İsrail'in Türkiye'ye verdiği tepki fazlasıyla abartılı

İsrail zaman zaman Türk papatyasını eline alıp, yapraklarını teker teker koparmaya başlar: "Seviyor, sevmiyor, seviyor, sevmiyor." Geçen hafta netice 'sevmiyor'du. Türkiye'nin İsrail'e aşkı nasıl ölçülür? İsrail'i askeri tatbikattan dışlaması ve İsrail ordusunun sözde faaliyetlerini gösteren televizyon dizisiyle mi, yoksa askeri donanım satın alması ve istihbarat işbirliğiyle mi?

Türkiye, İsrail'in aşkını nasıl ölçebilir? İsrail'in Filistin meselesiyle ilgili çabalarda Türkiye'yi dışarı iteklemesiyle mi, yoksa Yahudi lobisinin ABD'de Türkiye lehine, bilhassa Ermeni holokostunun soykırım diye nitelenmesine karşı faaliyetleriyle mi?

İki ülkenin ilişkisinde, çıkarlar ve stratejik ortaklık gibi makul bir terminolojinin yerini 'aşk' ve 'ihanet' gibi kavramlar aldı. İsrail Türkiye Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sözlü saldırısı nedeniyle ihanete uğramış hissedip Türkiye'yi 'İslami-İran-Suriye' şer ekseniyle ilişkilendirmeye kalkışıyor. Belki Türkiye de bölgesel diplomasiye katılmasına izin verilmesi gibi kendisi için son derece önemli bir meselede İsrail'in umursamazlığını kaldıramıyor. İsrail'le 'gerçek aşk bağı' olan tek Müslüman ülke, tam da ortaklık teklif ettiği sırada kendisini işe yaramaz bir ekipman parçası gibi kenara atılmış buluyor.

İsrail'in gözünde Türkiye iki devletten oluşuyor; biri İsrail'in ikiz kardeşi denilebilecek askeri devlet, diğeriyse İslam'a meyleden, Suriye ve İran'la arkadaşlık eden siyasi devlet. Dolayısıyla küstah İsrail tipik davranışıyla, Türkiye siyasilerini ciddiye almayıp, Türk ordusunu benimsemeye karar verdi. Bütün bu seneler boyunca İsrail, geri kalmış ve yoksul Türkiye'nin gerek Osmanlı geçmişi gerek İsrail ve ABD'yle yakın ilişkileri yüzünden bölgede kabul görmediği için İsrail'siz yapamayacağından, Ortadoğu'daki yegâne dostuna ihtiyaç duyacağından emindi.

Dolayısıyla İsrail'de insanlar 'Türkiye'de bir şeylerin ters gittiğine' kanaat getirdi. Bir anda İsrail'in sadık dostu ordu hükümete ne yapması gerektiğini söylemeyi bıraktı, hükümet yönetir oluverdi. İsrailliler Türk ordusunun da usanmış olabileceğini akıllarına getirmedi. Türkiye değişti. Zor bir süreçle, daha demokratik bir ülke halini aldı. Ordu hâlâ baskın ama sivil alanda rolü daha az kamusal. Türkiye çoğu ekonomik sorunun üstesinden geldi. ABD için gerçek bir stratejik varlık. Farklı bir bölgesel strateji de geliştirdi.

Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu'nun sözlerini okuyanlar, Türkiye'nin sadece Ortadoğu'da değil, Kafkaslar ve Asya'da da etkili olmak istediğini görüyor. Afganistan'daki savaşta yer alıyor, Irak'la ekoomik ittifak kuruyor, Mısır'da milyarlarca dolarlık yatırımlar planlıyor. İran'la yıllık ticaret hacmi 9 milyar dolar, Suriye'yle 1,5 milyar dolar.

Paradoks da burada. Türkiye, İsrail'le yakın bağları yüzünden İran veya bir Arap ülkesince sertçe eleştirilmeyen tek Müslüman ülke. Bu özelliğiyle İsrail'le Arap ülkeleri arasında mükemmel bir aracı olabilirdi. Fakat İsrail Türkiye'yi bir uydu devlet gibi gördü. Türkiye sütten çıkmış ak kaşık değil. Tarihi binlerce Kürt köyünün yıkımı, milyonlarca kişinin yerinden edilmesi, kimi zaman hedef ayırdedilmeden yapılan bombalamalar, siyasi tutuklama ve işkence gibi korkunç olaylarla dolu.

Türkiye'nin İsrail'i müttefik görme sebeplerinden biri de bu zaten. Fakat bir an gelir, kötücül ülkeler bile 'adil savaş'lara giren, saygın bir 'kulübe' üye olabilir. Kendi savaşlarının adil olduğundan emin olan İsrail, neyin yanlış gittiğini anlayamıyor. İran'ın ardından İsrail'i tanıyan ikinci Müslüman ülke olan Türkiye, ne İsrail'i tekmeliyor ne de konumunu değiştiriyor. Tek istediği, müttefikinin kendi halkının veya diğer müttefiklerin önünde Türkiye'yi mahcup etmemesi. (18 Ekim 2009)

Kaynak: Radikal