İsrail'in tehcir kararı kabul edilemez

İsrailli yetkililer işgal altındaki Batı Şeria’da ikamet eden binlerce Filistinli’ye karşı etnik temizlik hamlesini birçok gerekçeyle hayata geçirmek için plan yapıyor. Bu gerekçelerin başında, bazılarının Gazzeli olması veya Batı Şeria’da yasadışı yollardan oturması geliyor.

Bu kişilerin tutuklanması, hapse atılması veya sınır dışı edilmesi yönündeki askeri emir bir komutandan geldi. Birçok sivil mahkemenin yanı sıra insan hakları örgütleri emri protesto etti. Gazzelilerin hedef alınması, bu kişileri ve Gazze’yi Batı Şeria’daki kardeşlerinden ayırma niyetine işaret ediyor.

Bu kişilere yabancı bir ülkenin vatandaşı gibi muamele edilmesi karşısında sessiz kalınmamalı. Zira Gazzeliler öncelikle Filistin’in parçası olarak görülmeleri nedeniyle Batı Şeria’da ikamet ediyor; işgal altındaki bütün Filistinlileri temsil etmesi, Batı Şeria ve Gazze’de başkenti Kudüs olan bağımsız devleti kurmak için İsrail’le kendileri adına müzakere etmesi öngörülen Filistin Yönetimi’ne boyun eğiyorlar.

Binyamin Netanyahu hükümeti bu ırkçı askeri kararıyla Filistin halkına yeni bir savaş açıyor; uluslararası toplumun, bütün insan hakları sözleşmelerini ve özellikle de savaş esirleriyle işgal altındaki bölgelere dair dördüncü Cenevre Sözleşmesi’ni ihlal etmesi karşısında hiçbir şey yapmamasını ve Arapların zayıflığını kullanarak, yeni bir tehcir operasyonuna hazırlık yapıyor.

Bu kimselerin ‘sızma’ ve İsrail yasalarını çiğnedikleri gerekçesiyle tehcir edilmesi, yabancı oldukları için Yahudi devletinde kendilerine yer olmadığı gerekçesiyle, daha büyük bir uzaklaştırmanın ilk adımı. Bu karar aynı zamanda, Batı Şeria ve Gazze’de kurulması öngörülen yeni devlete dönüş hakkının da iptali.

Tehcir kararına henüz bir yanıt vermeyen Ürdün bu girişimden en fazla zarar gören taraf olacak. Zira ‘sızma’yla suçlananların çoğunluğu Batı Şeria’ya Ürdün toprakları kanalıyla geldi. Beklenen tehcir girişimi Ürdün hükümetini, Likud hükümetinin yakın gelecek için planladığı daha kapsamlı tehcir girişimleri konusunda da sınayacaktır.

İsrail’in bu adımına karşı, sadece en fazla zarar gören taraflar olarak Ürdün hükümeti ve Filistin Yönetimi değil, aynı zamanda etnik temizliği en iğrenç şekliyle somutlaştıran bu tür eylemleri suç sayan uluslar-arası toplum da mücadele etmeli. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, başyazı, 12 Nisan 2010)

Kaynak: Radikal