normalleştirilmesi. Bir dönüm noktası bu yılın başında, Suriyelilerin Annapolis konferansına katılmasının ardından gerçekleşti: İki taraf, Clinton yönetimi arabulucuğunda kararlaştırılan yoğun ikili müzakerelerde bu dört alanda varılan anlaşmaları, görüşmelerinin başlangıç noktaları olarak kabul etti.
Suriye kaynaklarına göre, üç alanda anlaşma yakın. Su hakları konusunda her iki taraf eski ABD?başkanı Clinton'ın bir önerisini (Suriye, İsrail, Ürdün ve Lübnan'ın kullandığı ortak su havzasının tanımlanması) geçici olarak destekliyor. Sınırlar konusunda Suriye Golan'ı geri alması gerektiğinde ısrarcı, fakat son 40 yılda iyice kuruyan Celile Denizi'nin eski sınırın vazgeçilmez işareti olduğunu da teslim ediyor. Bu yüzden Suriye egemenliğini sürdürürken İsrail'in geçişine izin veren bir uzlaşma mümkün. Güvenlik meselelerinde de, 1990'ların sonunda varılan geçici anlaşmalar, kalan mühim ihtilafların çoğunu çözer.
Zurnanın zırt dediği yer, yani normalleşme konusunda pek az ilerleme kaydedildi. Suriyeliler Şebaa Çiftlikleri diye bilinen ihtilaflı bölgeyi ele almaya hiç ilgisiz; zira İsrail'in buradan çekilmesi, Hizbullah'ın İsrail işgalindeki toprakları geri almak için savaşan 'direniş' hareketi rolü açısından son bahanesini yok eder. Hizbullah bir arı kovanı, bu yüzden Suriye kovana çomak sokabilecek bu meseleyi en son ele almak istiyor.
Suriyeli bir arkadaşıma Devlet Başkanı Esad'ın müzakere tarzını nasıl tarif ettiğini sorduğumda Arapça bir ifadeyle yanıt verdi: "Muaviye'nin kılı." Hikâyeye göre, Şam'ın ilk Emevi halifesi olan Muaviye, kılı çok sert çekerseniz kaybedeceğinizi, çok yumuşak çekerseniz yine kaybedeceğinizi bilirdi. Yani Esad tam ortada -tilki gibi, dikkatli, sertle yumuşak arasında.

İran 'belki' diyerek Obama'yı bekliyor
İranlılara gelince, Lübnanlı bir arkadaşım son dönemdeki kendinden emin tavırlarını yine Arapça bir deyimle ifade ediyor: "Dumanlı kafa." Yani kendi güçlerine dair bir farkındalıkla yüzüyorlar; bir Acem hamamında keyif çatıyorlar. İranlılar bu ruh hali içinde Cenevre'de çok tantanası yapılan bir toplantıya katıldı; bazı analizciler bu toplantının, İran'la BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri arasında 'ön müzakerelere' imkân verecek bir paketi başlatabileceğini, bunu da İran'ın uranyum zenginleştirmeyi askıya almasına varacak gerçek müzakerelerin takip edeceğini umuyordu.
Peki İran'dan açık bir evet veya hayır cevabı geldi mi? Elbette hayır. Üç istişari toplantı dizisi için çağrı yapan iki sayfalık bir 'belge olmayan belge' sundular. Toplantıları belki altı haftalık hazırlık görüşmeleri, onları da teoride (elbette fiiliyatta değil) gerçek müzakere izleycekti. İranlıların pozisyonu ne? 'Dumanlı kafa' sayesinde Tahran esnek görünmek istiyor, fakat ciddi müzakerelere hazır değil. İranlıların parolası hâlâ ihtiyatlı bir 'belki'. Bu arada, saatin tiktaklarını izleyip Demokrat başkan adayı Obama'yla ne tür oyunlar oynayabileceklerini merak ediyorlar.

Kaynak: Radikal