25 Ocak 2011'den itibaren İsrailli bakan Benyamin bel Aleyzer, Hüsnü Mübarek'le her gün 20 ila 30 dakika arası süren konuşmalar yapmaktaydı. Ben Aleyzer bu konuşmayla ilgili şunları söylüyor: "Konuşmalar sırasında arkadaşım Mübarek, bana 11 Şubat'ta kendisini koltuğundan eden gösterilerin önemli olmadığını söylemişti."
O dönemde "İsrail"e göç etmeden önce adı Fuad olan ve çok güzel bir şekilde konuştuğu Arapçayı doğduğu Irak'ta öğrenen Belayzer, şunları söylüyor: "Mısır'da olayların hangi yönde ilerlediğini hissettiğimde Mübarek'e dedim ki: 'Şermu'ş Şeyh'e giderek iyi yaptın, zira İlat'a yakın olacaksın, sağlık durumunu oradan daha iyi takip ederiz." Ardından Ortadoğu'nun Mübarek sonrası dönemde farklı olacağını ve bölgede işlerin daha kötüye gideceğini söylüyor. Peki İsrail'in durumların farklı olmasından neden korkuyordu?
"İsrail"in bu yayınlarda yer bulan değerlendirmeleri, neyin kendi çıkarlarına olduğunu açık yüreklilikleriyle anlatıyor ve Mısır'da gelecekte endişe doğuran faktörleri de aynı açıklıkta sıralıyorlar. Bunları saymak gerekirse:
1. "İsrail" Güvenlik Kurumu, "İsrailli" liderler, üniversitelerdeki araştırmacılar, çoğunluğu asker olan Arap coğrafyası uzmanları, MOSSAD ajanları, Mısır'daki devrimin "İsrail" üzerindeki etkisini, bunun Araplarla "İsrail" arasındaki dengelere tesirini, "İsrail"in askeri gelişimini, siyasi ve ekonomik olarak ülke içindeki durumu, bunun bölgede meydana gelen olaylarda rolünü araştırmaya büyük ehemmiyet verdiler. Bu da gençlerin 25 Ocak'ta Tahrir Meydanı'nda ilan ettikleri hedeflerin tamamlanması durumunda Filistin meselesinin ne olacağı gibi konuları içeriyor.
2. Başbakanlık ve dış işleri bakanlığı ofisi, Mısır'daki olayları bire bir ve yakından takip ediyor. Dışişleri yetkilileri, her birkaç saatte bir, özellikle de Mübarek'in devrilmesinden sonra durumun nereye gittiğini değerlendiren toplantılar yapıyorlar.
3. "İsrailli" gazeteci Olof Ben, Mübarek'in devrilmesinden önce "Başkan için dua edin" başlıklı bir makale yazmış, bu yazısında Mübarek'in İsrail'le ilişkisinin boyutlarını anlatmış, bütün dünya liderleri bir tarafa Mübarek'in yeri bir tarafa olduğunu söylemiş ve bunu teyit için üst düzey bir yetkilinin ağzından, "Mübarek'le Netanyahu arasındaki ilişki, güvenilir ve sağlam olmanın da ötesindedir" ifadesini aktarmıştı. "İsrail"in stratejik müttefiki olan Mübarek'e ve ona bu enerjiyi veren kaynağa teşekkür eden yazar, sırf bu nedenden dolayı "İsrailli" yöneticilerin Mübarek'e ebedi yaşam temennisinde bulunabileceklerini ifade etmişti.
Beklenti ve ihtimallerle ilgili olarak İsrail'in tutumu, aşağıda birazdan sayacağımız endişelerini ifade etmek için belirli bir biçim almaya başlamıştı:
25 Ocak Devrimi'nden sonra, İsrail Dışişleri Bakanı, içinde ABD, Rusya, Çin, Kanada ve önemli Avrupa ülkelerinin bulunduğu toplam on ülkedeki elçiliklerine, Mübarek'i eleştirmekten uzak durmalarını ve bir açıklama yapmaları durumunda Mısır'daki istikrarın bütün Ortadoğu bölgesinin istikrarını etkileyeceğini söylemelerini istemişti.
Öte yandan Haaretz gazetesi, ABD ve Avrupa'nın Mısır devrimini iyi karşılamaları nedeniyle İsrail'de büyük bir hoşnutsuzluk duyulduğunu yazmış ve üst düzey bir yetkilinin Mübarek'in iktidardan gidişinin şiddetli sonuçları olacağını kaydetmişti.
"İsrail" son yıllarda Mısır'ın konumunu olduğundan küçük göstermek ve Mısır'ı Arap dünyasında önemsiz bir konuma oturtmak için çaba göstermişti. Bu konuda strateji uzmanı ve İsrail üniversitelerinde siyaset bilimi profesörü olarak görev yapan Haatzel Dora, Mısır devriminin ve Arap Baharı'nın bölgeyi bütünüyle değiştireceğini söylemişti.
"İsrail"de konuyla ilgili düzenlenen bir çok toplantıda devrimin yolsuzluk ve diktatörlüğü sona erdireceğini, mevcut yönetimin yerine demokratik bir yönetimin gelmesine yol açacağını, bunun ise Mısır'ın bağımsız politikalar sürdürmesi anlamına geleceğinden dolayı bu durumun İsrail için istenmeyen bir durum olduğunu ifade etmişti.
"Demokrasi Araplara göre değil" başlıklı aynı doğrultuda bir yazı kaleme alan gazeteci Ofer Şeylah, şunları söylüyor: "İsrail"de Mısır devrimi sonuçlarından korku duymayan akıllı bir İsrailli'ye rastlayamazsınız. Yetkililerden ve kamuoyunun önemli bir bölümünden bir çok kez, demokrasinin Araplara göre olmadığına ve onların demokrasiyi hak etmediklerine dair açıklama işittim. Onlara göre "İsrail"in ihtiyaç duyduğu şey, demokratik olmayan bir Arap rejimi. Özetle, diktatör Arap yöneticileri istiyoruz. Bazı Arap ülkelerinin diktatör yönetimler altında geri kalmaları bizim çıkarımızadır. "İsrail"deki bir çok siyasetçi Mısır'da mükemmel işleyen bir demokrasinin kurulmasının kendilerini korkuttuğunu düşünüyor."
Devrimin ilk haftasında Mısır'da Amos Haril, Mısır'daki devrimin etkileri hakkında, "Mübarek devrilirse uzun ve kısa vadede bunun İsrail'e yönelik büyük etkileri olur" ifadesini kullanmıştı.
Aynı şekilde General Amus Yadin, Herzlia konferansında yaptığı bir konuşmada şunları söyledi: " En kötü olasılık gerçekleşip Mübarek düştüğünde bu, İsrail'in farklı askeri bütçelerle ilgili tartışmalara girmesine yol açacaktır. Bu tablo, bütün dünyanın ama özellikle de Amerika'nın Mübarek'i iktidarda tutmak için çaba göstermesinden bu yana İsrail'in Mısır'a bakışına egemen olan keyfiyeti tam olarak anlatan bir tablodur. Zira bunun meydana gelmesi, "İsrail"in Arap dünyasına yönelik stratejik temel kaidenin kırılması anlamına geliyor. Zira "İsrail"e göre Arap dünyası, değişebilen bir yapı değildir, bu yüzden Mısır Devrimi ve bu devrimin Arap devrimleri dalgasına etkisi, Arapların stratejik güvenliğine ilişkin yeni bir algının oluşturulmasına neden olacaktır. Bu durumda Araplarla İsrail arasındaki dengeler de tamamen değişmek durumunda olacaktır.
Ancak bu, Mısır'da gerçek ve konsensusa dayalı bir demokrasinin kurulmasına, bütün siyasi parti ve hareketlerin birinin diğerini dışlamasına başvurmaksızın ahlaki ve milli bir çerçevede uzlaşmasına bağlıdır. Aksi takdirde bu, bilinçsiz de olsa Mısır'ı gözetleyenlerin çıkarına olacak şekilde demokrasiye büyük bir darbe olur.
Dünya Bülteni için el Haliç gazetesinden Faruk İbrahimoğlu tarafından tercüme edilmiştir.